Merhaba değerli okurlarım bugün sizlerle 3 evladının bakmadığı zavallı bir annenin yastığının altında çıkmış son mektubunu paylaşacağım: Bir annenin yastığının altından çıkan son mektubu. Sevgili evlatlarım; Annem nerede diye merak etmeseniz, arayıp sormasanız bile, beni bıraktığınız yerdeyim. Bana kendimi bir sığıntı gibi hissettirdiğiniz, bir fazlalık hissettirdiğiniz günden beri, karar verdim, artık ölene dek yanınıza gelmeyeceğim. Aslında babanızın öldüğü gün ölmüşümde, babanızın öldüğü gün, yaşarken ölecekmişim de haberim yokmuş. Bir ana olarak beni aranızda bölüşmeyeceğinizi düşünürken, toplanıp birbirinizin üzerine çalıştığınızı, anlaşamayınca bağırış bağırış yükselen seslerinizden anladım. Birbirinizi kötü olmakla, haksız olmakla, bana bakmamak için bahaneler uydurmakla suçladınız ya hani, ben bu lafları duyduktan sonra hepiniz benimle aynı oldunuz. Gözümün bebeği gibi baktığım, gece gündüz bilmeden ömrümü verdiğim, uğurlarına her türlü cefaya katlandığım, yemeden içmeden okuttuğum, mutlu olsunlar diye uğraştığım evlatlarım için meğer ben, bir yük bir külfetmişim. Sen ilk göz ağrım, ilk sevincim, anneliği bana tattıran evladım. ''Karım istemiyor, eğer seni eve getirirsem evi terk edeceğini benden boşanacağını söylüyor, ortada çocuklar var anne ne yapayım, sen söyle''dediğinde benden bir annelik beklemiş olmalısın ki bana bunları söyledin. Ne diyebilirdim ki, hakkım mı vardı bir şey istemeye, söylemeye. Duydum ki kayınvaliden de sizinle yaşamaya başlamış. karın beni istemezken, ben yaşlı bakmam diye bağırırken, seni boşanmayla tehdit ederken, nasıl oldu da annesi sizinle yaşayabiliyor? Doğru söyle oğlum, yoksa sen de bana bakmak istemedin de karının sözleri mana ettin. Peki ya sen oğlum, sen söyle bari “Evimiz küçük, biz anca sığıyoruz hiç yer yok ki anne” derken bana, ne dememi istedin sana? Hâlbuki en çok beni sen yormuştun en çok senin peşine koşmuştum, akşamdan ceplerini yoklardım, paran yoksa harçlık koyardım cebine. Sen parasız kalma arkadaşlarının yanında mahcup olma diye. Unuttum mu sanıyorsun evinin taksitleri için sağlığında defalarca babanı aradığında, baban “oğlum madem böyle sıkışacaktın daha küçük bir ev alaydın, 4+1 250 m. neyine” dediğinde,”Bir kere oluyor baba, tam olsun istedik” dediğin zamanları. Yanılıyor muyum? Ve sen, son umudum, son sevincim. En çok sana yandı içim, en çok sen beni hayal kırıklığına uğrattın. Babanın cenazesinden sonra abinlerde kaldığım o kısa sürede oraya beni görmeye değil, beni istemiyorum kavgasına geldin, ne oradan ayrılırken ne de buraya geldikten sonra aramadın, halimi sorup bir bahane uydurmaya bile tenezzül etmedin. Yoksa “Beni yanına al” derim diye mi korktun? Tüm bunlara rağmen size hâlâ evlatlarım demekten vazgeçemiyorum, vazgeçmem de. Merak etmeyin son nefesimi verirken tüm sitemlerimi de alıp gideceğim. Yine de aklımı kalbimi yoruyor bu soru, düşünmeden edemiyorum. Ben anayım, hem de hayırsız evlatlarımın anasıyım. Ben nerede hata yaptım? Evet, gerçekten ders alınacak bir mektup bu da gerçek hayatın taa içindeki acı verici hayat hikayelerinden biri peki ya sizler yaşlılarınıza nasıl bakıyorsunuz onlar size muhtaçken sizler onlara nasıl davranıyorsunuz? Unutmayın bugün onlara yaşattığınız her şey, yarın sizin karşınıza çıkacak... Merhametli kalplere sahip olmak dileğiyle...