Mesleğin Duayenleri, Ekonomiye Yön Verenler, Mahallenin Muhtarları, Halkın Sesi, Yeni Yerler ve Yeni Mekânlar, Esnafın Nabzı, Özel Söyleşiler, Karikatürler, Fotoğrafın Dili ve 40 Soru–41 Cevap’la her hafta Batman’ın sorunlarına, gündemdeki konulara ve değerli okurlarımızın beklentilerine ışık tutmayı kendimize bir görev biliyoruz.
Sonsöz Gazetesi’nin başarılı ve dinamik ekibi olarak her hafta özel konuk ve konuklarla sürdürdüğümüz “Cumartesi Buluşmalarımız”da Petrol İş Sendikası Batman Şube Başkanı Mustafa Mesut Tekik’i ağırladık bu hafta.
Yine tam kadro ile katıldığımız toplantımızda, hem Batman hem de ülke gündemine dair önemli konuları yatırdık masaya.
Kimler mi katıldı sohbetimize:
Gazetemiz Sahibi Ercan Atay, en az benim kadar bu gazetenin olmazsa olmazlarından Başyazarımız Recep Kavuş, Yazı İşleri Müdürümüz Übeydullah Baş, kıymetli mi kıymetli yazarlarımızdan Gül Mirkan, Şehmus Temiz, Eymen Eren, Dilek Kök, Spor Yazarlarımızdan Hakan Tufan ve Osman Seyrek, gazetemizin başarılı mizanpajcısı M. Fatih Efe, Baş Muhabirimiz Osman Çapar, Osman’ın çırağı Emrah Kocabey ve bendeniz yazarınız...
Anlayacağınız yine kocaman bir aile olarak Van Kahvaltı Salonu’ndaydık...
Yazarlarımızın dikkate değer soruları, Petrol İş Başkanı Tekik’in samimi cevaplarıyla bütünleşince epey zengin bir sohbet çıktı ortaya.
***
Genel Seçimlere ilişkin “7 Haziran seçimlerini önemsiyorum. Siyasi bir partiye gönül veren, bu partinin seçim kampanyasında kendini ev ev dolaşacak kadar sorumlu gören biriyim. Ülkenin 50 yılını belirleyecek bir seçim” sözlerini kullandı sayın Tekik.
Çözüm süreciyle ilgili “Sayın Öcalan ile Sayın Erdoğan’ın barış iradesi göstermesi çok önemlidir. Bunun sahiplenmesi lazım. Süreç içinde yol kazaları olabilir ama bu Türk ve Kürtlerin kadim birlikteliğinin önüne geçmemelidir” sözleri ise sohbetimizde öne çıkan bir diğer konu oldu.
TPİC işçilerinin durumu, IŞİD, Batman’da siyaset... Sohbetimizde bakın neler konuşuldu.
Sayın Tekik’e programımıza zaman ayırdığı için teşekkür ediyor, siz okurlarımıza mutlu ve umutlu haftalar diliyoruz...
YURTDIŞINDA PETROL ARAMANIN KOLAY OLMADIĞI ANLAŞILDI
TPAO’nun yan kuruluşu olan TPİC’in kapatılması ile birlikte işsiz kalan vatandaşlardan bahsetmekle başlıyoruz sohbetimize. Sayın Tekik, TPİC’in kuruluş sürecinden bahsediyor önce “TPİC 1988 yılında kuruldu. İki farklı amaçla kuruldu bu kurum. Resmi ve görülür amacı Türkiye Cumhuriyeti’nin yurt dışı petrol faaliyetlerini yürütmektir. TPİC’in kuruluşu Sovyetler Birliğinin çözülüş süreciydi, 89 öncesiydi, Türki Cumhuriyetler olgusunun ortaya çıkmasının arifesiydi. Dış petrol faaliyetleri için kuruldu. Ancak zamanla yurtdışında petrol aramanın o kadar da kolay olmadığını anladı devlet. O süreden sonra TPİC, TPAO tarafından paravan şirket olarak kullanılmaya başlandı. TPİC’in daha esnek bir yapısı vardı. TPAO kendi adına alamadığı araçları, mobilyaları, kırtasiye malzemesini mevzuattan dolayı TPİC’e aldırıp kendisine transfer ediyordu. 95’li yıllardan sonra petrol fiyatı çok yükseldi. TPİC yurt içinde, bizim bölgemiz başta olmak üzere önce 2 kuleyle başlayarak petrol araya başladı” diyor sayın Tekik.
