Petrol ile birlikte şehirleşme hız kazanır. Kırsal alanda geçim imkanları tükenen insanlar, yeni iş imkanlarının olduğu Batman'a akın ederler. Daha rahat bir yaşam için gelenlerin yanı sıra köylerde aşiret içi anlaşmazlıklar, aileler arası kavgalardan doğan husumetler nedeniyle gelenler de vardır. Gülsever ailesi de bu sebepten dolayı Batman'a göç edenlerdendir.
EŞEKSIRTINDA ZORLU YOLCULUK
Aziz Gülsever Bismil'in Pınarbaşı (Metere) Köyü’nde doğdu (1954). Babası Selahattin, annesi ise Halime Hanım’dır. Köyde çiftçilik yaparak geçimlerini sağlarlar. 1960 yılında henüz 6 yaşlarındayken köyde yaşanan bir anlaşmazlık sonucu ailesi Batman'a göç etme kararı alır.
Batman'da sıfırdan başlayacakları hayata, geçmişten taşımayı istedikleri her şeyi eşeğe yüklerler. Anılarını, hayallerini, arkadaşlarını, Dicle'nin ardında bırakıp yeni ümitlerle yola çıkarlar.
Yaya olarak 4 saat süren yolculuk için “ömrümün en uzun yolu” diyor Aziz ve ekliyor
“Beni eşeğin üstüne bağladılar önce Dicle'den sonra Batman çayından geçmek zorunda kaldık. Kavurucu sıcakta yarı baygın halde eşek üstünde yol alırken amcalarımın ‘işte Batman’ sesiyle irkildim. Alnımdan gözüme akan terden yanan gözlerimi ovuşturdum. Uzakta tepelikte bir karartı vardı. Biz yaklaştıkça büyüdü, büyüdü... “
İLUH'TA EV TUTTUK...
(Serpre) İluh Mahallesi'nde ev tutarlar. Sadece birinci cadde vardır. Büyükler o caddeye çarşı der. Aziz, önce sokakta oynar daha sonra o da büyükleri gibi çarşıya çıkar. Geldiği köye göre çok büyük olan kentin kalabalık caddelerinde yer alan Agora Meyhanesini, manifaturacıları, toptancıları, Sümer Bank’ı, tuz satan, kireç satan esnafı, Meydan’da duran faytonları, Akyürek Mahallesi’nde Evin, Birinci Caddenin sonunda Kışlık Saray Sineması gibi mekânların önünden geçer. Çocukça gözlerle kalabalığı izler...
İLK ÜÇTEKERLEKLİ ARABAYI BEN ALDIM
İlk olarak site ilkokuluna gider. Bir yıl orada okur. Daha sonra İluh Mahallesi Köprübaşı’nda Devrim İlkokulu’na kaydını alırlar. 4. sınıfa kadar okur. Ama okumaya pek meraklı değildir. Başka diyardan yaralı kuşlar gibi geldiği Batman’da küçük yaşta hayatın yükünü taşıması için ona üç tekerlekli araba alırlar. Aziz, o günlere dair anılarını şöyle anlatıyor: “Haci Hıdır, üç tekerlekli araba satıyordu. Babamı çok severdi. Paramız hiç yoktu. Bize borç ile bir araba verdi. Çalışıp parasını ödedik. İlk üç tekerlekli arabayı ben aldım. Elma Sokağı’nın yanında park ettik. Eski sebze hali oradaydı. Bazı tanıdık esnaflar bize yük veriyordu. Böylece iş hayatına atıldım”
NE İŞ BULSAM YAPIYORDUM
Küçük yaşta hayatın ağır yükünü omuzlamıştı. Henüz gariban değildi. Bir kaç işte çalışacak kadar çok çalışkandı. Ailesine katkı sunmak için kendisini çalışmaya adayan Aziz, Batman ile birlikte büyüyordu. Yaklaşık 5 yıl araba çalıştırdı. Araba bozulunca parça olmadığı için tamir işi epey zaman alır. O zaman da Aziz, gazete satar, ayakkabı boyatıyor, kahvede çalışır.
BANYO YAPMAK İÇİN SİTEYE GİDİYORDUK
Sabah erken saatte iş tutmak için Batman Cadde ve sokaklarına çıkan Aziz, çocuk gözleriyle gözlemlediği o günkü Batman’ı şu sözlerle anlatıyor. “Site herkese açıktı. Etrafında tel örgü, duvar yoktu. Petrol işin hemen arkasında bir akaryakıt istasyonu vardı. Hasankeyf yolu oradan geçerdi. İş bitti mi Siteye giderdik. Bütün Batman oraya giderdi. Kimi top oynar kimileri sinemaya gider kimisi ağaç gölgelerinde otururdu. Batman küçük olduğu için herkes birbirini tanırdı. Personele rica ederdik bizi banyoya alırdı. Paklanır çıkardık. Birde havuz sefası vardı ki sormayın...”
