Şimdi moleküllerine ayrılmış bir atom bombası gibi çığırtkan bir zamanı yaşıyoruz. Evren olarak bu kadar sarsıcı ölüm korkusunu derinden yaşamış mıydık? Pek çok kez. Bu dünya yakın zamanda iki dünya savaşı, onlarca deprem ve doğanın, insanın kendisini yok etmeye çalışması karşısında tepkimelerini gördü. Virüsler hatırlamak istemediğimiz en büyük korkularımızdan. Kara ölüm" veba salgını", viral kanamalı ateş salgını, İspanyol vebası, kolera salgını, çiçek hastalığı salgını, İspanyol gribi, HIV-AIDS salgını, SARS salgını, domuz gribi, Ebola salgını dünyayı derinden sarsan ve insanlık tarihinin hatırlamak bile istemediği, büyük kayıplar verdiği bir cehennem. Ve ardından Çin Yeni tip Corona virüsü(COVİD 19). Biz kendimizi yenileyip güçlendirdikçe virüslerde kendini güçlendirip yenileyerek karşımıza çıkıyorlar. Bu da hepimizi derinden bir karmaşaya itmeye başladı. Değişen dünya, değişen yaşam şartları, değişen yaşam tarzımızla birlikte artık yaşamda varlığını kabullenmemiz gereken virüslerle ölüm korkusunu bu çağ insanı ilk kez bu kadar derinden ve sarsıcı hissediyor. Bu da toplumun dinamiklerini iyice sarsmaya başladı. İyice yaşamsal alanlarımızı daraltırken psikolojik sarsılışlarımızı derinleştirdi. Ciddi bir travma yaşıyoruz. Herkes bir diğerinin hasta olduğunu düşünerek arşınliyor kaldırımları. Kahveler, internet kafeler gibi toplumsal alanlar kapatılıyor. Camilerde, vakit ve cuma namazlarının toplu bir şekilde geçici olarak kılınmayacağı açıklandı. Nefesimizi tuttuk ne olacak diye bekliyoruz. Hep pozitif çıkan vaka sayısını ve ölenleri endişeli bir şekilde takip ediyoruz. Bunların hepsine rağmen güzel, umutlu ve bizi biz eden yok olmaya yüz tutan değerlerimizin canlanmaya başlamış olması da bir güneş gibi içimize doğuyor. Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca, “HASTAM'ı kaybettim” derken yüzündeki derin kederin çizgileri daha belirginleşiyor. Arkadaşınız, akrabanız ve hatta komşunuz sizi virüs konusunda uyarırken sizin için endişeli yüzlerindeki mimikler sizi mutlu ediyor. Çünkü uzun zamandır kendiniz için endişelenen birinin olmadığını fark ediyorsunuz. Zor zamanlarda insan insanlığına daha çok yaklaşıyor. Atasını, kültürünü, varlığını, doğayı ve yaşamı sorgularken yüreğindeki insanlığına dokunmuş oluyor. Yaşadığımız bu durum ne kadar kötü görünse de o kadar iyi. Maddenin esiri olmuş insanın maneviyatını hatırlamasını sağladı. Biz insanız. Ben olduğumuzda yaşayamayacağımızın farkına varıp Biz olma yolunda hep mücadele etmeliyiz. Hep beraber Biz oldukça hiçbir güç Bize zarar veremeyecektir. Ne yapmalıyız? Tüm dünya hijyen konusunda hemfikir. Ve evlerimizi terk etmemiz konusunda sık sık uyarılıyoruz. Yetkililer alınması gereken önlemleri açıklıyor. Evet, bunlara harfiyen uyup bunları önemsemeliyiz. Çünkü bu sadece sizin sağlığınızla kalmayıp toplumun sağlığını da etkileyecek bir durum. Ve bugünler şimdiden insanlık tarihine COVİD 19 olarak yazıldı. Bu durumu fırsata da çevirebiliriz. Nasıl mı? Uzun zamandır yıpranan kültürel değerlerimize sarılmalı. Teknolojinin içine doğmuş, kültürel değerlerimizden uzaklaşmış gençlerimize kültürümüzün zenginliğini sunmalı. Evde çocuklarımıza bundan 40-50 yıl öncesindeki gibi hikayeler anlatmalı, oyunlar oynamalı, eşimize zaman ayırmalı, ailemizle iletişimimizi güçlendirecek adımlar atmalıyız. Bu hepimiz için bir fırsat. Virüsten kurtulduktan sonra belki bir daha bu kadar birbirimize yakın olamayacağız. Haydi Türkiye sağlığın ve kültürel değerlerin için el ele!
BATMAN'I RAHATLATAN HABER
2020-03-19 21:42 - SAĞLIK