SULAK ALANLAR YOK OLMA TEHDİDİ ALTINDA
Batman Çevre Gönüllüleri Derneği tarafından kamuoyuna duyurulan açıklamada “Türkiye, Ramsar Sözleşmesi’ne 17 Mayıs 1994’te resmen taraf oldu. Bugüne kadar Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Burdur Gölü, Manyas (Kuş) Gölü, Göksu Deltası, Akyatan Lagünü, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü, Gediz Deltası, Yumurtalık Lagünü, Meke Gölü, Kızören Obruğu, Kuyucuk Gölü ve Nemrut Gölü olmak üzere 14 sulak alan sözleşme listesine dahil edildi. Uluslararası öneme sahip bu alanlarla birlikte Türkiye’de toplam 2.155.045 hektar alanı kaplayan 135 sulak alan bulunuyor. Dünyadaki karbonun yüzde 40’ı sulak alanlar tarafından tutulmaktadır ve bu da 771 milyar tona denk gelmektedir. Dünyadaki canlı türlerinin yaklaşık yüzde 40’ı sulak alanlarda yaşamaktadır. Sulak alanlar, biyoçeşitliliğin korunması, taşkın kontrolü, tarımsal faaliyetlerde kullanılan yeraltı sularının beslenmesi, fırtınalardan koruma, besin depolama, iklim değişikliğinin kontrolü, bitkiler vasıtasıyla ağır metallerden suyun arıtılması, gıda kaynağı olma, turizm faaliyet alanı sağlama işlevlerin taşır. Ormanlardan 3 kat hızla yok olan sulak alanlar, yerkürenin en çok tehdit altında olan ekosistemleridir. Sulak alan canlı türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Son 50 yılda iç kara sulak alan canlılarının yüzde 81’i, kıyı sulak alan ve deniz canlılarının yüzde 36’sı azaldı. Sulak alanların yok olması, ekosistemlerin bozulması demektir. Türkiye’deki sulak alanların büyük çoğunluğunda, bu alanları besleyen kaynaklar üzerine baraj yapılması, yönlerinin değiştirilmesi ve sistemden aşırı miktarda su alınması, tarımsal, evsel ve endüstriyel atıklardan kaynaklanan kirlenme sonucu su niteliğinin bozulması, tarımsal alanlar ve yerleşim bölgeleri açmak amacıyla sulak alanların kurutulması ve doldurulması, yasadışı ve aşırı balık avlanması, kuşların, sürüngenlerin ve bunların yavrularının yasadışı olarak avlanması ya da yumurtalarının toplanması, aşırı otlatma, su bitkilerinin sökümü, sazların yakılması ve denetimsiz saz kesimi; lagünlerin yavru balık yetiştirme alanı olarak kullanımı, yabancı türlerin ortama katılması, küresel ısınma ve beraberinde getirdiği kuraklık, insan kaynaklı tehditlerle beraber, su kaynaklarımızı ve sulak alanlarımızı geri dönülmez bir noktaya getiriyor” denildi. (Ali Uslu/Batman Sonsöz Gazetesi)