Eğer hayatla savaşmış ve bir şekilde bu savaşın galibiyseniz yaşadığınız coğrafyada anılar mezarlığınız oluşmuştur. Hatta bulunduğunuz coğrafyayı, ülkeyi de aşarak unutamadığınız ve asla unutamayacağınız izler de bırakmışsınızdır. Hayat! Bu neler verir? Neler alır? Sizden bir daha da geri vermemek üzere önleyemez setler oluşturamazsınız koca hayata karşı.
Güzel ve bilgili bir hanımefendinin söylediği gibi siz sizi yapan, olgunlaştıran yahut “demleyen” eski ve yıllanmış bir şaraba dönüştüren mahzen misali yaşadıklarınız ya da yaşayamadıklarınızdır mealindeki teşhis ve tespitine katılmamak mümkün mü?
Ben dostlarımı dinler ve onlara değer veririm-kendimde sevdiğim bir ilkemdir-
Dostlarınız en realist ve net aynalardır size sizi yansıtan işte gerçek dostlar bunun için var olmalılar ancak dostluk siparişle, satın almakla, ısmarlamakla olmuyor.
Zaman periyodunda oluşuyor. Yahut ruhlar arası etkileşim ve sevgi, değer yansıması diye nitelerim sevgi ağacının dalları var, branşlaşma gibi…
Özellikle “Arkadaşlık Sevgisi” paha biçilmez madde üstü bir değer bin değerdir.
Zaman aşımına uğramadığı gibi zamanla daha da perçinleşiyor, güçleniyor, kadri kıymeti limitsiz olarak artabiliyor.
Arkadaşlık seviyesinin değerini anlatan ve Yüce Allaha dost olmak isteyen, bu isteğini başaran veliler sınıfına giren büyük velilerden Beyazıt Bestami Hazretlerinin (k.s) dostlukla ilgili bir sözünü çok beğendim derin bir iz bıraktı bende izninizle sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu büyük zat Allah sevgisini şöyle ifade ediyor:
“Onu Aramakla Bulamazsın. Ancak Bulanlar Yine Arayanlardır”
Çok büyük anlamlar üstü mana içeren bu sözü hayatım boyunca unutamadım ve Hatay Kırıkhan’da Kabrini gidip ziyaret etme nasip olmuştu bana.
Güzel bir söz uğruna bin üç yüz kilometre yol kat ettim. Bir de aynı yolun dönüşünü düşünün. İstanbul - Kırıkhan - İstanbul değmez mi? Bana göre öylesine değer ki anlayanlar anlar.
Edebi yazılar yazmaya çalışmayı seviyorum. Hatta bana çok keyif veriyor bu nevi yazıları okumak, yazmaya çalışmak bu bir “His Ediş”, “Etkileşim”, moda, frekansa girebilme becerisi her zaman olmuyor, olamıyor.
“Gümüş Rüzgarları” yazdığımda kendim de etkilendim gözle görülemeyen, fiziksel olarak his edilmeyen o gümüş rüzgarlar diye adlandırdığım rüzgarlar alıp götürdü beni o ruhsal yolculuğa. İç yolculuğumla yazıyı taçlandıran şiirler de yazdım çok anlamlıydı benim için. Sizlerdeki etki ve tepkisini yayımlanınca yorumlarınızdan anlayacağım.
Anılar mezarlığına başlayınca edebi yazma niyetindeydim. Olmadı, başaramadım.
Sohbete dönüştü. Oysa yazmak için ortam ve sebepler olumlu şartlar oluşmuştu. İlham nazlandı gelip yüreğimin kapısını çalmadı. Çalmasına da gerek yoktu, gönül kapım kitli değil açıktı içeri girmedi selam verip geçti.
Ama dilerim ki bu anılar mezarlığım yarıda kalmaz onu yazmak ve başarmak sizlere güzel ve anlamlı olarak hitap etme arzum ve o arzunun ateşi sönmedi alev alev yanıyor.
Kısmet olursa bir gün mutlaka beğeneceğinizi umarak yazacağım.
Yazılarım ve şiirlerim dram temalıdırlar. Mutlulukla başlayıp bitmiyor. Peki neden?
Hayatın her evresinde hayallerimiz kurşunlandı. Hep hayal olarak kaldı. Hayatla boğuşmanın, savaşmanın bir nedeni olabilir mi? İnsanı insan yapan şair ve yazar olma yoluna koyan en belirgin nedenleri yaşadıkları ya da yaşayamadıkları mıdır? Diye irdelemeden geçemiyorum.
Peki, okur kitlesiyle özellikle yorum atıp beğendiklerini ifade edenlerle benzer bir hayat tarzı ve hayattan çektiklerimiz ortak elemanlar olup aynı beklentiler mi? Diye düşünmeden de edemiyorum.
Bu sohbeti kısa kesip bir şiirimle bitiriyorum.
DEMLENDİ AŞK
Sesin,
Bakışın,
Duruşun,
Endamın,
Böler rüyalarımı
Parçalar uykularımı
Kurşunlar hayatımı
Ama eder gözlerimi
Lal eyler dillerimi
Böyleyken haller
Neylersin yaşamı
Davet edesim gelir ölümü
Hasretim şimdi ben
Beyaz ve temiz bir ölüme…
03/08/2016 - İstanbul
Mehmet Ekmen
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.