FAYTONLAR KENTE RENK KATIYORDU
Veysi Pilatin faytonculuk yapıyordu. Taksi olarak Jeep ler çalışıyordu. O da motorlu fayton getirdi. Heykelin orada çalışıyordu. Sümer Banka karşısında Agora meyhanesi vardı. Bazen müzikli programlarda oluyordu.
HÜKÜMET KONAĞI OTEL OLDU
“1. Caddeyi 2. Caddeye bağlayan köşede hükümet konağı vardı. Ahşap bir binaydı. Etrafı boştu. Çevresi binalarla dolunca Cumhuriyet Caddesine taşındı. Önce Gazi Lisesi şuan ise Meydan Ortaokulu olarak faaliyet sürdüren binaya taşındı. Orası Yenice Oteli oldu. Sahibi toparlanınca yıkıp beton bina yaptı. Yavaş yavaş beton binalar ahşap binaların yerini alıyordu. Betonlaşma süreci başlamıştı”
TAMİRCİ DE ÇALIŞMAYA BAŞLADIM
Çocukluk yıllarını geride bırakıp gençliğe adım atan Aziz, arabacılığı bırakıp tamircinin yanında çalışmaya başlar. “İki yıl motorcunun yanında çalıştım. Evin sinemasının yanında Selahattin usta vardı. O gidince Eski Tekel Caddesi şimdiki Gülistan caddesinin başında Biçerci Mahmut Usta vardı onun yanında çalıştım. Sanayi cumhuriyet mahallesine taşındı...” diyerek anlatır o süreci.
HAYATININ EN KÖTÜ GÜNÜ
Aziz, hayatının baharında, tam da gelecek için hayaller kuracak yaştadır. Şimdiki marangozcular sitesi buğday tarlasıdır. Buğday biçen biçer bozulmuş. Ustası ile birlikte takımları toplar yola çıkar. Birkaç saat sonra hayatının tümden değişeceğinden habersizdir.
Biçeri krikoya kaldır altında çalışmaya başlarlar. Yumuşak toprak zemin biçerin ağırlığına dayanmaz. Tonlarca ağırlık bedenini toprakla bütünleştirir. Güneşte ısınmış metalin verdiği acı tüm bedenini kaplar. O süreci “Belim incindi. Usta beni çekip aldı ağırlığın altından. Ayaklarım tutmuyordu. Ambulans yoktu. Biçeri çeken pikapla beni hastaneye kaldırdılar. Sadece site hastanesi vardı. Hastanede imkânlar kısıtlıydı. Bir şey yapamadılar. Bir battaniye sardılar beni öyle eve getirdiler. 15 gün evde kaldım. Amcalarım geldi. Diyarbakır'a götürdüler. Oradan da Isparta'ya havale ettiler” diyerek anlatır Aziz.
TRENLE YOLCULUK
Isparta’ya büyük umutlarla gittiklerini söyleyen Aziz “Tren ile Isparta'ya gittik 3 gün sürdü. Eğridir kemik hastanesine yattık. Amcama gidin 4 ay sonra gelin dediler. Amcam bana bakması için birini tembihledi. O bana bakıyordu” diyor.
Ayakları tutmuyordu ancak hayatın devam ettiğinin de farkındaydı. Hastanedekilerle birlikte 4 ay gır gır şamata içinde geçirdi. Takma ayaklarıyla Batman'a geldi. Ancak bir saatte ancak 10 metre yürüyebiliyordu. Takma ayak işe yaramamıştı. 10 yıl kadar evde kaldı dışarı çıkmadı.
ANNEM SAMAN SATARAK BİZE BAKTI
Babası rahmet edince tüm yükün annesinin omuzlarına bindiğini belirten Aziz “Babam rahmet etti. Annem ve küçük kardeşimle yanlız kaldık. Annem yıllarca saman satıp bizlere baktı. Kardeşim tatlı, elmalı şeker, pamuk şeker, satarak katkı sağlıyordu. Annemin emeği üzerimizde çok var. Hala yaşıyor. Benim yanımda kalıyor” şeklinde konuşuyor.
