Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı bir büyük devlet kurumudur. Milli bir şirkettir. Milli duyguları okşar. Kendisinden yolu geçmiş her insanın, her çalışanın gurur kaynağıdır. Her çalışan kendi özünden bir şey vermiştir, kendinden bir şey katmıştır gücünce. Türkiye’de petrol sektörüne dönük çalışmalar 1930’lu yıllarda başlamış, 1940’lı yıllarda yoğunlaşmış, üretim yapabilir ilk kuyu 1940’lı yılların sonuna doğru üretim yapmaya başlamıştır. Türkiye’de petrol aramalarına bakıldığı zaman 1940’lı, 1950’li yıllar ve sonrasında yoğun çalışmalar olduğu görülür. Petrol arama, üretim ve rafine etme alanlarında önemli hizmetler vermiş olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı 1954 yılında, Batman’da kurulmuştur. Sonraki yıllarda yoğunlaşan çalışmalar, keşfedilen yeni yeni petrol sahaları petrolcülüğün önemsenmesine, önemli bir iş kolu olmasına vesile olmuştur. İlk başlarda entegre bir yapıya sahip olan Türkiye Petrolleri zamanla kendi bünyesinden kopan kurumlar yaratmış ve sonrasında petrol aramacılığı yaparak bulduğu petrolü üretmekten ibaret bir kurum haline gelmiştir. Petrol arama ve üretiminin zorluğu ülkeden ülkeye değişir. Tabi ki yeraltındaki potansiyeli de. Bizim ülkemizde mevcut aramalar doğrultusunda petrol yataklarımız çok az ve arama çıkarma faaliyetleri hem zor hem pahalıdır. Coğrafik koşulların çok zor olduğu bölgemizde, yani Güneydoğu Anadolu’da var olan ve çıkarılan petrol, tüm zorluklarına rağmen sektörde çalışan herkesin büyük tutkusudur. Bunun dışında Trakya Bölgemizde de doğal gaz varlığı mevcuttur. İlk olarak Batman’da bulunan ve Batman’ı Türkiye Petrollerinin hem okulu hem de deposu haline getiren petrol keşfi ve üretimi daha sonra Diyarbakır ve Adıyaman illerinde de olmuş, bilhassa Adıyaman yöresindeki çalışmalar 1980’li ve 1990’lı yıllarda önem arz etmiştir. Petrolcülük çalışmalarında coğrafi koşulların zorluğuna 1980’li yıllarda bir de terör zorluğu eklendi. O yıllarda Güneydoğu mahrumiyet bölgesi olarak görülmekte idi. Bölgede görev yapan yer bilimci mühendisler büyük bir şevkle, büyük bir tutkuyla, vatan millet sevgisiyle, çıkardıkları bir varil petrolün mutluluğuyla çalışırlardı. Terörün sıcak yıllarında, can korkusunu bir kenara bırakarak gecede gündüzde, sahalara, kuyulara gitmekten, taşlı yollarda olmaktan, dağ tepe dolaşmaktan imtina etmezlerdi. O mühendisler ki çocuklarının doğumunda dahi olamadıkları, hastaları varsa onlara ulaşamadıkları, tatile gidiyorken iş nedeniyle yoldan döndürüldükleri çok olmuştur. Her meslek kutsaldır ama petrolcüler ya da jeologlar, jeofizikçiler, ya da bu sektörde çalışan tüm meslekler hatta işçiler bir başka idiler bir varil petrol çıkarılması söz konusu ise. Sözlerim zor koşullarda çalışan, çalışmak için yanıp tutuşan kesim içindir. Petrol aramacılığının ve üretiminin Türkiye’de pik yaptığı yıllarda, aynı zamanda terörün de çok tırmandığı dönemlerde, yani 1980-1990’lı yıllarda, zor şartlarda görev yapmış olan personel bugün hemen hemen emekli konumunda ve kurum dışındadır. Burada çok acı, çok yanlış olan bir duruma değinmek gerekiyor. Bu emekli insanlar, emekli oldukları kuruma alınmıyorlar. Bu konuda kurum içi sirküler bile yayınlandı. Ha sözde alınıyorlar. Öyle bir yasak yok yasağı koyanlara göre. Yasağı gönüllere koymuşsun sen. Kırmışsın, gücendirmişsin bu vefakar, bu kuruma gönül bağı olan, bu vatansever, bu bir varil petrol için ömrünü vermiş insanları. Gönül bağı olmayan anlamaz bunu, anlayamaz. Kuruma gelebilirler ama binalara giremezler. Güvenliğe kimlik bırakarak yerleşke alanı içine girebilirler, bekleme salonlarında olabilirler ama binalara giremez, katlara çıkamazlar. Yakında bu da yasaklanmazsa uygulama şimdilik böyle. Kurumdan ne götürebilir ki bu insanlar? İş amacı dışında gelen herkes için böyledir denilen sirküler emeklileri kapsamayabilirdi. İş takibi yapan herhangi bir ziyaretçi değil onlar. Bu kurumun emektarları. Bu kurumu bugünlere taşımış insanlar. Vefa borcu bu kadar çirkin olmasaydı keşke.
Aşağılayıcı, rencide edici bir yaklaşımdır bu. Bir takım ithamları ima edercesine. Kurumda çalışıp emekli olmuş insanlara potansiyel hırsız casus muamelesi yapılması doğru değil. Zaten memuriyet belli düzeyde bir davranış kalitesinde çalışmayı gerektirir tabi olduğu mevzuatı gereği. Yıllarca memuriyette çalışmış birisi bunlarla yoğrulmuş ve bunları şiar edinmiştir zaten. Şu da var ki emekli insanlar gece gündüz kuruma gitmiyorlar. Ayda yılda bir, yakın oldukları arkadaşlarını ziyaret, sosyal tesisten faydalanma gibi masum ziyaretlerdir bu gidişler. Ancak yaratılan algı ve gösterilen muamele yanlış. Bu arada bir de meslek odaları var. Petrolcüler, jeologlar, jeofizikçiler, vs. kimin meslek odası onlar? Neden suskunlar? Sivil toplum kuruluşları yanlışı görmek, doğruyu söylemek için vardır. Bu kararın arkasında her kim varsa, her ne olay yatıyorsa tekrar gözden geçirilirse ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, kendisini bugünlere taşımış olan insanlara yaptığı bu haksız tutumu düzeltirse doğru bir adım atmış olur.