Çivisi çıkmış bir dünya. Çivisi çıkmış insanlar. Nasırlaşan zamanın içinden yazıyorum. Eskimeye yüz tutmuş fotoğrafların içindeki samimiyeti aradım, durdum. Solgun yaşam ilişkileri hep yüzüme çarptı. Maddiyatla doğru orantılı insan ilişkileri ve çelimsiz hayat kareleri. Dünyaya çamur olarak geliriz. Dik bile duramayız. Zamanla konuşuruz, düşünürüz, koşarız, bir şeyi bir şeyden ayırırız. Dünyayı dik tutan çivinin aslında insanı da dik tuttuğunu öğreniriz. Bu çiviyi sağlam bir yere çakarız. O çivi aslında yaşam meselemizdir yani inancımız. İnancımızı, kalbimize doğru bir şekilde çakarsak işte o zaman çamur olan bizler pişmeye başlarız. Gelin Sezai Karakoç'un Diriliş Neslinin Amentüsü kitabındaki cümleleriyle daha bir anlam bulalım bu düşüncelerime: "Her şey inanan insanın, Tanrıya doğru koşuşu, düşüşü, tekrar yücelişi, cennetini yitirişi, hakikat medeniyetini yitirişi ve sonra tekrar buluşu biçiminde olup bitiyor" Elimizde olan inanç çivimizi, paslandırmadan hayatımıza doğru bir şekilde çakmak yaşam gayemiz olmalı. Gerisi mi? Gerisi çer çöp... Paslanmış çivilerimiz hayatlarımıza anlam vermeye başladı maalesef. İnsanlarla bitmez kavgalara başladık. Yetmedi doğayla kavgaya tutuştuk. En son kendimizle olan kavgamızda kaybettik. Neyi mi kaybettik? Dik durmayı kaybettik. Doğru insan olmanın anlamını kaybettik. Düşüncelerimiz ile inancımızla olan bağı kaybettik. İyiliğin anlamını kaybettik. Yaşam gayemizin asıl amacını kaybettik. En önemlisi hakikati kaybettik ve hakikat sandıklarımızla kendimizi kaybettik...
VEYSİ ATILGAN VEFAT ETTİ
2020-08-03 14:08 - GÜNDEM