Yazan ve derleyen EKREM GÜNAYDIN
İzinsiz iktibas edilemez.
YETİM VE ÖKSÜZLERE MEDRESE EĞİTİMİ VERDİ
Fethullah Hamidi’nin dedesi olan Hamid Mardini, 1802’de Siirt’te doğmuştur. Önce Hasankeyf’te bulunmuş, Mardin yöresinin saygın aileleri özellikle Çelebi ailesinin davetiyle Hasankeyf’ten ayrılmış ve 1844 yılında Savur’a yerleşmiştir. 1882 yılında Mardin’de vefat etmiştir. Fethullah Hamidi’nin babası İbrahim Hamidi, 1822’de Siirt’te doğmuş, 1843 yılında Mardin’in Dara Köyü’ne yerleşmiştir. Bir yıl sonra, Kayapınar’a (Aynkaf) geçmiş ve orada ikamet etmeye başlamıştır. 1895 yılında aynı yerde Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Fethullah Hamidi ise 1873 yılında Batman ilinin Gercüş ilçesinin Kayapınar (Ayınkaf) Belde’sinde doğmuştur. Derin hoşgörüsü ve problemleri çözmesiyle tanınmaktadır. Eğitim ve öğretime büyük bir önem vermiştir. Bulunduğu yerleşim yeri çevresinde özellikle yetim ve öksüz çocukların eğitimiyle yakından ilgilenmiştir. 1940’lı yıllarda Aynkaf Medresesinde eğitim gören ve kendisine sığınan öğrencilerden bir tas çorba, bir parça ekmeğini esirgememiş ve medreseyi açık tutmak için elinden geleni yapmıştır. O dönem ülke olarak her ne kadar II. Dünya Savaşına girmemiş olsak dahi savaşın etkileri ve doğal kuraklık bu bölge insanını derinden etkilemiş, yokluk had safhaya ulaşmıştır. 1947 yılının Nisan ayında Batman ilinin Beşiri ilçesinin Sulan Köyü’nde vefat eden Fethullah Hamidi’nin kabristanı Aynkaf (Kayapınar) Beldesindedir.
BARIŞ VE HOŞGÖRÜDEN YANA OLMUŞTUR
İslam Peygamberi Hz Muhammed’ in torunu Hüseyin’in soyundan geldiğinden dolayı sülalesi bu bölgede “seyyid” olarak adlandırılmaktadır. Fethullah Hamidi’nin herkes tarafından bilinen en önemli yönü, bölgede Süryani-Hıristiyan ve Müslümanlar arasında meydana gelmesi muhtemel çatışmaları önlemesi olmuştur. 1915’li yıllarda, Midyat ve çevresinde bulunan bazı yerleşim yerleri, bazı eşkıya ve mutaassıp aşiretlerin baskısına maruz kalmış ve hatta bazı yerlerde çatışmalar yaşanmıştır. Bu sırada Şeyh Fethullah Hamidi devreye girmiş ve barış ortamının sağlanmasına büyük katkı sağlamıştır. Fethullah Hamidi’nin benzer şekilde birçok yerleşim yerinde arabuluculuk yaptığı, onu tanıyan kişilerce dile getirilmektedir. Fethullah Hamidi, Midyat Gülgöze’de (Aynvert) toplanan binlerce Süryani’yi “gayrimüslimlerin malları, canları ve ırzları size haramdır, kim bu hududu aşarsa günah işler” demek suretiyle Müslümanlarla barıştırmıştır.
ERMENİLER, FETHULLAH EFENDİ’NİN GAYRETİYLE KURTULUR
1915'te, yani 1. Dünya Savaşı sürerken Ruslarla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Ermeniler bölgeden göç ettirilirken Mardin'deki Süryaniler de sürgünle karşı karşıya kalmış, Savur Şeyhi Fethullah Efendi'nin gayret ve fedakârlığı ile kurtulmuşlardır. 1914’lü yıllarda gerçekleşen Ermeni tehciri sırasında yörede bulunan Müslüman din adamlarından bir kısmı Hıristiyanların öldürülebileceği yönünde fetva verirken, Fethullah Hamidi ise bu duruma karşı çıkan din önderlerinden biri olmuştur. Fethullah Hamidi yayınladığı fetvada, bölgede farklı dinden olanları (özellikle Süryanileri) öldürmenin, dinen uygun olmadığını ve barış içinde yaşamanın gerekli olduğunu ifade etmiştir.
