Yine bir Halkın Sesi’nde bambaşka bir konuyla beraberiz.
Biliyorsunuz ülke gündemi yoğun bu aralar. Haber kanalları ve tartışma programları Temmuz ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlenmiş. Hangi kanalı açsan partilerin adayları konuşuluyor.
Bendeniz yazarınız Türkiye’nin ilk kadın cumhurbaşkanı olarak huzurlarınıza çıkmak isterdim lakin 5 yıllık plan ve çalışmalarım buna müsaade etmiyor üzgünüm. Daha yereldeki sorunları çözeceğim sevgili okur, yolum uzun, yüküm ağır. Başka bir zamana inşallah. Doğrusunu isterseniz diğer partilerden olmasa da (kadın kotası ile diğer partilere fark atan) BDP, yeni adı HDP’den kadın aday beklentisi içerisindeydim. Bu konuda çevremdeki kadınları örgütlemeye başlamış, hemcinsimizi desteklememiz gerektiği konusunda propagandalara dahi başlamıştım.
Ama sağlık olsun, öyle görülüyor ki “ülkenin ilk kadın Cumhurbaşkanı” ünvanı da beni bekleyecek baş göz üstüne.
***
Efendim Türkiye halkları, ilk defa kendi Cumhurbaşkanını, yine kendi oylarıyla belirleyecek.
Bu güzel bir gelişme.
Zira milletvekili seçimlerinde yaşanan sandık kaosları, seçimlere olan güvenimizi de zedelemeye başladı.
Lütfen sayın yetkililer, sayın sandık görevlileri ve sayın halk, sandıklara sahip çıkın.
Sahip çıkın da adaletli bir seçim geçirelim yahu, göreve getireceğimiz Cumhurbaşkanı, halkın Cumhurbaşkanıdır diyebilelim, öyle değil mi ama?
Her neyse efendim, derin mevzular bunlar.
Sandık oyunları falan, başlı başına bir mesele yani. Onu daha geniş bir zamanda ele alacağız muhtemelen.
Zira bu hafta konumuz Cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) seçimler hakkında ne düşünüyor?
Göreve getirilecek Cumhurbaşkanından beklentiler ne yönde olacak, bunu konuştuk.
Öne çıkan talep, Cumhurbaşkanının bütün halkları kucaklayıcı bir yapıda olması.
STK temsilcileri taşı gediğine oturttu ne diyeyim?
Bu beklentinin üstüne başka bir beklentide bulunmak haksızlık olacak.
Zira ülkede yaşanan bütün sorunlar, işte tam da bu beklentinin yerine getirilmemesinden kaynaklanmıyor efendim. Çifte standartlı bir ülkede yaşıyoruz vesselam.
Ama güzel günler de göreceğiz merak etmeyin.
Hadi gelin STK temsilcileri Cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında neler söylemiş görelim…
MUSTAFA TEKİK (PETROL İŞ ŞUBE BAŞKANI)
Biz öncelikle seçilecek Cumhurbaşkanının, Türkiye’deki tüm toplumsal kesimleri, demokratik muhalefeti, mezhepleri ve siyasi anlayışları kucaklayacak bir yapıda olmasını temenni ediyoruz. Bu portredeki bir Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi toparlar, halkları bir arada tutar. Demokrasiden, özgürlüklerden yana, özellikle emeğin sorunlarına, işçi sınıfının sorunlarına duyarlı, 15 milyon alt gelir grubuna ait işçiyi de dikkate alacak bir Cumhurbaşkanının göreve gelmesini isterim. Ancak açık söylemeliyim ki ne mevcut çatı adayının, ne de AK Parti’de ismi geçen adayların, bizim bu söylediklerimize ve beklentilerimize cevap olabileceğini düşünmüyorum. Bekleyip göreceğiz. Daha demokrat, özgürlükçü, insan haklarına saygılı, tüm kesimleri kucaklayabilecek bir adayın çıkması halinde halk olarak desteğimizi sunacağız.
MEHMET ŞAFİ ÖZPERK (MEMUR SEN TEMSİLCİSİ)
İlk kez, halkın doğrudan Cumhurbaşkanı seçecek olması çok büyük bir önem arz ediyor. Bizim Cumhurbaşkanı seçim sürecine ilişkin tavrımız, şahıslar üzerinden değil, evrensel, demokratik, hukuki ve insani değerler üzerindendir. Kişisel değil ilkeseldir. Bu çerçevede Memur Sen konfederasyonu olarak her türlü vesayetle mücadeleyi sürdürecek, demokratikleşme adımlarını hızlandıracak, Devletin ülkenin ve milletin birliğine dair hassasiyetleri koruyarak çözüm sürecini devam ettirecek, ekonomik istikrarın korunmasına ve ekonominin büyümesine katkı sunacak, bir vizyona sahip olacak, kadim medeniyet değerlerimizin yeniden inşasında tarihsel sorumluluk üstlenecek, sivil anayasa talebinin karşılanmasında öncülük edecek, bölgesel ve küresel risklere karşı inisiyatif alacak ve dünya mazlumlarının sözcüsü olacak bir vizyona sahip Cumhurbaşkanı istiyoruz.