TPİC, SİYASETÇİLER İÇİN ARPALIK OLARAK GÖRÜLDÜ
Tekik, TPİC’in büyüme sürecini “Petrol kuleleri arttıkça TPİC palazlandı. Daha önce 150 olan personel sayısı 700’lere uzandı. AKP’den önceki siyasetçiler de dahil AKP’li pek çok siyasetçi için de bir arpalık olarak görülmeye başlandı. Pek çok siyasetçinin tanıdığı, köylüsü, yeğeni, kardeşi, danışmanı TPİC’te istihdam edildi. Sonradan bunlar kamu çalışanı olarak TPAO’ya transfer edildi. TPİC büyüyünce TPAO’yu dinlememeye başladı. 2005’li yıllardan sonra TPİC-TPAO arasında çatışma baş gösterdi. Ancak hiçbir zaman bu çatışma TPAO’nun TPİC’ten iş almıyorum demesine kadar ulaşmamıştı. TPAO mecburen petrol fiyatları çok yüksek olduğu için TPİC’e iş veriyordu. TPİC de, TPAO adına petrol arıyordu. 2011’de sendika yönetimine geldim. TPİC çalışanlarıyla görüşmeye başladık. Nasıl bu arkadaşlarımızı sendika üyesi yapıp, güvenceli iş koşullarında çalıştırabiliriz diye araştırdık. Gördük ki TPİC, aynı bir matruşka bebek gibi örgütlenmiş. Birini kaldırdın mı içinden bir bebek daha çıkıyor. Ağır ve tehlikeli bir iş kolu TPİC çalışanıdır diyorsun, altından TPİC çalışanı çıkmıyor. Hazar ya da Öztürk diye bir taşeron firma çalışanı çıkıyor. Elazığ menşeili, iktidar partisine yakın firmalar bunlar. Dağda, bayırda petrol işi yapan arkadaşlarımızı, Petrol İş’e üye olamasınlar diye resmiyette temizlik görevlisi, garson, komi, bahçıvan olarak gösterilmişler” ifadeleriyle açıklıyor.
TPİC İŞÇİLERİ GARSON VE TEMİZLİK İŞÇİSİ OLARAK GÖSTERİLMİŞ
TPİC işçilerinin hak arama mücadelesi konuşuluyor sohbetimiz sırasında. Sayın Mustafa Mesut Tekik “Bir işçinin Petrol İş’e üye olabilmesi için yasa gereği petrol işiyle iştigal etmesi gerekiyor. Bu şekilde işçileri garson gibi gösterip hile yapılmış. TPİC’te Türkiye geneli 700 işçi çalışır. Mühendisler hariç 150–200 de yönetici var. Bu 700 işçinin 600’ü işçi Batman, Adıyaman ve Trakya Şubelerimize üye oldular. 600 işçiden 400’ü Batman’da çalışıyor. Bu arkadaşlar üye olduktan sonra baktık ki üyelikleri gerçekleşmiyor. Resmi olarak bizim üyemiz değiller. Çünkü demin de dediğim gibi, garson, komi, temizlik işçisi olarak görülüyorlar. Biz, devletin ve ilgili kurumların burada hile yaptığına, aslında bu kişilerin devletin asli işçileri olduğuna dair dava açtık. 3 defa ertelendi. 9 Nisan’da Batman’da duruşma var. Bu durum bir faciadır. Bizim itirazımız bunaydı” diyor.
