Hafta sonumuzu, Batman’ın Beşiri İlçesi’ne bağlı Bahçeli (Barınce) Köyü’nde geçiriyoruz. 40 haneli köyde mısır ve buğday üretiliyor yıllardır. Son yıllarda tarımsal olarak desteklenen fıstık da bu köyün gözdelerinden. Köyün ileri gelenlerinden Eşref Tarhan ağırlıyor bizi. Kızlarını ve oğullarını okutmuş, kimini savcı yapmış, kimini avukat, kimisini diyetisyen. Toprağa, doğaya bağlı bir insan. Batman’ın ilk Jeoloji Yüksek Mühendisi aynı zamanda. Bu yüzden bilimsel tarımcılık yapıyor. Yeniliklere açık biri. Tarımı konuşuyoruz kendisiyle. Batman Çiftçisini, Türkiye Çiftçisini konuşuyoruz enine boyuna. Önemli fikirleri var. Bir dönem siyasetle de uğraşmış. Siyasi süreci nasıl yorumladığını anlatıyor. Dinleyelim mi kendisini…
BÖLGENİN İLK JEOLOJİ YÜKSEK MÜHENDİSİ… Eşref Tarhan, Batman’ın Beşiri İlçesi’ne bağlı Bahçeli (Barınce) Köyü’nde, bölgenin en büyük tarım alanına sahip Tarhanlar Ailesinin büyüğü Eşref Tarhan, Batman’ın ilk Jeoloji Yüksek Mühendisi aynı zamanda. Yıllardır tarım işiyle uğraşıyor. Bahçeli Köyü, 40 haneli bir köy. Köyde en fazla buğday ekiliyor. Çünkü tarıma elverişli su yok. Eşref Tarhan ise ekip diktiği arazilerde basınçlı sulama sistemi ile sulama yapıyor.
VAHŞİ SULAMA İLE YUNANİSTAN KADAR TOPRAĞIMIZ KAYBOLUYOR
-Vahşi sulamaya karşı olduğunuzu söylediniz, nedir vahşi sulama? “Devlet uzun yıllardır basınçlı sulamaya önem veriyor. Fakat Batman’da basınçlı suyu bilen yok. Sayın Valimiz, Kaymakamımız, bilgilendirme yapmasına rağmen kimse tercih etmiyor. Vatandaş, vahşi sulamayı tercih ediyor. Vahşi sulama, salma sulama demektir. Salma su, hattın önüne bırakırsın önüne kattığı her şeyi alıp götürür. Saatlerce tarla üzerine bıraktığın için su, tarlanın dışına çıkar. Bir karış toprak, 1 Milyon yılda yetişir. Vahşi sulama ise her yıl Yunanistan yüzölçümü kadar toprağımızı, koparıp götürüyor. Bu yüzden vahşi sulama, bir an önce yasaklanmalı. Pamuğu her zaman üretebilirsin ama toprağı geri getiremezsin. Vahşi sulamayla giden toprağı bir daha geri getirmek mümkün değildir. Vahşi sulama çok tehlikeli. Böyle giderse çocuklarımıza gelecekte toprak bırakamayacağız”
-Siz, ekip diktiğiniz alanlarda hangi sistemi kullanıyorsunuz? “Basınçlı (damlama) sulama sistemini kullanıyorum. 4 Bin 500 dönümde nohut, buğday, mısır, mercimek, domates ve fıstık ektik bu sene. 600 dönümde basınçlı sulama uyguluyoruz. Mısır ve domateslerimizi bile bu şekilde suluyoruz”
-Nedir basınçlı sulama sistemi? “Dünyanın en ideal sulama sitemi, damla sistemidir. Tarım Bakanlığı, kişi başı yüzde her ne kadar yüzde 50 denilse de yüzde 40 destek veriyor, su filtre makinesi aldırıyor. Bu makine ile tarlarımızı suluyoruz. Gelen kirli su, filtrelerden temizlenip bırakılıyor. Günde 12 saat alanı suluyor. Saatte 120 ton su basıyor. 120 ton suyun bir damlası boşa gitmiyor. Gübre de yerinde kalıyor. Toprakta hiçbir eksilme olmadan sulama yapıyoruz. Damlama uygulayan çiftçiler ödüllendirilmeli. Bu cihazın içerisinden milimikron dahi geçmez. Bu makineyi 15 Bin Milyon civarında aldık. Köyde 4 tane var. 4’ü de bende. Başka kimsede yok”
TÜRKİYE, TARIM ÜLKESİDİR, DESTEKLERİN ARTMASI GEREKİR
-Yüzde 40 destekle mi aldınız? “Evet. Bakanlık yüzde 50 destek diyor ama çektiğimiz kredinin faizini de bize ödetince yüzde 40 desteğe düşüyor. Oysa çiftçinin desteklenmesi gerekiyor. Basınçlı sistemin tam olarak uygulanabilmesi için bu desteğin de arttırılması gerekiyor. Destekler yeterli değil. Türkiye tarım ülkesidir. Klasik fıstık üretiminden vazgeçip, diğer ülkelerde nasıl üretiliyorsa ona geçilmesi gerekiyor. Burayı çok kısa süre içerisinde Hollanda’nın seviyesine getirmek lazım”
