Bu günün gençliğinin fazla bilmediği, benim yaşıtım olanların çok iyi bildiği ve yaşadığı bir süreçti. Arada 39 yıl geçmiş, acısı ve tahribatı halen devam etmektedir. Siyasî cinayetlerin işlendiği, Allevi-Sünni çatışmasının körüklendiği nice canlara kıyıldığı bir dönemdi. Sokaklar parsellenmiş, caddeler belirlenmiş, saç kesiminin, bıyığın, faolun biçimi, pantolon paçasının çok önemli olduğu günlerdi. Sabah evinden çıkıp akşama eve gelmek şüpheli idi. Kahvehaneler taranır, fabrikalar devrim adına işgal edilir, karaborsacı ve tefecinin en karlı günleri idi. Güvenlik güçlerinin azlığı, yeterli yasalar ve güvenlik zafiyeti mı vardı? Sanmam. Bizim ödediğimiz vergilerle maaş alan ve güvenliğimizi sağlamakla görevli olanlar görevlerini bil hakkı ile yapmıyorlardı. İşin "kıvama gelmesini..." bekliyorlardı. Oyun iyi oynanıyor, figüran ve piyonlar işini iyi yapıyorlardı. İşler "kıvama gelince" de bir ferman ile ülke süt liman oluyordu. Girilmez dedikleri mahalleler, kasabalar, kurtarılmış bölgeler, işgal edilen fabrikalar, sokaklarda terör estiren çeteler birer hayal oldu. Güvenlik sağlandı, mahalle, kasaba ve işyerleri güvenlik altına alındı. Halk kaos ve korkunun verdiği can havliyle darbeye destek veriyordu. Darbe lideri Enver paşanın "Bir sağdan bir soldan asıyorduk" diyecek kadar pervasızca beyanatlar veriyordu. İşin dünya boyutu aktörler için iyi gitmiş liderler istediğini elde etmiş, figüran, Piyon ve yalakalar da görevlerini iyi yapışlardı. Ya işin ahiret boyutu? Ölüme çare bulunamamış, sırası gelen ölmüş/ölecek ve ahirete hesap vermeye gidiyor/ gideceklerdir. Adaletin tecelli edeceği, "Miskali zere..." nin kayıp olmayacağı, "boynuzludan boynuzsuzun hakkinin alınacağı" bu günde, halleri perişan oldu/olacak tövbe ve pişmanlıkları da onlara fayda vermeyecektir. Ölüm; "hesap vermez" denilenin hesaba çekildiği ahireti giden yolun ilk basamağıdır. Bazen de işin ahiret boyutunu düşündüğümde; "kaç gün dünyada kaldınız..." da ebedi hayatınızı cehenneme çevirdiniz diye de üzülürüm. Duhan süresi 47-50 ayetleri: (Allah zebânilere emreder): Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su döküm!(ve deyin ki) Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefiydin! İşte Bu, şüphelenip durduğunuz şeydir." Tövbe etmeden ölenlerin gideceği cehennem, şiddetli, çetin ve ebedi azabın olduğu yerdir. Darbeyi yapan, çıkar ve makam elde eden aktörleri, figüran ve piyon olanları var. Birde "ehveni şeri" deyip destek verenler. Asıl acınacak zevali gurup veya kişiler bunlardır. Zalimler; figüran, Piyon ve ülema-i su, (ilmini hak için değilde gücün etkisi için kullanan) olmaz ise kolay kolay başarılı olamaz ve zulümlerini devam ettiremezler. Dünyada; hesap vermez, kendilerini temize çıkarsalar ve halktan gizleseler de hakktan gizleyemezler. İnfitar suresi10-11: "Oysa sizi gözetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar vardır." Bu melekler yaptıklarımızı; kanunlara, örfe, geleneğe, emre veya herhangi bir ölçüte göre değil, Kur'an'a göre değerlendirir ve ona göre amel defterine yazarlar. Hakke suresi 25-34 ayetlerinde: "Kitabı sol tarafında verilerine gelince, o: Keşke, der, bana kitabım verilmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! Keşke onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi! Malım bana hiç fayda sağlamadı; Saltanatım da benden (koptu), yok olup gitti. Onu yakalayın da, (ellerini boynuna) bağlayın; Sonra alevli ateşe atın onu! Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya sokun!" Selam ve dua ile.