TPAO-TPİC ARASINDAKİ İLİŞKİ KOPTU, OLAN İŞÇİYE OLDU
TPİC işçilerinin şu anki durumunu da öğreniyoruz konuğumuzdan. Petrol İş Şube Başkanı Tekik “TPAO ve TPİC yönetimleri arasındaki facia olan ilişki 2014’te koptu. TPAO ve TPİC yetkilileri siyasette sırtlarını sağlama almış yönetimler. Birinin diğerinden çekincesi yok. Arada ezilenler, işçi ve emekçiler oldu. 2014’ün ortalarında TPAO yönetimi, TPİC’e olan kızgınlığından dolayı bir kararı aldı. TPAO Genel Müdürlüğü, biz yılbaşında TPİC’le sözleşmemiz bitiyor, artık TPİC’e iş vermeyeceğiz, o kulelerimizi alacağız dedi. Biz kamuoyuna uyarıları yaptık. Milletvekilleri Ziver Özdemir ve Ayla Akat Ata’ya, Emin Ekmen’e bilgi sunduk. Bu sürecin önüne geçmelerini ifade ettik. Açıkça söylemek gerekirse seferberlik diyebileceğimiz bir sahiplenme olmadı. 31.12.2014’te bizim de petrol kulesinde olduğumuz anda TPİC yetkilileri geldi. İşçilerin yüzlerine siz işten atıldınız, evinize gidin denildi. Biz kuleleri vermeyeceğiz dedik. Bu arkadaşların iş akdi fes edildi. Batman kamuoyunda, basında tepkiler yükselince, işçi arkadaşların örgütlülüğü de işin içine girince iş akdi feshi geri alındı. Bu süreç 6 ay olarak belirlendi. Şimdi bu sürenin 1 yıla çıkarıldığı söyleniyor. Ancak bu, geçici bir çözümdür. Bu, öyle kolay kolay yetişen bir iş gücü değildir. Kimsenin bu insanlara gidin şükredin demeye hakkı yok” ifadelerini kullanıyor.
TPİC İŞÇİLERİNE BİR SÖZÜMÜZ VAR, EYLEMLERİNDE EN ÖNDE YER ALACAĞIZ
“TPİC işçilerinin sorunu nasıl çözülebilir?” diye soruyoruz sayın Tekik’e. Sorunun çözümünün aslında basit olduğunu belirten Tekik “Şu anda bu kaygıyı yaşayan Batman’da 200 işçi var. Adıyaman, Siirt, Diyarbakır’daki işçilerle birlikte 300–350 işçi var. Bu insanlar bankalardan kredi çekmiş, borcun altına girmiş. Sorun aslında çok kolay çözülebilir. TPAO, TPOC adında bir şirket kurdu, bunun merkezi Ankara’dadır. Bu şirket, çözüm sürecini de fırsat bilerek Kandil eteklerinde petrol arama çalışması yapacak. Biz bu arkadaşlarımızın TPOC’a gönderilmesini önerdik. Ama kabul edilmedi. TPİC içerisinde bazı insanlar, çalışanların çoğunluğunun bölgeden oluşunu hazmedemiyor. Bizim Petrol İş olarak bu işçilere bir sözümüz var, eylemlerinde en önde yer alacağız, beraber hareket edeceğiz” diyor.
ÜRETİM ARTTIKÇA İŞÇİ SAYISI AZALDI
Sayın Tekik, TPİC işçileriyle gönül bağı olduğunu söylüyor sohbetimiz sırasında. Petrol İş’in Batman Şubesine bağlı 2400 üyeleri olduğunu belirten Tekik “2400 üyemizden 500’ü Batman dışında oturuyor. Diğer kısmı Ardahan, Silopi gibi illerde kalıyor. 1600’ü TPAO, 370’i TÜPRAŞ, diğer kısmı BOTAŞ ve diğer kurumlarda çalışıyor. Tabi burada da esasında ciddi bir durum söz konusu. Batman 30–40 bin nüfusa sahipken TPAO’da 7000 işçi çalışıyordu. Yani Batman nüfusunun büyük çoğunluğu, TPAO çalışanıydı. İşin içine teknoloji, siyaset, özelleştirme, taşeronlaştırma girince farklı bir boyut kazandı. Batman nüfusu 500 bine dayanırken işçi sayısı TPAO’da 1600’ e düştü. Üretim arttıkça işçi sayısı azaldı. 700 civarında da taşeron işçi var. TPİC işçileri resmi olarak üyemiz değiller. TPİC işçileri ile sendikal bir bağımız yok sadece gönül bağımız var. Sürekli olarak toplantılar yapıyoruz” diyor.