OĞLUNU SÜRYANİLERE REHİN BIRAKIR
1915 yılında, bugünkü adıyla Gülgöze Köyü ve çevresinde karşılıklı bir muharebe yaşanmış, Süryanilerin toplandığı bu köy ve çevresi savaş meydanına dönmüş, bu durum üç ay sürmüştür. Süryaniler, Gülgöze'ye sıkışıp kalırken onların imdadına bölgenin önemli Müslüman din adamı sayılan Aynkef Şeyhi Fethullah Efendi yetişmiştir. Fethullah Hamidi, Süryanilerle Müslümanlar arasında arabuluculuk yaparken“savaş dursun, düşmanlık bitsin” demiştir. Görüşme ve pazarlıklar sırasında kapana sıkışmış halde bekleyen Süryani cemaatinin yanında yer almış, fetvalar yayınlamıştır. Ayrıca Şeyh Fethullah Efendi, anlaşma sağlanıncaya kadar, arada güven bağı oluşsun diye, oğlunu Süryanilere rehin bırakmıştır. Bu tavır, Gülgöze Köyü ve karşı taraf için mühim bir uyarı olmuştur. Neticede düşmanlık, korku ve güvensizlik kuyusundan bir barış çıkmıştır. Fethullah Hamidi oğlunu Süryanilere rehin olarak bırakırken, sözler tutulmadığı takdirde, oğlunu öldürebileceklerini kendilerine ifade etmiştir. Daha sonra hemen Diyarbakır’a geçerek yetkililerden olayın sonuçlanmasını sağlayacak belgeyi almış ve olaylar böylece sona ermiştir. Bölgede anlatılanlara göre, Müslümanların katledilmesine karışmayan Ermeniler de bu fetvadan yararlanmış ve genel anlamda bir zarar görmemişlerdir. O dönemlerde Hıristiyan ve Müslümanlar, yaşadıkları en küçük bir anlaşmazlıkta bile Fethullah Hamidi’ye başvurmuşlardır. Bu kişi, dinsel açıdan önder olduğu gibi adli olaylarda, eğitim konusunda, toplumsal felaketlerde de her zaman başvurulan biri olmuştur. Savur Şeyhi Fethullah olarak bilinen Fethullah Hamidi’nin fotoğrafı, Süryanilerin bu bölgedeki en önemli yapıtı olarak bilinen Deyruzzafaran’da, Hıristiyan din adamlarıyla birlikte asılı durmaktadır. Bu fotoğrafın bir vefa borcu olarak asıldığı, Süryani cemaati yetkilileri tarafından dile getirilmektedir. Bu ufku açık ve fedakâr Hoca Efendi için Süryani kaynaklar “beyaz esvaplar içinde nur yüzlü bir aziz, kurşunların içinden geçip gelen bir aziz kurtarıcı” ifadelerini kullanıyor.
FETHULLAH HAMİDİ, HOŞGÖRÜNÜN SEMBOLÜ OLDU
Fethullah Hamidi’nin, bölge insanı ve yönetim nezdinde önemli bir yer işgal ettiğinin en önemli göstergesi, kendisine her konuda başvuruda bulunulduğunu gösteren yüzlerce (700) mektubun bulunmasıdır. Fethullah Hamidi, ileri görüşlülüğü, hoşgörüsü, müsamahakârlığı ile ön plana çıkmış ve bu yönleriyle tanınmıştır. Eğitim-öğretim faaliyetlerine de büyük önem vermiş, birçok yetim ve öksüz çocuğun öğrenim görmesine yardım etmiş ve bu konuda hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır. Süryaniler, Fethullah Hamidi’nin torunlarından biri olan Ahmet Hamidi’nin öğrenim masraflarını karşılayarak ve yurt dışında bazı imkânlar sağlayarak Fethullah Hamidi’ye olan vefa borçlarını az da olsa karşılama yoluna gitmişlerdir. Ahmet Hamidi, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş, Avusturya’nın Başkenti Viyana’da dâhiliye alanında uzmanlık ve doktora yapmış ve profesörlük unvanına yükselmiştir.