1900'lü yıllarda Filibeli Ahmed Hilmi tarafından kaleme alınmış, Vahdet-i Vücud inancını konu alan birçok tasavvufi ögenin yani sıra Budizm veya Zerdüştlük gibi farklı inanışları da barındıran tasavvuf edebiyatının hazinelerinden biri: A'mâk-ı Hayal.
Yazarımız, düşünce ve duyguların yüceliğine, anlamın sağlamlık ve doğruluğuna, sözcüklerin seçkinliğine önem veren yüksek üslup türünü yazılarıyla bütünleştirmiştir. Ayrıca kitabımız eski Osmanlı Türkçesinden kelimeler bulundurmasına rağmen okuyucuyu merakta bırakması ve sürükleyiciliği ile dikkat çekmektedir. Anlatılan olayları yazarın hayal gücü ve betimlemeleri ile birleştirince tek seferde okunabilecek bir eser çıkıyor karşımıza.
Eserimizin ilk bölümü küçük yaşlardan itibaren çalışkan ve zeki olan, dini inançlarına bağlı kalan Ahmed Raci'nin büyüdükçe zihnindeki soruların çoğalmasıyla başlar. Raci, zamanla emin olduğu konularda bile içinde yeşeren o şeytani şüphe tohumuyla bilinmezliği, hiçliği, varlığı sorgulamaya başlar. Bir gün yine her zamanki gibi mahallede yürürken kapısı sürekli kapalı olan mezarlık kapısını açık görür ve içeri girer. Orada bir kulübede yaşayan halkın, giyinişiyle ve konuşmalarıyla "meczup" diye nitelendirdiği fakat yetenekleriyle, zekasıyla ve ruhunun temizliği ile var olan Aynalı Baba ile tanışır.
Aynalı Babaya sıkıntılarını anlatır ve Aynalı Babanın bir fincan kahvesi ve çaldığı ney ile hayalin derinliklerine iner. Buda’yla hiçlik zirvesine doğru yola çıkar; fakat yolda gördüğü güzellikler nedeniyle zevk ve arzularına yenik düşerek tepeye varamaz. Raci bu olaydan dünyalık nefislerin gerçek güzelliğe ulaşmamıza engel olmaması gerektiğini anlar. Hürmüz'ün yoldaşı olarak Ehrimen'e ve yoldaşlarına karşı savaşır. Bazen gazap ile bazen nifak bazen de nefs-i emare ile karşılaşır. Fakat Hürmüz'ün yoldaşı Aşk tüm kötülükleri yener. Raci bu olaydan karanlık sayesinde aydınlığın, nurun fark edildiğini anlar. Brahma ile bilgi yoluna çıkar.
Raci bu yolculuktan insandaki şeytanın benlikteki gurur sıfatı olduğunu öğrenir. Padişahın oğlu olarak Hindistan'a gider, Anka kuşu ile kainatı dolaşır. Bu hayal derinlikleri 9 gün boyunca süregelir. Raci bu bölümde aklındaki sorulara yanıt bulmaya ve kalbini tatmin etmeye başlar. İkinci bölümde ise Aynalı Baba vefat eder ve sürekli yanında taşıdığı defteri Raci'ye verir. Bu defterdeki üç hikaye de gözden kaçmaz.
Bu hikâyelerin ilkinde Aynalı Baba mutluluğu şehirde dikkatini çeken şeyh, imam ve marangoz karakterleriyle kaleme alır. İkincisinde yaşını başını almış bir adamın genç bir kız ile evlenmesini, üçüncüsünde ise Filistin'in bir kahvehanesinde yaşadığı olayları anlatır. Ayrıca Aynalı Babanın Manisa Deliler Hastanesinde yaşadığı olay ve anılar da anlatılmıştır. Aynalı Baba elbisesindeki kırık dökük aynalar yüzünden Aynalı Baba olarak anılır.
Halk içinde mecnun ve meczup bir insan olarak tanınmasına rağmen kendini adeta insanlara ve onların iyi olmasına adamış bir karakterdir. İnsanlara yanlışlarını yüzlerine vurmadan en anlaşır biçimde anlatmıştır. Raci ise günümüzdeki çoğu genç gibi birçok konuya içindeki şüphe ile yaklaşmaktadır. Bunun için kafa yormakta ve zihnini meşgul etmektedir. Aynalı Baba ile çıktığı yolculuklardan dersler çıkararak, olayları anlamlandırarak gerçek bilginliğe erişir ve biz çoğu gence azmi ile örnek olur. … A'mâk-ı Hayal; bazen içimizde fark ettiğimiz sıkıntıyı, hayatın zevkleri ve arzularıyla göz ardı etmek yerine o sıkıntının peşinden gidip ne kadar zor ve delice görünüyor olsa da sorunu çözüme kavuşturmamız gerektiğini, şeytanın hayat yöneticiliği olarak adlandırabileceğimiz, yaşamdan sadece ve sadece zevk alma büyüsünün benliğimizi ve ruhumuzu kendinde barındırdığı o kirli havayla pislik içinde bırakmasına izin vermeyerek, yaşamımızı sevgi, saygı ve huzur içinde yönetmemiz gerektiğini vurgulamıştır.
Ayrıca okuyucuya bazen felsefik bazen tasavvufi bazen de fantastik deneyimler tattıran bu eserin, günümüz gençlerinin ilgisini çekecek çizgi roman versiyonu da bulunmaktadır. Kaleme alınmasının üzerinden yüz yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen anlamakta zorlanmadığımız ve bir solukta okuduğumuz, tarihsel olaylara ve karakterlere ışık tutan bu değerli eser, biz gençlerle buluşarak gelecek nesillere aktarılmıştır diye umut ediyoruz.