BATMAN, KİMLİKSİZ BİR KENT
Batman’da yaşanan bu sorunlar konuşunca, yazarlarımız merak ediyorlar “Neden bu tür muamelelere maruz kalıyoruz?” diye. Batmanlılık bilincinin olmadığına vurgu yapıyor Sayın Tekik ve ekliyor “Batman kimliksiz bir kenttir. Çevre illerin tümünün kimliğini cebinde taşıyan, kendine dair bir aidiyet duygusu olmayan bir kenttir. Siyaseten de sahipsizdir. Gercüş’ten, Kozluk’tan, Beşiri’den vs. çevre ilçe ve köylerden Batman’a gelmiş, yerleşmişiz ama kendimize ait bir ortak kimliğimiz oluşmamış. O yüzden bir aidiyet olmadığında sevinçte ve üzüntüde ortak refleks veren bir kitle de yok. Batman’ın işsizliğine, TPAO’nun küçültülmesine, yabancı eleman alımına yönelik bir eylem olduğunda Batman sahiplenilmiyor. TPİC işçileri için eylem yaptık. Halka bildiri dağıtıp eyleme destek çıkmasını istedik. Ama halktan bir kişi yoktu…”
PETROLÜN BAŞKENTİ ÇANKIRI’DIR DİYE İRONİ YAPTIM
Batman’ın petrol ile özdeşleşen bir kent olduğunu vurgulayan Tekik “Biz Batman, petrolün başkenti diyoruz. Petrolle özdeşleşen tek kent diyoruz. Yıllardır Maliye Bakanına; onun nüfuzundan dolayı ona çağrıda bulunuyoruz. Batman’da ham petrol var. Dolayısıyla bu petrolün türevleriyle ilgili iş kolları açılması gerekiyor diyoruz. Mesela bir Petro Kimya tesisi açılabilir. Ama maalesef yok. Geçenlerde ben Ankara’dayken Japonlar Çankırı’ya ki Çankırı’nın nüfusu 80 bin yüz bindir, 2500 işçinin çalışacağı bir araba lastiği fabrikası kuruyorlar. Ben bunu geçenlerde twitterde paylaştım. Petrolün başkenti Çankırı’dır diye ironi yaptım. Bu trajik komik bir şeydir” ifadeleriyle devam ettiriyor sözlerini.
TÜPRAŞ’A EK ÜNİTE AÇALIM, 250 KİŞİ İSTİHDAM EDİLİR DEDİK. ÖNERİMİZ DİKKATE ALINMADI
Batman’da istihdam sorunundan açılıyor konu. Tekik “Tüpraş Genel Müdürüyle görüşünce defalarca dile getirdi. Tüpraş’a ek bir ünite açalım, 200 milyon dolarlık bir yatırımla Batman Tüpraş Rafinerisinden arabalarımıza direk benzin kullanalım dedik. Batman’da üretilen Kırıkkale’ye gidiyor, orda rafine ediliyor. Tekrar Batman’a geliyor. Tüpraş Genel Müdürü diyor ki pazar yok Batman’da. 200 milyon dolarlık yatırım yapamayız diyorlar. Biz, bölge illeri ve Federe Kürdistan bölgesi Batman’a bakar falan diyoruz. Ama söylemlerimiz dikkate alınmıyor. Milletvekillerine de bunu söyledik. Sayın Bakanımıza da birkaç defa söyledik. Bir telefonla çözebileceği bir konuyken ciddiye alınmadı söylediklerimiz. Bu yatırımla Batman’da en az 250 işçi daha istihdam edilebilirdi” ifadelerini kullanıyor.
BU BÖLGEYE SÖMÜRGE OLARAK BAKIYORLAR
Bölgeye neden yatırım yapılmadığı ile ilgili “Sermaye istikrarı sever. Birkaç yıldır ülkenin hiçbir yakasına çok şükür cenazeler gitmiyor. Zaten sermaye sınıfının zihninde bölgemiz de yarın bir gün kopacak, bünyeden ayrılacak bir bölge olarak görülüyor. Sömürge mantığı var. Mesela Suriye ve Irak’ta, Suriye’deki petrol Rojava dediğimiz bölgededir. Rojava ve Rakka arasındadır. Ama Esed rafineriyi o bölgeye değil, kendi hükümranlık alanının olduğu yere kuruyor. Çünkü orayı bir sömürge olarak görüyor. Yarın, bir gün orası kopabilir diye görüyor. Irak’ta da aynı şey oldu. Kerkük, Musul’da petrolün yüzde 80’i çıkıyor. Felluce, Bağdat, Ramani’de petrol yok. Ama rafineri, Kerkük, Musul’da değil, Beyci’de kurulmuş. Bu, sömürgeci bir mantıktır. Sermayenin gelmemesinde savaşın, çatışmaların da etkisi vardır ama bu etki daha çok yerli sermaye içindir” diyor.
