“Birkaç ay öncesinde Cumhurbaşkanın açıklamasıyla üniversite sınavında baraj puanının düşürüleceğine dair sinyaller verilmiş ve gerçekçe olarak pandemi gösterilmişti.
Daha sonra siyasal partilerden bazılarının açıklamalarıyla Cumhur İttifakının kararıymış gibi bu hayata geçirildi.
Bunun bir seçim yatırımı olduğunu düşünüyoruz, tercih edilmeyen vakıf ve özel üniversitelerin boş kontenjanlarının doldurulması ve sermayenin desteklenmesi, yeterli eğitim alamamış öğrencilerin ailelerinin ceplerindeki son kuruşlarının da sermayeye verilmesi anlamına da gelmektedir.
Bunun dışında bunun teorik ve pratik olarak iki açıklaması var;
Birincisi yani teorik olarak anlamı;
Ortalama 3 milyon sınava giren öğrenciden 150–200 sorudan oluşan bir sınavdan 10 net dahi yapamayan herkes bir üniversiteye yerleşecek demek.
10 net yapamamak ne demek? Bu çocukların Son derece basit bir dil olan, eril dişil ayrımı olmayan, topu topuna 5-10 dil bilgisi kuralı olan, sondan eklemeli Türkçeyi yani kendi anadillerini dahi bilmiyorlar onu yorumlayamıyorlar, onunla yazılmış basit bir paragrafı analiz dahi edemiyorlar demek ve işin kelek yanı kendi anadillerini konuşamayan bu çocukların idarecileri keskin Türkçüler Kürtlere anadillerini haram ve yasak ediyorlar.
İkincisi yani pratik olarak anlamı aklı başında bir Allah'ın kulunun inanmadığı bugün TÜİK’in açıkladığı işsizlik verilerinden anlayabiliyoruz.
TUİK şöyle diyor “Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı, haziranda bir önceki aya göre 823 bin kişi azalarak 3 milyon 399 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 2,5 puan azalışla yüzde 10,6 seviyesinde gerçekleşti”
Tabi ki bu üniversiteye yerleşenlerin sayısı işsizlik oranlarını gerçek oranların çok çok altında tutmasını sağlayacak ve o oranları ete kemiğe büründürecek olan en işlevsel mekanizmadır.
Lakin Ahmet Hamdi Tanpınar, Türkiye’de sadece dört üniversite var iken, bu üniversitelerin işsizler ordusu üreteceğini o zaman söylemiş.
Siz varın bugünkü üniversite sayılarını ve onun üreteceği kendi anadilini dahi konuşamayan, laboratuarı, teknik alt yapısı olmayan 4 duvardan müteşekkil binalardan mezun olmuş işsiz ordularını..
Cumhurbaşkanının bu müjde gibi verdiği, aslında eğitimin piyasalaşmasına hizmet eden söylemlerini eğitim pedagojisi açısından anlam ifade etmediğini herkes bilmektedir.
Çocuklarımızın siyasi ihtiras ve politik körlüğe kurban edilmeyecek kadar değerli olduğunu herkesin bilmesi gerekir.
Eğitim Sen daha demokratik, ilerici bir toplum yaratma mücadelesi devam edecektir.
Herkesin kamusal, ulaşılabilir, parasız, bilimsel, demokratik, laik ve anadilde eğitim alma, ekolojik bir toplunda yaşama hakkı olduğunu belirtmek isterim.
Bunun için de eğitim Sen mücadele etmeye devam edecektir.