Eğitim alanında yıllardır emek veren Bülent Kaya hocamızla Özel Batman Fen Bilimleri Koleji’nde görev yaparken yollarımız kesişti.
Tecrübesinden etkilendiğim Bülent Hocamızın eğitim alanındaki görüşlerini ve önemli değerlendirmelerini kaleme almak istedim.
Eğitime farklı bakış açısıyla takdir ettiğim bir eğitim emekçisidir kendisi.
Bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul eden ve sorularımıza içtenlikle yanıt vererek tecrübelerini bizimle paylaşan Bülent Hocamıza sizin huzurunuzda da teşekkür etmek istiyorum.
-Hocam sizi tanıyabilir miyiz?
“Ben Bülent Kaya. Batman’da yaşamaktayım evli ve 2 çocuk babasıyım. Doğup büyüdüğüm şehirde otuz bir yıllık sınıf öğretmeniyim. Meslek hayatımın on iki yılı Devlet Okullarında, on iki yılı TED Batman Koleji’nde, üç yıl Batman Fen Bilimleri Koleji’nde, dört yılını da Batman Bahçeşehir Koleji’nde çalıştım. 2021–2022 eğitim-öğretim yılında Batman Sınav Koleji’nde 1.sınıf öğretmeni olarak çalışmaya başlayacağım. Eğitim ve öğretimin her aşamasında görev yaptım. Köylerde, kasabalarda çalıştım, birleştirilmiş sınıf okuttum, tümevarım-tümdengelim yöntemleriyle okuma-yazma öğrettim. Dört yıllık idareciliğimde. Anaokul-İlkokul- Ortaokul Müdürlüğü yaptım”
ÇOCUĞUN EBEVEYNLE İLİŞKİSİ ÖNEMLİ
-Sayın hocam ebeveynin eğitime etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
“Çocuğun küçük dünyası ailedir, hayatın provasını orada yapar. H.Peter Krause ebeveyn olmak ‘Senden önceki kuşağı affetmek, senden sonraki kuşağa rehberlik etmektir’ demiştir. Ebeveynler çocuğun ilgi ve yeteneklerini kendi beklenti ve hayalleri ile uyumlu olanı benimserler ve beslerler, diğerlerini önemsemezler. Bu kural herkes için geçerlidir. Çocuğumuzla yaptığımız sohbetlerde, cümlenin arasına mesajlarımızı yerleştirmeliyiz. Bu şekilde çocuğumuzu istediğimiz hedefe yöneltebiliriz. Çocuk arkadaşlarıyla oyun oynadığında, eğlendiğinde, ebeveynini aramaz ancak; korktuğunda, çaresiz kaldığında, büyük bir endişeye kapıldığında aradığı tek yüz ebeveynin yüzüdür. Çocuklarınızla boğuşun, güreşin, ellerinizde çocuklara uygulayacağınız hafif baskı, derin basınç sayesinde eklem, kemik ve kandan gelen uyarı çocuk zihnini mutlu eder, dikkatini artırır. İyi evlilikle, yüksek öznel mutluluk arasında güçlü bir bağ vardır. Ebeveynleriyle güvensiz bağ kuran çocuklar; arkadaşlarına karşı saldırgan veya tutarsız davranırlar (bir iyi-bir kötü). Çocuk sınırları olduğunu bilmeli, çerçevenin dışına çıkmaması, şamandırayı geçmemesi gerektiğini, kırmızıçizgileri olduğunu bilmeli. Kural ve sınır güvende hissetmesini sağlar”
“KALBE ZARAR VEREN DUYGU, ÖFKEDİR”
-Sayın Hocam öğrenme ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Çocuklarımız nasıl öğreniyor, öğrenmede duygunun, merakın önemi var mı?