BÖLGEDE KAYA GAZI PATLATARAK PETROL ARAYACAKLAR, BU SON DERECE TEHLİKELİ
Kaya gazı ile petrol arama sistemi hakkında bilgi alıyoruz konuğumuzdan. Bu sistemin son derece tehlikeli olduğunu açıklayan Tekik “AK Parti Hükümeti döneminde Petrol Yasası değiştirildi. Daha önceki yasa iyiydi. TPAO’ya çeşitli imtiyazlar tanıyan bir yapısı vardı. Yabancı petrol şirketleri istedikleri an gelip at koşturamazlardı. Birçok bürokratik badireden geçmeleri gerekiyordu. AK Parti 2 sene önce yeni Türk Petrol Yasası diye bir yasa yürürlüğe koydu. Ülkenin bütün sathını yabancı petrol şirketlerine peşkeş çekmeye yönelik bir yasa çıkardılar. Şu anda TPAO’nun, yabancı şirketler nezdinde hiçbir önceliği kalmadı. Şu anda Shell başta olmak üzere, dünyanın petrol devleri bizim bölgemizi kaya gazını patlatma yöntemiyle petrol arama kuyusu olarak kullanmak istiyorlar. Bu son derece tehlikeli, eko sisteme, hayvanlara, yeraltı su havzalarına, insanlara zarar verici bir sistemdir” ifadelerini kullanıyor.
TP İSMİ, BESİM ŞİŞMAN’IN İSTEĞİYDİ
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), son zamanlarda Türkiye Petrolleri olarak isim değiştirdi. İsim değişikliğinin nedenini sorduk sayın Tekik’e. Konuya açıklık getiren Tekik “Türkiye Petrolleri (TP) ismi, Genel Müdür Besim Şişman’ın isteğiydi. Dilde, o şekilde kullanılmasını istedi. Daha sevimlidir dedi. TPAO’yu telaffuz etmek zordur dedi. Hakikaten de bölge dışından gelenler olunca TPAO ismini telaffuz etmekte zorlanıyorlardı. Biz de buna şahit oluyorduk. Ayrıca Türk etnik kökene sahip olan insanların da haklı olarak daha fazla hoşuna gidecektir bu isim. Türkiye Petrolleri denmesini mutlaka ki tercih edeceklerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kuruluşudur. Saygı gösteriyoruz. Bu değişiklikte bir art niyet aramıyorum” ifadelerini kullandı.
BÜTÜN DÜNYADA HAK OLAN GREV HAKKI BİLE BİZDEN ALINMIŞ
TPAO, BOTAŞ ve Tüpraş’la gerçekleştirilen iş sözleşmeleri hakkında da bilgi veriyor Sayın Tekik. 15 gün önce BOTAŞ, TAPO ve Tüpraş’la görüştüklerini açıklayan Petrol İş Şube Başkanı Mustafa Mesut Tekik “Tüpraş’la sözleşmemiz bitmek üzere. Yüzde 10–12 civarda bir ücret zammıyla bitirip sosyal haklarımızı da tamamlayıp bitirmeyi planlıyoruz. Ancak kamuda yani BOTAŞ ve TAPO’da görüşmeler sürüyor. Biz ağır ve tehlikeli iş koluna prim istiyoruz. Tahsilliye prim istiyoruz. Bir de istihdama yönelik yatırım yapılmasını istiyoruz. Ücretlerin iyileştirilmesini istiyoruz. Petrol İş kolunda grev yasağımız var. 2–3 saat bile eylem yapmamızı suçtur. Biz bu suçu zaman zaman işliyoruz. Çünkü yasanın değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bizim en büyük mücadele alanımız olan grev hakkımızın bize iade edilmesini istiyoruz. Ama maalesef eylem yapmamız bile aysak. Bütün dünyada hak olan grev hakkı bile bizden alınmış. Türk İş’e bir kez daha çağrımız yapıyoruz, bu sözleşmelerin seçim öncesi bitmesini istiyoruz” diyor.