-Bir de domates ekmeye başladınız, değil mi? “Evet. Domates, tütüne alternatif olabilecek bir ürün. 100 dönüm domates tarlamı, damla (basınçlı) sistemle suluyorum”
-Çiftçi, bunca emeğinin karşılığını alabiliyor mu, kazanıyor mu? “4.500 dönümü, Batman Bölge Devlet Hastanesinin kantin işletmeciliğine değiştiririm. Çünkü onlar bile bizden daha fazla kazanıyor. Ben, bölgede en geniş arazilere sahip çiftçilerden biriyim. Ben bile bir kafeterya kadar kazanamıyorsam, çiftçinin halini düşünün. Çok çileler çekmiş bir bölgeyiz. Bizde petrolde var çiftçimiz de insanımız da hak ettiğini kazanamıyor. Arazilerimde 200–300 kişiye yakın istihdam sağlıyorum. 6 traktör, 1 biçerdöver ve ekipmanlarım var. Eskiden 100 ton buğday satıp, 1 traktör alabiliyordum, şimdi 250 ton buğday satıp traktör alamıyorum”
BÖLGE TARIMININ GELECEĞİ FISTIKTA
-Son yıllarda fıstık da desteklenen ürünlerden. Ne düşünüyorsunuz? “Fıstık, bizim geleceğimizdir. Köyümüzde Bin 500 dönüm ekili fıstık var. 300 dönümü bana ait. Her sene devlet, fidan desteği veriyor. Biz de o destekten yararlanmaya çalışıyoruz. Eğer fıstıkçılık da olmazsa, bu arazileri terk etmek zorunda kalırdık”
ANIZ YAKMAK, TOPRAĞI YAKMAKTIR
-Anız yangınları yaşanıyor mu köyünüzde? “Biz arazimizi düz biçiyoruz, buğdayımızı alıyoruz. Daha sonra tırmıkla sapların hepsini alıyoruz ve ikinci defa biçerdöverle girip o sapları alıp değerlendiriyoruz. Anız yangınlarına şiddetle karşıyız. Anızı yakmak, toprağı yakmak demektir”
-Köyünüzde petrol üretimi de yapılıyor. “ 1965’ten beri bu köy petrol veriyor. Ama iki asfaltı birbirine bağlamıyorlar. Kozluk ile Beşiri arasındaki ara grup yolunda, 1,5 kilometrelik alan asfaltsız. Onu birleştiremiyorlar. TP Batman Bölge Müdürü Mustafa Demir, çevreye çok duyarlı bir müdür, köylüleri dikkate alıyor. Ancak bu yolun yapılması da bizim hakkımız. Petrol üretilen alanlarımız, 99 yıllığına kiralandı. Ama çok cüzi bir fiyata. 19 yıllık kira, 99 yıla çıkarıldı”
ÇİFTÇİ KREDİSİNİ, TARIM DIŞI İŞLE UĞRAŞANLAR ALIYOR
-Bankaların çiftçiye verdiği destekler yeterli mi? “Bankalar, memur ve çiftçiyi aynı kefeye koyuyor. Kredi alırken arazimizi ipotek edelim diyoruz. Bank bizden kat mülkiyetli daire istiyor, 2 memur kefil istiyorlar. Çiftçinin sicili temiz olması gerekiyor. Türkiye’de icraya gitmemiş çiftçi göremezsiniz. Bu kriterlere bakılırsa, hiçbir çiftçi, bankalar yasasına göre kredi alamaz. Krediyi, tarım dışı uygulamalar yapanlar alıyor”
BAZI VEKİLLERİMİZ VAR, MUHTAR BİLE SEÇİLEMEZLER
-2001’lerde CHP Milletvekili Adayı olmuştunuz. Nasıl görüyorsunuz şimdi siyaseti? “Siyaseti, halk yapmalı. Vekilleri, halk seçmeli. Genel Başkanlar, ellerini çekmeli. Ama Türkiye’de maalesef genel başkanlar ve siyasetçiler, millet iradesinin parlamentoya yansıması için çaba göstermiyor. Oysa halkın iradesini parlamentoya yansıtmaları gerekiyor. Bazı vekillerimiz var, muhtar dayı bile olamazlar. Batman Halkı tanımıyor. Üstten getirip dayatıyorlar. Vatandaş, seçsin diyorlar. Hiçbir vekil çıkıp, kendi partisini eleştiremiyor”
-Son olarak ne söylemek istersiniz? “Çiftçiyi dinlemek lazım. Çiftçi bu ülkede düze çıkmazsa, ülke düze çıkmaz sayılmaz”