“İnsanlar duygularıyla öğrenir, mutsuz ve öfkeli olduğunuzda öğrenemezsiniz. Bu tamamen duygularla alakalıdır. Öğrenme için zaman, tekrar ve güçlü pekiştireç lazım. Öğrenirken dikkatli olmalı, dikkat hafızamızın ana girişidir. Dikkat, dikkat, dikkat diyorum! Kalbimizin matematiğinde olumlu ve olumsuz duyguların oranı önemlidir. Eğer olumlu duygular fazlaysa mutlu, olumsuz duygular fazlaysa mutsuzsunuzdur. Kalbe zarar veren duygu öfkedir, öfkenin ilacı ise empatidir. Yaşamımızın kodları bilinçaltında saklıdır. Duyguyu yaşadığımız anda anlayamayız, sonradan açılıp gelişir. Yaşam her zaman isteklerimize göre akmaz. En kötü duygulardan biri kıskançlıktır, tüm kötülüklerin anası diyebiliriz. Korkular çocuklarımıza kötü tavsiyeler verir, eğer çocuğumuz sürekli söyleniyorsa bu başarısızlık korkusunun belirtisidir. Yaşamımızdaki en önemli varlık olan çocuğumuzu arkadaşlarıyla kıyaslamamalıyız. Kıyas sevgisizliktir, çocuğumuzun ruhunda onanmaz yaralar açar. Rekabet ise stres yaratır. Çocuklarımız mutlu olmalı, mutluluk düzeyinin yüzde elli'si kalıtsal, yüzde kırk'ı dış yaşam (doğal ve sosyal çevre), yüzde onu kişisel aktivitelere bağlıdır. Meraklı çocuklar yetiştirmeliyiz, merakı zorlayamazsınız, ancak uyandırabilirsiniz. Merakı askıya alınmış zihin zinciri atmış bir bisiklete benzer, istediğin kadar pedal çevir hiçbir yere varamazsın. Yaşamda her şey bir soru işareti ile başlar. Evlatlarımızın büyük soruları, büyük hedefleri olmalıdır. Bizim için çocuklarımızın neşe ve mizah düzeyleri çok önemli bir ayrıntıdır. Mizah hoş bir cevap verme biçimidir, zeka gerektirir, stresi azaltır, insanlar arasındaki eşitlikçi bir oyun biçimidir. Küçük çocukların ciddi bir ortamda çözemedikleri mantık problemlerini eğlenceli oyun ortamında rahatlıkla çözdükleri gözlemlenmiş. Çocuklarımıza bol bol kahkaha attıralım”
“EĞİTİM, BEYNE BİLGİ BOCA ETMEK DEĞİL, KIVILCIM YAKMAKTIR”
-Bülent Hocam çocuklarımızı nasıl eğitmeliyiz, eğitime dair düşünceleriniz nelerdir?
“Bence eğitim, beyne bilgi boca etmek değil bir kıvılcım yakmaktır. Toplumumuzda eğitime yönelik güçlü bir destek olmalı, bunu Kore, Japonya, Çin, Almanya, Fransa çok iyi bir şekilde başarmaktadır. Çocuklarını okulda sıkı çalışmaya ve öğretmen sözünü dinlemeye inandırmışlardır. Fransa'da dikey eğitim modeli uygulanıyor. Öğretmen söyler, öğrenci üretir. Yanlış bir uygulama. Hollanda’da yatay eğitim modeli uygulanıyor. Öğretmen koç olarak görev yapıyor. Doğru olan bu. Dikey metot özsaygıyı, özerkliği yıkar, öğrenciler arasındaki sert rekabet de aynı etki yaratır. Çocuklarımıza yatay eğitim modelini uygulamalıyız. Yetiştiğimiz ve atalarımızdan binlerce yıldır kalan kültürümüz büyük bir önem ihtiva ediyor. Hiç kimse kültüründen bağımsız tek başına değildir. Bizi biz yapan kültürel değerlerimizdir. Kültürel aktivitelerimiz, beynimizde farklı kasları ve alanları çalıştırır. Bence kültür bütün stratejilerden daha önemli ve daha değerlidir. Kazandığımız yetenek ve beceriler büyük önem arz ediyor. Geleceğin ekonomik ve sosyal pazarı farklı beceriler gerektirecek. Yarının işleri için çocuklarımız; kitap okumalı, bir müzik aletini çalmalı, herhangi bir spor dalında iyi olmalı, akıcı ingilizce konuşmalı, robotik kodlama öğrenmeli, yerel ve evrensel danslara ilgi duymalı, satranç oynamalı, müze gezmeli, yüzebilmeli. Çocuklarımızın esneklik (rezilyans), uyumluluk, yaratıcılık yönlerine yatırım yapmalıyız”
“SANATA DEĞER VERMEYEN TOPLUMLARIN ALGILARI KAPALIDIR”
-Bülent Hocam çocuklarımızın ne tür hobileri olmalı?