İPEK KOZA BİTİRİLMEK İSTENDİ
Türkiye’de petrol arama çalışması başlatan İpek Koza Şirketi’nden açılıyor konu. Tekik, konuyla ilgili olarak “yeraltında halkın değeri olarak gördüğümüz tüm maden gaz ve petrolün devletin kurumunca yani TPAO tarafından çıkarılıp işlenmesini, bu ülke insanın hizmetine sunulmasını ümit ediyoruz. Bizim özlemimiz bu. Tabi özel teşebbüs de ülkede bazı işler yapmalı. Ama petrol gibi, gaz gibi stratejik bazı madenlerin halka ait olduğunu düşündüğümüz için devlet tarafından çıkarılıp işletilmesi gerekiyor. Ama yasalar öyle işlemiyor. İpek Koza da özel teşebbüs olarak kurulup iştigal ettiği iş kolu ile çalışmalarını sürdürüyor. İpek Koza şirketi Kozluk’ta Kerkük petrollerine eş değer bir petrol buldu. Ama son 8 ayda İpek Koza’nın tasfiye edilmek istendiğini, Pek Koza’nın ucuz fiyatlarla özellikle yabancı bazı petrol şirketlerine satılmaya çalışıldığını duydum. Yani bitirilmek istendi. Bazı siyasi figürlerin, insanların sigara içişinden tutalım etek boylarına kadar her şeye müdahale etmeleri ve bunun kabul görmesi İpek Koza’ya da haliyle dokunur. Bank Asya’ya da dokunur. Böyle bir ülkede tabi ki muhalif belirlenen bazı ekonomik siyasi yapıların tasfiye edilmesi bize pek yabancı değil” ifadelerini kullanıyor.
2014’DE ADAY OLMASAYDIM, TUZU KURULUKLA İTHAM EDİLECEKTİM
2 dönemdir Petrol İş Başkanlığını yapan Tekik, geçen dönem yerel seçimlerde Belediye Başkanlığı için adaylık başvurusunda bulunmuştu. O süreçte neler yaşandığını sorduk Sayın Tekik’e. Siyasetçi bir aileden geldiğini söyleyen Tekik “71 doğumluyum. Siyasetçi bir aileden geliyorum. O dönemlerin baskısını hatırlıyorum. Siyasetle küçük yaşlarda tanıştım. Yaşanmışlıklarımız var. Tanışmışlıklarımız var. 2014 seçimlerle ilgili zoraki itildim adaylığa. Belediye Başkan Adaylığına başvurmasaydım tuzu kurulukla itham edilecektim. Senin iyi bir makamın, iyi bir maaşın var, sen o yüzden başvurmuyorsun gibi bir ithamla karşılaşacaktım. Başvurdum, kesinlikle talebimin olmadığı bir süreçti. Ama bazen bir anaform misali, kıyısından girersin de seni çeker, böyle bir süreçti. Gülistan Akel ve Sabri Özdemir arkadaşlar çok değerlidir, kendilerine tüm desteği sunuyoruz, sunacağız da” dedi.
HER SANDIK GÖRDÜĞÜNDE ADAY OLMAYI DOĞRU BULMUYORUM
Sayın Tekik’e 7 Haziran Genel Seçimleri’nde neden aday adaylık başvurusunda bulunmadığını soruyoruz. Tekik “7 Haziran seçimleri için yüzlerce arkadaş telkinde bulundu. Ancak hiç düşünmedim. Ben son derece sade, estetik kaygısı taşımayan biriyim. Okumaya, anlamaya, okuduklarını aktarmaya çalışan sıradan biriyim. Aldığım kültür gereği her sandık gördüğünde aday olmayı doğru bulmuyorum. Daha çok önerilerek ya da göreve çağrılarak aday olmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Bütün partiler için, üst temsiliyet açısından liyakat ve emek olgusunun eşdeğerli olması gerektiğini düşünüyorum. Kişinin son derece liyakat sahibi olduğunu düşünebiliriz ama o kişinin hiçbir emeği yoktur, bana göre o profesör de olsa değerlendirilmemesi gerekir. Kişi çok büyük emek sahibidir, tuğla taşımıştır, kanal açmıştır ama temsiliyet, liyakat olgusundan yoksundur. Bana göre o arkadaşın da çok üst düzeyde değerlendirilmemesi gerekir. Liyakat ve emek bir arada olmalıdır. Aday olmadım ama bana gel milletvekili olsa dense gitmez miydim, tabi ki giderdim. Ancak şu anda aday olanların içinde de çok değerli arkadaşlarımız var. Kürt siyaset hareketi bu anlamda aday sıkıntısı yaşamıyor. Hayatımda bir kere aday oldum, bir daha aday olmayı düşünmüyorum” cevabını veriyor bize.
