Şimdi bir özlem, bir özlemek tüterken anamın tandırından akan memlekete... Ne yapsam yollar hasretlik! İnsan uzak olmayınca memleketine, bilmezmiş memleketin dağının, taşının, kuşunun değerini. Oysaki mesafeymiş uzakta kalmışa değer. Ne kadar uzak o kadar hasretlik edermiş. Göğsünde yanan kor için için yanar, gözlerin baktığı her yeri yakarmış. İnsan yanındakinin kıymetini bilmezmiş. Ne zaman yanındaki uzak düşerse kendisine, o zaman bilinirmiş kadir kıymet. Yaprak en çok dalından ayrılınca dalını severmiş. Bir yazar en çok eserini ortaya koyarken küfredermiş kurgunun zincirine mahpus zihninden. Sonra kurgu bitip kitaplaşan sözcükler yazarda bir vuslatlığı çoğaltırken hicranın notaları dökülürmüş yollara. Hangi aşk ömürlüktür? Yola hep ömürlük diye çıkılırken bir mum gibi çevresine umut dağıtırken ilk günün ateşinden yoksun eritir dizginlenen adımlarını. Ne zaman ki aşkta bir diken boy verirse o aşk ömürlüktür. Kavuşamamadır. Uzaklıktır. Ve işte o aşk ömürlüktür. Ne gariptir ki insan yakın olana uzaklaştıkça, uzak olana da yakınlaşır. Yaşadığıyla yaşıyordur ancak yaşamadığıyla yaşayabileceklerinin düşleri zihnini kemirir durur. İşte bu yüzden insan bir çelişkinin ürünüdür. Bir yüzü siyahken diğer yüzü beyazdır. Yakınındakini aslında çok severken etrafına hiç sevgi yaprakları dökmez. Ne zaman yakınındaki uzak olursa o zaman yüreğinde bir sevgi ırmağı tüm setleri yıkarak sel olur. Gözleri hep dağların ardına kalır. Yüreğinde hasretliklerle bir ömre bin hicran akar. Yakını uzak, uzağı yakın etmeden; güller yanı başımızdayken güllerden sevgi tohumları dermek temennisiyle...
Engelli kızı için kitap yazdı
2020-05-24 01:31 - GÜNDEM