YILLAR SONRA EVDEN DIŞARI ÇIKIYOR
Aynı anda üç işi yapan bir gençken geçirdiği kaza sonucu garibanlaşan Aziz, hayırsever bir ailenin verdiği araba ile 10 yıl aradan sonra tekrar Batman sokaklarına çıkıyor ve ekliyor “Özürlü bir vatandaşın el pedallı bir arabası vardı. Hayırsever ailesi O rahmet edince arabayı bana verdi. Yıllar sonra o arabayla dışarı çıktım. Bazen arkadaşlarım bana eşlik ediyordu. Hayatımın akışı yine değişmişti. Daha sonra motorlu araç aldım... Piyasaya çıktım...”
EŞİM BENİ KAÇIRDI
“Bir kiracı komşumuz geldi. Gönlümüz düştü, yüreğimiz kıpırdadı. Halim ortada dedim. Kabulümdür dedi. Ben seni kaçıramam dedim ancak sen beni kaçırırsan olur dedim. İki arkadaşlarla beraber yola çıktık. O zaman Silvan yolu üzerinden Bismil'e gittik. Aile kabullenemedi. Aracılar geldi gitti. 3–4 bin başlık dediler. Buzdolabını, başka öteberi sattık ödedik... 4 kız 7 erkek çocuğumuz oldu. Çocuklar büyüdü bana yardım ediyorlar” diyor.
MİLLİ PİYANO SATTIM
Yıllarca kendisine kol kanat geren, adeta eli ayağı olan annesi artık yaşlanmış iş yapamaz hale gelmiş. Aziz aile ekonomisine katkı sunmak için milli piyango bileti satar. Rahmetli serbest koyuncu ana bayidir. Yüzde 2 komisyon karşılığı bilet alıp satmaya başlar.
TAMİRCİ DÜKKÂNI AÇTIM
1980 yılında Aziz’e bir mesleği olduğunu hatırlatan arkadaşları dükkân açması için teşvik ederler. Aziz, “Arkadaşlarım Maddi manevi yardım ettiler. Mehtap sineması yanında Ulu cami sokağına giden yolda Ahşap bir dükkânda tamirciliğe başladım. Zaman hızla akıp gidiyordu. Küçük çocuk olarak geldiğim Batman'da bıyıkları kalınlaşmış genç olmuştum. Batman büyümüş sınırları endüstri meslek lisesine kadar gelmişti. Ahşap binaların yerini beton binalar alıyordu” sözleriyle anlatır o süreci.
GARİBAN AZİZ İSMİ NERDEN GELİYOR
“Peki, Gariban ismi nereden geliyor?” siye soruyoruz. Gülüyor ve anlatmaya başlıyor: “Cuma adlı bir arkadaşım vardı. Onunla birlikte tabelacıya gittik. Arabanın arkasına isim yazacaktık. Yazı deyip geçmemek lazım bu aynı zaman da reklâm da oldu. Ne yazacağımızı kararlaştırırken "ya yaz Gariban Aziz" dedi. Tabelacı yazdı. O gün bu gündür Gariban Aziz olarak anıldım”
SELAHATTİN USTAYA BORÇLUYUM
Kendisine tamircilik mesleğini öğreten Selahattin Usta’yı her zaman anıyor “O olmasaydı belki başka bir hayatım olacaktı. Daha olumsuz koşullarda olabilirdim” diyor.
TAKSİCİLİĞE GEÇİYOR
“1990 yılında dükkânı kapatıp 6–7 yıl Mehtap’ta taksicilik yaptım. Ancak mesleğin geleceğinin parlak olmadığını hissettim bırakıp tekrar mesleğime döndüm. Mehtap sineması sokağında dükkân açtım. Sonra şimdiki yerime taşındım. Keşke’lerim yoktur. Ama bazen biraz tutumlu olsaydın savurgan olmasaydım iyi olacaktı diyorum. Elhamdülillah çok şükür. Kazadan önce çok sabırsızdım. Şimdi daha sabırlıyım. Bu konuda isyan etmedim. Takdiri ilahi”
İKİNCİ KAZA İLE HAYATI BİRAZ DAHA ZORLAŞTI
Kazadan sonra sıkıntılı bir yaşam sürdüren Gariban Aziz, geçirdiği ikinci kaza hayatının daha da zorlaştığını söyler ve ekler “Yeni otogarda arkadan bir araç çarptı. Yola savruldum. Çarpanın plakasını alamadık. Kaçtı. Bir pikap beni hastaneye kaldırdı. Platin taktılar, 35 dikiş attılar. Hayatım biraz daha zorlaştı. Eskiden kimseyi yolda bırakmazdılar ancak Batman eski Batman değil. Dostluklar, arkadaşlılarda eskisi gibi değil...”