“Bir öğrencinin akademik ve sanat açısından erken çalışması yaşam boyu sürecek bir avantaj sağlar. Geleceğimiz olan çocuklarımız spor ve sanatta sabretmeyi öğrenirler. Sanat bir üretim alanıdır bunu es geçemeyiz, motivasyonu sağlayan en önemli şey sanattır. Uzmanlar sanatın bilimden önce geldiğini söylerler. Sanata değer vermeyen toplumların algıları kapalıdır, onlar göremezler, işitemezler, modern dünyanın parametrelerini doğru şekilde yorumlayamazlar ve sekterleşirler. Sanat eserlerinin karmaşıklık düzeyi en fazla yüzde 20’dir. Bunun fazlasını beynimiz kabul etmez. En güzel sosyalleşme yüz yüze ve göz göze olandır. Çocuklarımız kaliteli tiyatro oyunları (tiyatro bir duygu laboratuarıdır) seyretmeli, filmler izlemeli, müze gezmeli, dünyayı gezmeli. Spor müthiş bir sosyal etkinliktir. Çocuklarımız bir spor dalında başarılı olmalı. Spor çekingenliği ve utangaçlığı atar, çocuk sporda kendini keşfeder. Sosyalleşme açısından dans önemli, dans bir vücut dilidir, çocuklarımız yerel ve evrensel dansları öğrenmeli. Çocuklarımızın farklı arkadaş grupları olmalı, gruplarda farklı ilişkiler(çatışma, küslük, yeni grup kurma) geliştirir ve sorun çözer. Elli kişilik bir toplulukta 1225 farklı ilişki türü yaşanır”
“KİTAP, DÜŞÜNSEL ZENGİNLİĞİN GÖSTERGESİDİR”
-Hocam kitap ve matematik hakkında bir şeyler söylemek ister misiniz?
“Tabi ki söyleyebilirim; insanlık tarihi boyunca öykünün çok önemli bir yeri olmuştur. Öykü mantıklı hareket etmemizi sağlar, zihnimiz öyküyü çok sever, atalarımız binlerce yıl ateş başında öykü anlatmış ve dinlemişlerdir. Amerika kıtasında yaşayan İnkalar, Aztekler ve Mayalar tekerleği-demiri bilmiyorlardı ama çocuklarına öykü anlatıyorlardı. İnsanlık tarihinde öykü anlatmamış hiçbir toplum yoktur. Sümerler yazıyı icat ettikten sonra sözlü anlatımdan yazılı anlatıma geçildi. Atalarımız her şeyi kaydetti, ortak akıl oluştu. Gutenberg’ten sonra herkes kitaba kolayca ulaşabildi ve okudukça IQ seviyemiz arttı. Ne okuyorsun Lordum sorusuna Hamlet ‘sözcükler, sözcükler, sözcükler’ diye cevap vermiş. Kitap okuma çocuklarımızın düşünsel zenginliğinin en büyük göstergesidir. Sağlık açısından kitap okuma ile diş fırçalama aynı rutindir. Çocuklarımızın kitap okuması için rol model olmalıyız, çocuklar söze değil ebeveynin davranışına öykünür. Çocuğumuza kitap okuma, yapılacak sohbetten daha fazla sözcük kazandırır. Kitap bir zaman makinesidir, okumalı, okumalı, deniz dalgası gibi asla vazgeçmemeli. Bu gelişmiş modern uygarlığı yaratan bilim insanları matematikçilerdir. Tarihte Müzik Nota’sını bulan ünlü matematikçi Pisagor’dur. Müzik becerisi geri bildirim vermeye başlayınca, kişisel olarak ödüllendirici oluyor. Güzel ritim ve armonilere dikkat ettiklerinde, öğrendiklerinde, tüm bilinçleri düzene girer ve notalar zihinde dans etmeye başlar. Beethoven Dokuzuncu Senfoni’yi yazdığında sağırdı. Matematik kültürü gelişmiş olan toplumların demokrasi ve sanat yönleri eşsizdir. Matematik çocuklarımıza mantıksal, algoritmik düşünce becerisi kazandırır. Matematik kültürü olmayan bir zihin okuma yazma bilmeyen bir zihin gibidir. Matematik Asya'da icat edildi ancak bunu bilim haline dönüştürenler Avrupalılar oldu. Tarihte ilk kez Platon Akademia’da Matematiği ders olarak okuttu”
“BAŞARMAK, BAŞARMAMAKTAN KOLAYDIR”
-Hocam sizce her öğrenci başarılı olabilir mi?