MUSTAFA SEVİNÇER (ÖZGÜR EĞİTİM SEN TEMSİLCİSİ)
Seçilecek Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini icra ederken toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede durması temel talebimizdir. Bunun yanında Cumhurbaşkanının yasama ile ilgili olarak iktidar partisinin çıkaracağı her yasayı toplumun temel dinamiklerini göz önünde bulundurarak onaylaması veya veto etmesi gerektiğine inanıyoruz. Cumhurbaşkanının yürütmeye ilişkin görev ve yetkilerinden özellikle rektör seçimleri konusunda titiz davranması gerektiği aşikârdır. Toplumun kahir ekseriyetiyle uyuşmayacak, söylem ve eylemler Cumhurbaşkanına olan güveni zedeleyecektir. Örneğin mevcut Cumhurbaşkanının, Mısırda darbe yapıp binlerce insanı katlederek, zindanlara atarak iktidara gelen Sisi’yi sözde Cumhurbaşkanı seçildiği için tebrik etmesi, asla kabul edilemeyecek, toplum nezdinde Cumhurbaşkanına olan güveni ortadan kaldıracak bir eylem olmuştur.
HASAN ARGÜNAĞA (MAZLUMDER ŞUBE BAŞKANI)
Yazın en kavurucu olduğu, hele Batman ve bölgemizde insanların sıcaktan dışarıda dolaşmakta zorluk çekecekleri bir günde herhangi bir seçimin yapılmasını doğru bulmadığımı özellikle belirteyim. Ne yazık ki Sayın Abdullah Gül’ün görev süresinin bitecek olması nedeniyle çok sıcak bir gün olan 10 Ağustos’ta ülkemizde çok önemli bir seçim için halk, sandık başına gidecek. Aylardır tartışması yapılan Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi hadisesini büyük bir devrim olarak nitelemek bence yanlıştır. Ülkemizde, Cumhuriyet tarihinde ilk kez halk sandık başına giderek özgür iradeleriyle bir Cumhurbaşkanı adayına oy verecektir. İlk bakışta bu durum kulağa çok hoş geliyor. Halkın iradesinin yüksek yönetim mekanizmalarında tecellisini önemli ve değerli buluyorum. Ancak mevcut siyasi partilerin göstereceği adaya halkın oy verme zorunluluğu söz konusu olacağından, çok anlamlı bir değişiklik olmayacaktır diye düşünüyorum. Halen parlamentoda fiilen görev yapan 20 milletvekilinin bir araya gelerek Cumhurbaşkanı adayı için yazılı başvuru yapmaları gerekiyor. Yüzde 10 barajının da korunduğu bir seçim sisteminin adaletsizliği ve halkın iradesinin gerçek anlamda Meclise yansımadığı bilinen bir gerçekliktir. Yine de mevcut seçim sisteminden daha ehven olduğunu düşünüyorum.
MURAT ÇİÇEK (MAZLUMDER GENEL BAŞKAN YRD)
Cumhurbaşkanlığı makamı sistem tarafından aşırı bir şekilde önemsenen ve muadili ülkelerle kıyaslandığında hayli geniş yetkileri olan bir makamdır. Bu sebeple Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı seçimleri hep sancılı geçmiş ve demokrasi dışı müdahalelerle meclis iradesi etki altına alınmıştır. Ancak bu sefer değişik bir cumhurbaşkanlığı seçimi ile karşı karşıyayız. Çünkü Türkiye eski Türkiye değil ve artık Cumhurbaşkanını da halk seçecek. Dolayısıyla seçim açısından halkı ve halkın taleplerini dikkate almayan, sistemle barışık, değişimden yana tavır koymayan adaylar kesinlikle Cumhurbaşkanı seçilemeyecektir.
Seçim sistemi yeni olduğundan ucu belirsiz bir takım gelişmelere işaret ediyor. Eğer seçimi AK Parti'nin destekleyeceği aday kazanırsa ve 2015 genel seçimlerinde ciddi bir meclis çoğunluğu yakalarsa bu gelişmeleri başkanlık sistemine bir geçiş olarak okumak mümkün.
