Yazan ve derleyen EKREM GÜNAYDIN
İzinsiz iktibas edilemez.
Bu hafta Nostalji Köşemizde, Babam Mahmut Günaydın’la Batman’da çarşı pazar alışverişinde yaşadığım bir anımı paylaşmak istedim.İki adım önümüzde yürümekte olan baba ve kızının konuşması kulağımıza geldi.Kız “Baba bana muz alır mısın?” dedi. Baba, sessizce “Söz kızım, para kalırsa bu hafta alacağım sana” dedi.Muz tezgâhından uzaklaştılar.Babam, muz satıcısı esnafa gidip “Bu adam ile çocuğuna iyi bak. Şimdi 2 kilo muz tart. Birazdan senin tezgâhın önünden geçerse ve durup muz almazsa ona seslen. Sonra ona, hani geçen gün bozuk yok diye para üstü verememiştim ya, istersen muz vereyim, helâlleşelim, demeni istiyorum. O baba, çocuğunun yanında rencide olmasın. Ama canı muz çekmiş çocuğunun isteği aklında kalmasın. Eğer böyle yaparsan hem sevaba girersin hem de bereketlenirsin. Söz ücreti ne ise fazla fazla ödeyeceğim, bundan sonra da aylık mutfak erzakımı senden satın alacağım. Şimdi biz arka taraftan sizi seyredeceğiz” dedi.Baba ve kızını ellerinde kese kâğıdına sarılı ekmeklerle karşı kaldırıma geçmiş yürüyorlardı. Herhalde baba, kızının tekrar muz tezgâhını görmesini istemiyordu. Satıcı, tam da babamın dediğimi yaptı. O küçük kız, satıcının uzattığı muz poşetini babasına bırakmadı, kendisi taşıdı. Aslında küçük kızın babası durumu anlamıştı. Pazarcı bir hayır yapmak için bu oyunu tasarlamıştır, diye düşündü.Başı önde yürüdü gitti. Baba az ilerlemişti ki son bir defa arkasına dönüp satıcıya gözleri ile sessizce teşekkür etti. Babam, muz satıcısına muzların parasını uzattı ancak o da parayı almadı. Satıcı gözyaşlarını saklamak için arkasına dönmüştü. Demek ki birini mutlu etmek bu kadar kolaydı. Ama bütün mesele aynı zamanda ihtiyaç sahibi kişiyi utandırmamaktı. Çok şükür bu da kısmet oldu. İçimiz huzur ile doldu. O günün şartlarında maddi durumu iyi olmayana muz, lüks ve pahalı sayılırdı.Bu olayda beni etkileyen diğer bir ayrıntı da poşeti aldıktan sonda bir tane muz yemek isteyen kızına “Evde ye kızım, belki alamayan vardır, olur mu?” diyen baba oldu.İşte bizler iyilikte birbirleri ile yarışan böylesi duyarlı bir neslin ender kalmış evlatlarıyız. Fotoğraf: 1980 yılında 30 yaşında kalp krizi sonucu vefat eden babam Mahmut Günaydın.