Herkes başarılı olabilir, ancak başarının kriterlerini yerine getirmek lazım. Yıllarca sürecek çabalar sonucunda başarılı olunabilir. Charles Ketting: “ Başarı için ana yoldan ayrılın, fark yaratın.” demiştir. Bir şeyi dert etmeden başarılı olunmaz, başarmak için bir derdimizin olması lazım. Başarıyı şekillendiren 3 etken var; mizacımız, ailemiz ve akranlarımız. Başarıda en önemli etken karşımızdakilerdir. Rakiplerimiz en iyi hale gelmemiz için bize aşılacak zorluklar yaratır. Başarılı çocukların çalışma yöntemi incelendiğinde hep benzer işler yaptıkları görülmüş. Sıkı çalışma ve kişisel disiplin sayesinde başarılı olmuşlar. Başarmak bir fiildir, iştir, oluştur, cesarettir, inattır. Başarısızlık işin başında olursa kolay atlatılabilir ancak işin sonunda olursa bir felakettir. Sonuçlarına kıyasla mottomuz başarmak başaramamaktan daha kolay.
“İNSANIN DUYDUĞU İLK SES, ANNESİNİN KALP ATIŞIDIR”
-Bülent Hocam sizinle daha önce yaptığımız sohbette hep anneden, annenin öneminden bahsettiniz. Bunu biraz açar mısınız?
“Çocuğun yaşamında çok önemli iki kişi yer almakta. Biri sevgi dolu anne öbürü ise mucize bir öğretmen. Bütün başarılı insanların arkasında bu iki faktörün olduğunu görüyoruz. Arnold Schwarzenegger’in annesi yüreklendiren bir anne olarak tanınmıştır’ Her zaman yaparsın, başarırsın” demiştir. Elon Musk’ın annesi: ‘Sürekli başarırsın’ demiştir, başarısız olduğunda ise şartsız, koşulsuz sevgisini sürdürmüştür. Mark Twain, Albert Einstein, Bil Gates, Edison, Newton... İnsanın yaşamında duyduğu ilk ses annenin kalp atışıdır. Çocuğun ömür boyu unutamayacağı yüz annenin yüzüdür, ses ise annenin sesidir. Bireyin yaşamındaki en iyi ilişkisi annesi ile olan ilişkisidir. Anne bebeği doğduktan sonra ilk yirmi dört ayda bebeğin yüreğine her şeyi sevgi ile ilmek ilmek işler. Annenin ilgi ve şefkati çocuğa ruhsal ve zihinsel vitamin verir. Evladını gören annenin beyni (dopamin), mutluluk hormonu salgılar. Anne çocuğuna anneciğim- babacığım, tatlım- balım, prenses gibi sözcükler kullanmamalı. Sağlıklı toplumlar yetiştirmek için anne; neşeli, mutlu, huzurlu ve entelektüel olmalıdır. Aksi takdirde anne travmasını nesilden nesile aktarır. Yetiştirdiği çocuklar birer endişe paketine dönüşür”
“ULAŞTIĞIMIZ TEKNOLOJİDEN KORKMAMALIYIZ”
-Sayın Hocam bildiğiniz gibi dijital bir dünyadayız, teknoloji hakkında ne düşünüyorsunuz?
“İnsanoğlu var olduğundan beri en fazla gelişmeyi son bin yılda gerçekleşmiştir. Özellikle Endüstri Devriminden sonra, insanlık müthiş bir uygarlık yarattı. Atalarımız on bin yıl önce buğdayı evcilleştirerek kendi de evcilleşti ve tarım toplumuna geçti. Hayvanları da (At, inek, keçi, koyun, köpek…) evcilleştirerek eşsiz bir uygarlığa yelken açtı. Sanayi Devrimi ile birlikte makineyi icat etti, makine ile birleşerek süper uygarlığın kapısını araladı. Ulaştığımız teknolojiden korkmamalıyız, bu bizim en büyük hayalimizdi. Bu uygarlıkta milyarlarca atamızın büyük emeği var. Leonardo Da Vinci ‘Bilim sanatın üzerine inşa edilmiştir’ der. Oluşturduğumuz dijital dünyada görsel korteks işitsel korteksten beş kat daha hızlı bir resim binlerce kelimeye bedeldir. Çocuklarımızı dijital dünyada geliştiren faktörlerden biri dönütlerdir. Bilgisayarda anında geri bildirim alıyoruz. Robotik kodlama, öğrenmenin son aşamasıdır. Robotik kodlamayı bilen çocuklar akranlarının bir adım ötesindedir. Bütün hayallerimizi kodlama ile gerçekleştirebiliriz”
“ÇOCUKLARIMIZI, HEDEFLERİ OLAN BİREYLER OLARAK YETİŞTİRMELİYİZ”
-Hocam sizce okulda verilen eğitim nasıl olmalı, mevcut sistemden memnun musunuz?
