Öncelikle AK Parti’yi yüce İslam dini ile içselleştiren, eş değer gören dinden bihaber entel, dantel kesime derim ki “Dur bakalım vatandaş! Son din İslam’dır”
Yüce İslam dini âlemlerin rabbi olan yaradanımıza aittir, onundur. Sadece İslam dini değil, gelmiş geçmiş ve şuan hükmü geçmiş olan diğer dinler de Allah’ın dini derler çünkü Peygamberler gönderildi, kitaplar indirildi. Semavi ve hak dinlere, kitaplarına tüm Peygamberlere inancımız gereği inanmak mecburiyetindeyiz.
Unutulmamalı ki İslam son dindir ve Hz. Muhammed (S.A.V) son Peygamberdir. Biz Müslümanlar da onun ümmetiyiz.
***
Daha fazla uzatmak istemiyorum.
Oysa AKP, rahmetli Erbakan’ın partisinden koparak veya rahmetliye ihanet ederek ayrılan birkaç zat-ı muhteremlerin kurmuş olduğu siyasi bir partidir.
Tüzüğü var, yönetmeliği var. Hedef ve amaçları var. Şuan yoğun bakımında olan tıbbi bir terimle ex olmaya oldukça yakın, fani bir teşkilattır. ANAP gibi, Doğru Yol Partisi gibi, yani bir parti, ilahi olmayan bir beşerdir.
Recep Tayip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdullatif Şener, Mehmet Dengir Mir Fırat ve şuan hatırımda olmayan birkaç kişinin kurmasıyla piyasaya çıkan siyasi bir parti.
Bazı akademisyen ve kariyer görünümlü cahil oğlu cahiller AKP’yi İslam dini ile özdeşleştiriyorlar.
Sanki irtifa kaybeden, zaman aşımına uğrayan, gittikçe değer ve itibar kaybeden, çöken AKP değil de İslam diniymiş gibi fikir yürütüyorlar.
Ne alaka? İslam ne? AKP kim? Bu farkı, fark edemeyenlere akademisyen, prof, araştırmacı yazar gibi v.s unvan ve titrlerle yola çıkan yazarlara cahil mi demeli, art niyetli mi demeli, inanın şaşırıyorum.
Yaptıkları ve yapmadıklarıyla, günahlarıyla, sevaplarıyla erimeye başlayan, hata üstüne hata yapan, bir zamanlar halkın sempatisini ve güvenini kazandıkça kazanan seçimler de adeta zaferler elde eden bu kul yapısı “Made in Türkiye” Türk malı parti, yukarıda isimlerini saydığım zat-ı muhteremlerin kurduğu bu parti ömrünü tamamladı.
Var oluş nedenlerini, vaatlerini unutup ana yoldan çıkıp, yan yollara girip adeta kayboldular, olay bu.
11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü bile diskalifiye edip birbirlerine bile gol atıyorlar, yani kendi kalelerine kaza golü değil planlı programlı gol.
Şahsi kanaatim o ki artık bu parti cazibesini birçok nedenlerden ötürü kaybetti.
Seçmen kitlesi tarafından ağır ve büyük yara aldı. Acil şifalar dileyemiyor, ancak kaderin bir cilvesi ve ilahi adaletin artık aleyhlerine doğru tecelli ettiğine inanıyorum.
Din tüccarlığı yaptılar. Hukuku, adaleti yok ettiler. Büyük çelişkiler yarattılar. Güya paralelcileri yeterince tanımayıp saf rollere yatarak vatandaşı aptal yerine koydular.
Haklarında çok şaibeli söylemler çıktı her konuda ama gerçek bir yargının, hukukun adaletin filtrelerinden geçip aklanmadılar aksine ellerinde ki sayısal çoğunluğu ve gücü kullanarak örtbas ettiler.
Melih Gökçek ile Bülent Arınç birbirlerine girdi. Yoksuzlukla suçlanan bakanlar hukuku ve aklanmayı seçmeyip kaçmayı tercih ettiler.
Kamuoyu çok rahatsız oldu ve aldıkları oy oranlarına yansıdı. 7 Haziran seçimlerinin sonucu tesadüfî ve bir kaza değil oldukça doğal bir tercihti.
Varsayalım ki ben iftira atıyorum. Bu koalisyon evresindeki cambazlıkları, ülkeye kaybettirdikleri zaman, gelinen bu kaotik ortam tahribata uğrayan, ekonomi ve ölmeler, öldürmeler akıtılan kan ve yapay sebepleri çözüm sürecinin getirildiği durum ülkemizin büyük kayıpları. Bunlar da mı yalan? Bunlar da mı iftira?
Evet, toparlarsak bir hadisi şerifle bitiriyorum.
“Merhamet etmeyene, merhamet edilmez”
Bu böyle gitmez, gitmemeli.
Çare, kan üstünde siyaset yapmak değil di.
Bir iktidar hırsı uğruna insan çok kutsal ve anlamlı değerlerini feda etmeli mi?
Allah her cihetten ve her mahlûkattan gelebilecek şerlerden hepimizi korusun.
Amin demeniz dileğiyle daima mutlu ve umutlu olun, siz saygın Sönsöz okurlarımız.