Duymayayım müzik nağmelerini.
Dilim yok olsun istedim.
‘Kabul Ediyorum’ dememek için.
Ayaklarım olmasa da olurdu.
Kendi en acı günümde zorla oynamazdım o zaman.
Yok olmak istedim.
Hiç olmak.
Hiç istediniz mi siz yok olmayı?
Sizi bilmem ama istedim ben.
Annem çeyizimi dizerken istedim.
Babam, bir malmışım gibi benden elli yaş büyük bir adama ‘verdim gitti’ dediğinde istedim.
Belki dedim olanların hepsi bir rüyadır.
En kötüsünden. Cimcikledim kendimi uyanayım diye.
Uyanamadım ki.
Asla da uyanamazdım belki.
Oysa ben de isterdim oyuncak bir evim olsun.
Gerçek bir evim olmasın.
Ben de isterdim sıcacık çayı olan bir evimde olayım.
Sıcak da olsun.
Ben de isterdim diğer yaşıtlarım gibi köyümdeki okula gideyim.
Sobayı yaksın öğretmenimiz.
Portakal kabuğu koyalım ki hoş bir koku salsın sınıfa.
Ben istemezdim ki evimi temizleyeyim. Ben de isterdim eğitim görmeyi.
Ben isterdim ki köydeki arkadaşlarımla göle gideyim. Ben de yaşamak isterdim.
Böyle değil ama gerçekten yaşamak.
Olmadı… Olamadı ben dayak yediğim üvey babamdan kaçtım.
Sırtımdaki onlarca kemer izine rağmen yok sayıldım.
Düğünümden kaçmak istedim ben. Kaçtıktan ertesi gün öldürüldüm.
Savaştan kaçmak istedim.
Özgür olmak istedim.
En temel hakkım olan yaşama hakkını elde etmek istedim. Edemedim.
Bizim haklarımızın sesi siz olun. Bizim çığlıklarımızı siz duyurun.
Bizi duymadılar. Özgür olduğumuz haklarımızın ‘gerçekten’ var olduğu bir sabaha uyandırın bizi.