Okul insanları yoğurup bir arada yaşamaya uygun hale getiriyor. Okul modern dünyanın istediği insan tipini yetiştiriyor. Eğitim Toplumsal Mühendislik ile yakinen alakalıdır. Öğrencilere öğretilenler ile asıl öğrenmeleri gerekenler arasında uyumsuzluk vardır. Yani öğrettiklerimizin gerçek hayatta karşılığı yok. Dersliklerimiz duvarların ardındaki dünyaya benzemiyor, gerçek yaşamda karşılığı yok. Kişiye özgü bireyselleştirilmiş eğitim modeline geçilmelidir. Tedd Rose ‘Ortalamaya göre eğitim vermek, hiç kimseye eğitim vermemek gibidir’ demiş. Okullarımız testokrasiden kurtulmalı, sınavlar klasik olmalı, yoğun şekilde defter kullanılmalı. Bilgiyi anlama- kavrama alt düzey eğitimdir. Bilgiyi uygulama-analiz orta düzey eğitimdir. Bilgiyi sentezleme-değerlendirme üst düzey bir eğitim şeklidir. Çocuklarımıza üst düzey eğitim vermeliyiz. Çocuklarımızı yaşamın farklı şekilleri ile çabaları olan, başarabilen, sosyal adalet konusunda duyarlı, büyük hedefleri olan bireyler yetiştirmeliyiz. Çocuğun başarılı olması, üretebilmesi için beyninin özgür olması gerekiyor”
“BEYNİMİZ DUYARSIZLIK VE BENCİLLİĞİ HİÇ SEVMEZ”
-Hocam eğitim-öğretimde beynin önemini anlatır mısınız?
“Eskiden atalarımız vücudun en önemli organının kalp olduğunu düşünmüşlerdir, son elli yıldır çekilen Emarlar ve yapılan araştırmalar sonucunda en önemli organın beyin olduğu ortaya çıkmıştır. Beynimiz tutarlı olmaya ayarlı değil, çünkü karar vermede duygular hakim olduğunda hata yapabilir. Duygular zihnimize göre zalim ve serttir asla zihni dinlemez. Beynimiz her zaman kendini haklı çıkarmaya programlanmıştır. Beyin sıkıldığı zaman dikkat etmez, uyku haline geçer, ilgisini kaybeder. Beynimiz sınav ya da zor anlarda hatırlamayı güçleştiren kimyasallar salgılar, bunun çözümü esneklik ve rahatlamadır. Bazı çocukların sınavlarda başarısız olmasının nedeni, sınav kaygısıdır. Korku yaşamsal olduğundan en kolay ortaya çıkan duygudur. Beyin korkuyu algılamaya hazır haldedir, beyin korkuyu duyarak öğrenir. Korku kişinin hareket kabiliyetini azaltır. Beynimizin duyguları kontrol eden bölümü ile dili kontrol eden bölümü ayrıdır. Bu yüzden duygularımızı kontrol etmekte ve dile getirmekte güçlük çekeriz. Tanımlanması olanaksız bir beyne sahibiz. Beynin sınırsız öğrenme yeteneği var ama bilinmeyen bir nedenle bu yeteneğe fren görevi gören moleküler yaratarak sınırsız öğrenmemizi engelliyor. Beynimiz duyarsızlık ve bencilliği hiç sevmez, beyin sağlığımız açısından çok zararlıdır. Sevecenlik, merhamet, sevgi dolu ilişkiler beynimize faydalıdır. Beyin konusunda sevdiğim bölümlerden biri de Asi zekâlardır. Asi zekâya sahip çocukların sahip olduğu özellikler; orijinaller, meraklılar, derinlemesine öğrenirler, ilgi alanları çok farklıdır, otantik ve sahicidirler. Asi zekâya sahip çocukların sıra dışı kabiliyetleri vardır; istisnai olarak çok hevesli, derinlemesine motivasyonları vardır. Asi zekâlar benzersizler ve ortalamadan saparlar. İmkânsız olana her zaman bir şans verirler, bunlar için rutin asla etkileyici değildir”
-Hocam son olarak söylemek istediğiniz, vermek istediğin bir mesaj var mı?
“Martin Luther King'in sözünden esinlenerek, mesleğinizi icra ederken; Michelangelo'nun yaptığı resim, Beethoven’ın bestesi, Shakspeare’in yazdığı şiir gibi ustalıkla yapılmalıdır. Selamlarımla, sevgilerimle...”