BU SEÇİM, ÜLKENİN 50 YILINI BELİRLEYECEK
Çözüm sürecinden açılıyor konu. Sayın Tekik “7 Haziran seçimlerini önemsiyorum. Siyasi bir partiye gönül veren, bu partinin seçim kampanyasında kendini ev ev dolaşacak kadar sorumlu gören biriyim. Ülkenin 50 yılını belirleyecek bir seçim. 30–40 yıldır silahlı savaş yürüten Kürt hareketinin rotasının değip değişmemesi anlamında çok önemli bir seçim. HDP’nin Edirne’de, Çorum’da örgütlenip, Türkiye’de çevre örgütleriyle, cins örgütleriyle, ekonomi örgütleriyle, işçi sınıfıyla buluşması bir Malazgirt buluşması kadar önemlidir. Bu anlamda HDP de dahil hiçbir partinin şoven saldırılara maruz kalmaması gerektiğini düşünüyorum. HDP’nin barajı geçerek Türkiye’nin çimentosu olması yolunda daha emin adımlarla önünün açılması gerektiğini düşünüyorum. Ben kendimi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan onur duyan bir Kürdistanlı olarak tanımlıyorum. Dağda savaşan Kürt genci de dahil, kimsenin Türkiye’nin bölme, Ortadoğu’yu parçalara ayırma, insanları kategorize etme düşüncesi yoktur. Kürt özgürlük hareketi de bunu pratikte gösterdi” diyor.
SAYIN ÖCALAN İLE SAYIN ERDOĞAN BİR ÇÖZÜM İRADESİ ORTAYA KOYDU
HDP’nin barajı aşması için neler yapması gerektiğinden açılıyor konu. Sayın Tekik “Kürtler adına siyaset yürüttüğünü iddia eden bir partinin önce Kürtleri, sonra da Kürtlere komşu olan halkları yani Arapları kucaklaması gerekir. Savaşın yakıcılığını yaşamış insanlar, 4–5 evladını yitirmiş insanlar “barış, barış” diyorsa demek ki savaş o kadar acıdır. Bu yüzden HDP kendini cihangire hapsetmiş, aşırı marjinal grupların zemini ve sözcüsü olmadan, toplumsal anlamı olan, tüm yapılarla barışık bir şekilde genişleme imkanına sahiptir. Kürt sorunun uluslararalılaştığı bir dönemdeyiz. Sayın Öcalan ile Sayın Erdoğan bir çözüm iradesi ortaya koydu. Ama şu anda Türkiye’nin Yemen ve Suriye’ye dönmesini isteyen bölge ülkeleri var. PKK’ye gidip silah teklif eden, savaşın diyen, gelin bağımsız Kürdistan kurun diyen, yüz binlerce Kürt, Türk, Arap gencinin ölmesini düşleyen hem bölgesel, hem küresel hegemonik güçler var. Tüm bu süreçlere karşı iki önemli aktörün, Sayın Öcalan ile Sayın Erdoğan’ın barış iradesi göstermesi çok önemlidir. Bunun sahiplenmesi lazım. Süreç içinde yol kazaları olabilir ama bu Türk ve Kürtlerin kadim birlikteliğinin önüne geçmemelidir” diyor.
IŞİD, EMPERYALİZMİN GAYRİ MEŞRU SON ÇOCUĞUDUR
Başta Irak ve Suriye olmak üzere tüm dünya için büyük bir tehlike halini almaya başlayan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD)’nden açıldı konu. Konuğumuz sayın Tekik’e “sizce IŞİD kimdir?” diye sorduk. Tekik “IŞİD, emperyalizmin gayri meşru son çocuğudur. İsral’in Siyonist proje ve Avrupa’nın kendi saflarını temizleme projesi olmakla birlikte bölgedeki bazı Müslümanlıktan, basiretlikten uzak bölge devletlerinin kendi varlık nedenlerini Şii ve Sünni mezhebinin çatışmasından yaratmaya çalışan bir güçtür. Kürtleri dize getirmeye (!) yönelik, zaman zaman Türkiye’nin de yardım ettiği bir örgüt olarak görüyoruz. Kültürel, felsefi, ideolojik fazla bir geçmişi ve altyapısı olmayan, Avrupa’daki tüm serseri, lümpenlerin, yaşamının 20 yılını esrar ve eroin kullanarak sürdüren bazı insanların, ne hikmetse son 3 ayda hidayete (!) ererek harekete geçtikleri bir alan olarak görüyorum” şeklinde yanıtladı sorumuzu.
