Daha önceki yazımda akraba hakkına değinmiş, ayet ve hadislerle önemini anlatmaya çalışmıştım. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selemin: “Akrabası ile ilgisini kesen kimse cennete giremez.” ( Buhari edep 11; Müslim, Bir 18, 19) ile “…Allah’a ve ahret gününe iman eden kimse, akrabasına iyilik etsin!..”buyurmuş (Buhari, Edep 85; Müslim, iman 74, 75) Hadisleriyle akraba bağlarını yanı sıla-ı Rahmin ne kadar önemli ve kesilmesinin ne kadar büyük bir tehlike olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Müslüman için ölçü, Kur’an ve Kur’anı bize en iyi biçimde yaşayarak anlatan Hz. Muhammede sallallahu aleyhi ve selemdir. Düsturumuz, kılavuzumuz, yol gösterenimiz işte bu iki temel kaynaktır. Amel defterimize yazılan hayır ve günahlar bu iki kaynağa göredir. Uygun olanlar hayır tarafına yazılıp tartımızın ağır basmasına, uygun olmayanlar tarafına yazılıp tartımızın hafif olmasına sebep olur. Onun için ölçümüz bu iki kaynak olmalı. Yoksa yaptıklarımızın kanunlara uygun olması, takdir görmesi, herkesin alkışlaması… Günahlar için mazeret olmaz. Nefsimiz, çevremiz, dost ve yol gösterenimizin peşinde gittiğimizde yanlış ve ya doğru yolda olduğumuzu yine Kur’an ve hadise göre değerlendiririz. Tespit ettiğimiz yanlış ve hatalarımızda tövbe ederiz. İşte bu iki kaynağa göre akraba hakkı çok önemlidir. Özellikle her Cuma hutbesinde okunan ayette, yapılması kesinlikle emir edilen uç önemli konu “Adaletli olma, ihsan etme ve akrabaya yardım etme” toplumun sağlıklı ve huzurlu olmasının da başlıca prensipleridir. Her ne zamana toplumda yapılması gereken bu üç prensip ihmal edilmiş, önemini yitirmişse toplumdaki huzur ve ahenk te bozulmuştur. Özellikle “akraba hakkı” konusundaki yazımda, bazılarının “Hocam iyi de hangi akraba?” bazen de “Akrabanın yaptığını akrep yapmaz” misali ile eleştiriler oldu. Ayetin sebebi nüzulüne girmeden önce Nur suresi 22 ayetin mealini verelim: “İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere(mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Alah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir. Sanırım kızıp, küstüğümüz, elinde “illallah” çektiğimiz ve neticesinde “artık hiçbir iyilikte bulunmayacağım”, “yetti artık” diye yemin ettiğimiz çoğu zamanlar olmuştur, kendimizce haklı bulduğumuz bu gerekçelerle yaptığımız yeminleri bozmamızı ve dönmemizi Allah bizlere emir etmekte. Şimdide bu ayetin sebebi nüzulüne bakalım. Hicrettin dördüncü senesinde (625) Beni Mustakıl dönüşü yaşanan, Başta Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, değerli ve pak eşi Hz. Aişe annemizle onun değerli babası Hz. Ebubekiri Sıddıkı en çok özen İfk hadisesidir. Hz. Aişe (ra) aleyhine dedikodu yapılarak namusuna dil uzatılmış, baba evine gönderilmiş hakkında ayet indirilmesiyle temiz olduğu belirtilen bir olay. Bu olayı en fazla sulandıran, toplumda fazla yayılmasına vesile olanlardan biri ise Hz. Ebubekir(ra)’in himaye ettiği, iaşesini verdiği ve her türlü yardımı yaptığı halasının oğlu Mistah b. Esas idi. Hz. Ebubekkir (ra) bir beşer olarak onun bu tutumu karşısında “bir daha yardım etmemek” diye yemin etmişti. Yukarıda meali verdiğim nur suresi 22 ayetin bunu üzerine nazil olduğu( müfessirlerin ortak görüşüdür) Hz. Ebubekir (ra) yemininden vaz geçerek yardım etmeye devam etmiştir. Namus gibi insana çok acı veren, kız çocuğumuzun perişan olmasına ve mutlu olduğu yuvasının yıkılmasına vesile olacak birisini af etmek zor, hele bu kişi, yardım ettiğimiz ve akrabamızsa daha da zor. Ancak Allah: “Alah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız?” sorusu ile tehdit etmesi sanırım akrabalık bağının ne kadar önemli olduğu konusunda yeterli bir delildir. Farklı bir dine mensup olan anne-babasını dahi kiliseye gitmek isteseler onları kilise kapısına kadar götürmesi gerektiği ve yine Peugamberimiz sallallahu aleyhi ve selemin süt annesi Halime’nı akrabalarına Müslüman olmadıkları halde yardım ettiği siyer kitaplarında mevcuttur. Bizden küsen, ilişkisini kesen, malımıza çöken, ahlakı iyi olmayan, artık çekilemez olan, beğenmediğimiz, sevmediğimiz belki de içimizde nefret ettiğimiz akrabalarımızla ilişkimizi kesmemeli, iyi davranmalı, imkânlarımız ölçüsünde yardım etmeliyiz. Unutmayalım ki bu dünyanın bir de ahret boyutu da var, burada ektiklerimizin mahsulünü orada alacağız. Selam ve dua ile