Bendeniz pek kıymetli biricik yazarınız Hatice Türkan, sanat adamlarını ve bilhassa şiir adamlarını okumaktan büyük zevk alır amma velâkin onlarla muhabbet edip karmaşık söz düelloları arasında kendimi kaybetmekten korkardım ne yalan söyleyeyim.
Lakin geçtiğimiz gün imza etkinliği nedeniyle Batmana gelen yazar/şair Celal İnal’la söyleşi yaptığım da gördüm ki aslında gayet sade şiir adamları da olabiliyormuş.
***
Sanatçı kaprisiyle bundan evvel birçok defa tanışmıştım. (hiç boşuna beklemeyin isim vermeyeceğim)
“Yine öyle bir söyleşi bekliyor beni” dedim.
Sanatçı kaprisiyle baş etmenin yollarını bile bulmuştum. Kural 1: sen de kaprisli olacaksın
İşte tam da bu yüzden söyleşi sorularımı hazırlarken ve söyleşiye giderken son ana kadar bi kapris bi kapris göreceksiniz…
Ve nihayet şair Celal İnal’la tanıştım.
Aaaaa o da ne? “Karmaşık olma, anlaşılamama” kaygısı taşımayan bir şairle tanışmanın verdiği rahatlık içerisine girdim. (Oohh bee, demeyin keyfime…)
Gayet mütevazı, alçak gönüllü ve özgüveni yüksek bir şiir adamıyla tanıştım ya, ölsem de gam yemem artık.
Ben sordum, “gayet sade ve mütevazi şairimiz” yanıtladı.
Ortaya keyifli mi keyifli bir söyleşi çıktı.
Sözü fazla uzatmadan sizleri hiç zaman kaybetmeden bu keyifli söyleşiyi okumaya davet ediyor, “Yeni Zamanlar İçin” adlı şiir kitabını benim için imzalayan şair Celal İnal’a tekrar teşekkür ediyor, siz okurlarımıza mutlu ve umutlu haftalar diliyorum…
CELAL İNAL KİMDİR?
1964 yılında Adana’nın Yunusoğlu köyünde doğan yazar-şair Celal İnal, ilk, orta ve lise öğrenimini Adana'da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hungaroloji (Macar Dili ve Edebiyatı) bölümünü bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümünde yüksek lisans yapan inal, değişik yayınevlerinde editörlük yaptı. Promete adlı aylık edebiyat dergisinin sorumlu yazı işleri müdürlüğünün yanı sıra Ankara’daki yerel radyolarda kültür, sanat ve politika ile ilgili programlar hazırladı ve sundu. Kitap-lık, Düşler Öyküler, Üçüncü Öyküler, Damar, Çağdaş Türk Dili, abece, Amida, Bahçe, Çağla ve Ekin Sanat adlı edebiyat dergilerinde şiir, şiir kuramı ve öykü üzerine yazılar yazdı. Günlük bir gazetede düzeltmenlik yaptı. 1997'de "Dili Zaman Şiirleri" 2001 yılında ise “Antik Kahveden Sarıya Dönüşürken” “Şüpheli ve Sakıncalı” “Geniş Zamanlar İçin” ve “Edip Cansever’e Güzelleme” isimli eserleri yayımlandı.
TÜRKAN: İLK ŞİİRİNİZİ NE ZAMAN VE NASIL YAZDINIZ?
İNAL: İlk şiirimi platonik olarak aşık olduğum kişiye yazmıştım. Adını ve soyadını alt alta gelecek şekilde bir şiir yazdım, ona uygun ifadeleri ekledim. Ardından bu kâğıdı eskiyene kadar sakladım. Anı defterini bana verinceye kadar, şiir elimde kaldı. Anı defterini verdiğinde bütün medeni cesaretimi toplayarak şiiri, defterin arasına koydum. İlk şiir denemem bu şekilde gelişmişti.
Sonrasında bizim edebiyatımızın öncü şairlerini okumaya başladım. İlk okuduğum şiir kitabı, Nazım Hikmet Ran’ın ilk 10 sayfası yırtık olan “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı şiir kitabı oldu.
İkinci okuduğum kitap ise ilginçtir yine ilk 5–6 sayfası yırtık olan Âşık Veysel’in şiirleri oldu. Daha sonra Ahmed Arif’in “hasretinden prangalar eskittim” kitabını ve sonrasında Hasan Hüseyin Korkmazgil ile edebiyatımızdaki diğer öncü şairleri okudum. Sonrasında şiire dair her şeyi okumaya devam ettim. Bizim edebiyatımızda toplumcu gerçekçi akım olarak adlandırılan sanat akımının temsilcilerinin kitaplarını okudum. Sonrasında ise sadece Türk edebiyatçılarının değil, Yunan, Rus ve Fransız şairlerin ve yazarların eserlerini okudum. Şiirle olan serüvenim bu şekilde gelişti.
TÜRKAN: DÜNYA EDEBİYATI ile TÜRK EDEBİYATINI KIYASLADINIZ MI HİÇ? ARADA NE GİBİ FARKLAR ÇIKIYOR ORTAYA?
