İktidarların zaman zaman başvurdukları, son dönemlerde resmi olmasa da pratikte iktidarın ortağı olan MHP ve onu liderinin dillendirdiği af doğru mudur?
Mağdur olanların mağduriyetinin giderilmesi ve rızaları alınmak şartı, devlete karşı düşünce ve fikir suçları ile eyleme karışmamış örgüt mensupları için çıkarılacak bir affın doğru, toplumsal barışa katkısı olacağını ve desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim.
Dinimizde suç kavramı; haram olarak tarif edilir, işleyişine günah denir ve neticesinde tövbe edilmeden ölürse cehennem azabıyla ceza göreceğidir. Ülkemizde maddi müeyyide yetkisi olmayan din kurallarının yaptırım gücü olmadığından işin ahret boyutu ile anlatmaktan öteye yapılacak bir şey yoktur.
İslam dininde hangi günah olursa olsun, büyüklüğü ve zamanı ne kadar olursa olsun usulüne uygun tövbe, Allah tarafından af edilebileceği ihtimalidir.
Tahrim 8 Ayet:
“Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinde ırmaklar akan cennetlere sokar…”
Samimi (Nasuh) tövbe: Günahtan vazgeçmek, işlenen günaha pişman olmak, bir daha ona dönmemeye azmetmek ve insanın hakkını yemişse hak sahibine hakların geri vermesidir.
İslamiyet’te günahlar:
İman esaslarına dayalı olan; İnkâr, Şirk ve münafıklıktır.
Ahlak’a dayalı olanlar; Haya, edep, saygı ve sevgi.
İbadet yönüyle; Namaz, Oruç, Hac.
Muamelat ile ilgili olan: İnsan hakları olarak isimlendirilebilir.
İman esaslarına göre günahlar tövbe edilmeden ölünürse ebedi cehenneme girilmesine rağmen, İman esasların kalp ile kabul etmekle, şirki terk etmekle ve münafıklık yapmayarak tövbesi yeterli olup Allah dilerse af edebilir.
Namazı kılmayanın, oruç tutmayanın veya hacca gitmeyenin yaptığı hatanın farkına varıp tövbe etmesi imkanları dahilinde o ibadetleri kaza etmesiyle olur. Tövbe ettiği halde zamanı yetmeyip üzerinde borcu kalırsa Allah dilerse af edebilir. Ahlak kuralları da böyledir.
Muamelat dediğimiz insan hakları biraz daha farklıdır. Kişi hem tövbe edecek hem de hakkına tecavüz ettiği kişiden de helâlık dileyecek, gerektiğinde hakkını iade edecek. Kişinin helal etmediği veya kişiden helâlık alınmadığı müddetçe Allah’ın onu af etmeyeceğidir. Tabi imkânları ve şartları sonuna kadar zorladığı halde kişiden, helalık ve hakkı verme imkanı olmayanların durumu farklıdır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin. Çünkü (Kıyamet günü) dirhem de dinarda geçmez. Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevabını alınır o adama yüklenir. Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir.”(Buhari, Rikak 48)
Anlaşılacağı gibi Allah tövbe edeni af ettiği gibi, devlette kendisine karşı işlenen ve kul hakkı içermeyen konularda af etmesi doğru olandır.
İnsan haklarını ilgilendiren ve mağduriyetler söz konusu olduğunda da mağduriyetlerin giderilmesi, mağdurun rızasının alınması esas alınarak bireysel (hereksin yararlanabileceği) af yasası çıkarılması iyi olacağıdır.