Muhalefetin çatı adayı girişimi halk tarafından heyecan yaratmadı. Ayrıca halka vaat edilen yeni bir düzen olmadığı için çatı adayı girişimi başarısız olacak ve yüksek ihtimalle AK Parti'nin destekleyeceği aday seçimi kazanacaktır. Ancak Türkiye'nin asıl yeni yol haritasını 2015 genel seçimleri belirleyecektir.
AHMET SEVİM (BARO BAŞKANI)
İlk kez halkoyuyla Cumhurbaşkanının seçilecek olması, önemli bir gelişmedir. Bu anlamda gerek adayların nitelikleri ve belirlenmesi gerekse de seçim çalışmalarının dili itibariyle ilk defa devletin öncelikleri ile birlikte halkın beklenti ve talepleri dikkate alınmak zorunda. Bu seçimle toplum ihtiyaçlarını esas alan bir tutuma zorlayarak devletin ve toplumun çıkarlarını çatışmaktan çıkarma ve bağdaştırma imkânı verecektir. Bu durum mevcut durumdan bir adım da olsa ilerlemeyi gerektirmektedir. Tam da bu noktada, seçilecek Cumhurbaşkanından gündelik ve pragmatist siyasetin üzerinde bir tutumla toplumun tüm kesimlerini dikkate alan, bir etnik, sınıfsal ya da dini aidiyeti diğerinin üzerinde görmeyecek bir işlev görmesi beklenmektedir. “Cumhur/Halk” tarifi içinde olan herkesin hassasiyetlerinin bu makamda görünür olması diğer kurum ve makamların yaklaşım ve pratiklerine de yansıyacaktır. Çankaya’nın psikolojik rakımını düşürecek, Batman’ın sokaklarını bilecek, Cem evininin nabzını tutacak, madencilerin yaşam ve çalışma koşullarına vakıf olacak ve hatta ülke sınırlarında yaşayan Suriyeli mültecilerin sorunlarını bilecek bir Cumhurbaşkanı olmak zorunda. Çünkü bu son cümlede saydığım konular, Anayasal vatandaşlık tarifinden, devletin inanç grupları karşısındaki mesafeye, sosyal devlet anlayışından sınırları aşan insanlık değerlerine kadar her şeyi kapsamaktadır. Özcesi Cumhur’a ait olana yabancı olmayacak bir Cumhurbaşkanı beklentisi toplumun tüm kesimlerinin ortak talebidir.
AZİZ TURAY (Eğitimsen Temsilcisi)
Göreve getirilecek Cumhurbaşkanından ilk temennimiz herkesi bütünleştiren, bütün halkları kucaklayan bir yapıda olmasıdır. O koltuğa oturacak Cumhurbaşkanı, sadece bir kesimin Cumhurbaşkanıymış gibi değil de, bütün ve Türkiye’de yaşayan bütün halkların Cumhurbaşkanı gibi görev yapmalıdır. Görevini yaparken demokratik yapısından asla ödün vermemeli, ülkenin daha da demokratik bir yapıya kavuşması için çaba harcamalıdır. Halkların sorunlarına karşı çözümcü bir yapıda olmalı, halkları bütünleştiren ve ortak noktada buluşturabilen bir portre çizmelidir. Eğitim sendikası olarak göreve getirilecek Cumhurbaşkanından beklentilerimiz büyüktür. Bilhassa ülkenin eğitim sisteminde sorunlarına karşı duyarlı olmalı ve bu sorunları ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalarda bulunmalıdır.
ŞEHMUS TEMİZ (Yeşilay İl Temsilcisi)
Misyonu olan köklü devletlerin başkanlarının en önemli özelliklerinden birisi, elini masaya vurduğunda ses dalgalarının deprem etkisi yaratabiliyor olmasıdır. Bunun olması için güçlü bir kişilik ve etkili liderlik vasıflarının yanında toplumsal altyapı çok önemlidir. Ülkemizi yönetecek kişinin, kişisel özelliklerinin yanında topluma olan yansımalarını da göz önüne almak gerekir. Bu kişinin, toplumun dini, kültürel ve sosyal değerleri güçlendirmesi bu güçlendirmeyi güçleştirecek etkenlerle aktif şekilde mücadele etmesi gerekir. Her zaman önceliğimiz olan bağımlılıklarla mücadele, gençliğimizin önündeki en büyük tehlikedir. Seçilecek Cumhurbaşkanımızın bu konuda hassasiyeti ve aktif çalışmaları olan birisi olması en büyük temennimizidir. Ülkemiz ve milletimiz için hayırlısı ne ise o olsun.