İNAL: Büyük sanat yapıtları ilginç bir şekilde büyük trajedilerin yaşandığı dönemlerde kaleme alındı. Özellikle Rus klasiklerinin edebiyat ürünleri, benim için yön tayin edici bir nitelik taşıyor. Yunan, Fransız, İngiliz ve Amerikan edebiyatının seçkin ürünleri, dünya edebiyatını anlamak için önemli ipuçları veriyordu. Edebiyatta aslolan ne anlattığınızdan çok, nasıl anlattığınızdır. Yapıtları klasik kılan, içeriğinden çok üslubudur. Bu yüzden bizim edebiyatımızı diğer ülkelerin edebiyat ürünleriyle karşılaştırdığımda her biri birbirinden farklı tatlar ve hazlar aldığımı söylemeliyim. Kültürlerin ve edebiyat yapıtlarının birbiriyle yarıştırılmasını doğru bulmuyorum.
TÜRKAN: ŞİİR SİZİN İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR? BİRÇOK ŞAİRİN SÖYLEDİĞİ “YAZANA DEĞİL, YAZDIRANA BAKMAK LAZIM” SÖZÜ İÇİN NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
İNAL: Şiir benim için bir amaç olmaktan ziyade bir araçtır. Kendi meramımı anlatabilmek için kullandığım bir araç. İlk şiir yazma nedenim de (demin bahsettiğim gibi) platonik olarak aşık olduğum kişiye kendi duygularımı ifade etmekti. Fakat sonrasında içinde yaşadığımız coğrafyanın sorunları, kendi sorunlarım ve insana özgü her şey şiirlerimin konusu oldu. İçinde yaşadığımız koşulların yol açtığı adaletsizliğe karşı çıkan şiirler de yazıyorum. Sanat yapıtının sadece toplumsal sorunlarla sınırlı olmadığı kanısındayım. Sait Faik’in de dediği gibi “yazmasaydım çıldıracaktım” benim için de bir ölçüttür.
Sanatın bütün dallarının, sanat yapıtını üretenler için sağaltıcı (tedavi edici) bir nitelik taşıdığı kanaatindeyim. Benim için şiir ve saat yapıtlarının tümü, başka dünyalara, başka hayatlara düşsel yolcular gerçekleştirdiği ölçüde işlevini yerine getirirler.
TÜRKAN: TOPLUMSAL SORUNLARA HASSAS BİR ŞAİR OLDUĞUNUZ BİLİNİYOR. BİR ŞAİR OLARAK ÇÖZÜM SÜRECİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
İNAL: Zor ve zahmetli bir süreçten geçiyoruz. Türkiye’de evrensel ölçüde bir yaşamı kurabilmek için, evrensel ölçüde bir demokrasi anlayışını yerleştirebilmek için en temel problemin Kürt sorunu olduğunu düşünüyorum. Çözüm sürecinin başarısına tüm kalbimle inanıyorum. Tarihin tekerleğinin geriye doğru çevril(e)meyeceğine inanıyorum. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile bütünleşme sürecini, Türkiye halklarının etnik, dinsel, kültürel çeşitliliğin bir tehdit değil de zenginliğe dönüştürülebilmesi için önemli ketler sunduğu kanısındayım. Çözüm sürecini tüm kalbimle destekliyorum. Yeryüzünde şiddet kullanarak tek bir sorunun dahi çözülemeyeceğine inanıyorum. Özgürlükler alanının genişletilmesi, bütün sanatsal yaratımların da önünü açacaktır.
TÜRKAN: PROF. DR. DOĞU ERGİL İLE UZUN YILLAR “UZLAŞMAZLIK YÖNETİMİ” ÜZERİNDE ÇALIŞTINIZ. BU ÇALIŞMALARDAN KISACA BAHSEDER MİSİNİZ?
İNAL: Batı terminolojisinde bu terim “çatışma çözümü” gibi bir kavramla ifade ediliyor. Bu alana dönük çalışmalar yapan akademisyenler, uzlaşmazlığı önleme ve uzlaşmazlığı yönetme adında bir dizi faaliyetler yönetmektedirler. Sürecin barışçıl bir şekilde yönetilebilmesi için bir dizi beceriye ihtiyaç vardır. Bunlar anahatları ile “liderlik, değişim yönetimi, iletişim becerileri, arabuluculuk, müzakere yönetimi, yaratıcı problem çözme teknikleri, kriz ve risk yönetimi” gibi becerileri gerektiriyor. Bu alana dair yapılan uluslararası çalışmaları Prof. Dr. Doğu Ergil ile birlikte Türkiye’ye kazandırıp ardından bizim insanlarımız için ne ifade ettiğine dair eğitim müfredatı hazırladık. Söz konusu eğitimleri günlük hayatımızda değişim yaratma becerisi olan kent seçkinleri, yerel yönetimlerin temsilcileri ve STK temsilcileri ile paylaştık. Uzlaşmazlıkların kalıcı çözümünün, ancak tarafların tümünün üzerinde mutabık kalacağı kazan/kazan formülü ile hayata geçirilebileceği kanısındayım.
TÜRKAN: SÖYLEŞİMİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM. SON OLARAK NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
İNAL: Yeryüzünün hepimize yeteceğini düşünüyorum. Anadolu coğrafyasında barışın, dostluğun ve kardeşliğin egemen olmasını diliyorum…