TEK ADAMLIK KORKUSU AK PARTİ’YE OY KAYBETTİRECEK
HDP’nin barajı aşıp aşamayacağı konusunda konuşuyoruz Sayın Tekik’le. HDP’nin barajı aşacağına inandığını söyleyen Başkan Tekik “Yaşı 43’e gelmiş bir HDP seçmeni olarak şunu söyleyebilirim, hayatımdan ilk defa HDP’nin barajı geçeceğini düşünüyorum. Özellikle Rojava’da IŞİD’e karşı Kürtlerin direnmesinin sonucu MHP’lilerin bir kısmında bile saygı uyandırdı. Asimile olan Kürtlerde uyanma yarattı. Özellikle son yıllarda barış, kardeşlik burgusunu öne çıkaran HDP’ye bir teveccüh var. Bunlardan dolayı barajı geçer diye düşünüyorum. Geçmese, AK Parti-MHP koalisyonu gibi bir olasılık gelir aklıma. Sayın Erdoğan tek adam olmayı istiyor demiyorum ama bunun olasılığının olması bile insanları ürkütüyor. Tek adamlık korkusunun insanları ürküttüğünü, bu ürküntünün AK Partiye 3–5 oy kaybı yaşatacağını düşünüyorum. HDP barajı aşmazsa kıyamet senaryoları düşünmüyorum. Sayın Selahattin Demirtaş da söyledi meydanlarda daha aktif bir muhalefet geliştirip hükümeti erken seçim yapmaya zorlama, barajı düşürme yolunda çalışılacak. Rasyonel bir hedeftir. HDP yüzde 9-8,5’da kalırsa bir HDP’li olarak eksiği kendimizde aramamız gerektiğini düşünüyorum” diyor.
TÜRKİYE, FACİANIN EŞİĞİNDEN DÖNDÜ
Siyasette hükümet ile PKK’nin restleşmesi soruluyor konuğumuza. Tekik “Siyasetin gündelik rutinliğinde imalar, blöfler oluyor. Bu, siyasetin doğasında var. Hanifi Avcı da yazmıştı kitabında PKK’nin kadrosu var. Bunu Hanifi Avcı gibi PKK ile 30 yıl mücadele etmiş biri bile 30 sayfa anlatmış. Barış süreci, tipolojiyi temsil eden PKK’lileri ve Türkiye’yi gerçekten seven yetkililerin himayesinde sürüyor. Bizim gibi günlük düşünmeyen, insanlar var hem PKK’de hem de devletin içinde. Ama son 7 yıl Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler sonucu hem PKK hem de devlet yetkililerin basiretli duruşu ile Türkiye, facianın eşiğinden döndü. Şu anda ben inanıyorum ki yarın bir gün asker ve gerilla karşı karşıya gelirse Türk-Kürt hepimiz aralarına girip canlı kalkan oluruz. Birbirinizi öldürmeyin, ikiniz de bizimsiniz deriz gibime geliyor. Çünkü barış tadına vardık. Cenazeler gitmiyor. Bazen incitiyoruz, acıtıyoruz laflarla ama Türkler ve Kürtler arasında aşk-nefret ilişkisi var. Ben umutluyum. Halklar nezdinde teveccüh gören iki lider var. Abdullah Öcalan Kürtlerin büyük bölümü üzerinde, Sayın Erdoğan’ın Türk halkının ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin bir bölümü üzerinde etkisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Çok büyük sorunlar, ancak böyle etkili liderler ile çözülür. Ben umutluyum. İnşallah Malazgirt’te Kürtler yaşayan hayal kırıklığı yeniden yaşatılmaz” ifadeleriyle sonlandırıyor konuşmasını.