Yakmak cezalandırma fiillerinin en ağırıdır.
Bu cezalandırma şeklinin geri dönüşümü veya telafisi yoktur. Vurmak, kesmek, kırmak gibi fiillerin kısmen veya tamamen telafisi olabilir ama yanma işlemi geri dönüşümsüzdür.
Yanan her ne olursa olsun, şeklini, işlevini, kimyasını kaybeder. Yenilenebilir mi asla!
Bu durum, insan, hayvan, bitki, toprak ve cansız tüm nesneler için de geçerlidir.
Yanan her neyse, artık o, o değildir!
Belki de bunun için Allah u Teala insanları yakmakla cezalandırır. Belki de en ağır ceza bu olduğu için. En acısı, en acımasızı…
Maalesef bir kısım zevat, bu yakma yetkisini üzerine almış. Çevreyi yakıyorlar, hayvanatı yakıyorlar, bitki zenginliğini, toprakta ki milyon yıllık mineralleri, havayı, suyu, ciğerlerimizi yakıyorlar…
Neymiş efendim tarlamı temizliyorum. İsrailoğulları için söylenen bir söz vardır, “yumurta pişirmek için dünyayı yakmaktan çekinmezler”. Bizim bu zevatta, aynı kafada. 2 pulluk çekmemek için koca şehri duman altı ediyor. Trafiği tehlikeye atıp, kazalara ve ölümlere sebep oluyor. Küçücük çocukların, yaşlıların, hastaların solunumunu tıkıyor, kuşu, börtü böceği, tohumu, daneyi, minarelleri yok ediyor, sonrada çıkıp pişkin pişkin oturuyorlar.
Ne bu rahatlık?
Bu rahatlığı size kim sağlıyor?
Yıllardır Batman kamuoyu bu konu üzerine çalışıyor. Üyesi olduğum çevre Gönüllüleri Derneği bu konuda ciddi çalışmalar ve girişimlerde bulunuyor. Vali bey ve diğer kurum amirlerimiz de bu konuda oldukça hassaslar. Bundan dolayı da bu sene Batman il sınırlarında yok denecek kadar azdı anız yangını.
Lakin hemen burnumuzun dibinde ki Bismil ve Silvan, sanki başka dünyanın şehirleriymiş, yöneticileri farklı bir yerden atanıyormuş, anayasaları farklıymış gibi her gün yakıyorlar içimizi dışımızı.
Neredeyse her sabah, duman içinde kalmış bir şehre uyanıyoruz. Önümüzü görmüyor, nefes alamıyoruz.
Derdimizi anlatamıyor, sonuca varamıyoruz. Neymiş efendim burası Diyarbakır il sınırları. Kardeşim devlet aynı devlet değil mi?
Yasalar, insanlar, hava su toprak…
Ne yani illa ki ilkel çözümler mi bulmak gerekiyor! Bu arada ilkel demişken, o tarlaları yakan hanzolara hatırlatmak isterim. Onların dedeleri bu toprakları öküzlerle sürdüğünde bile böyle bir ihanette bulunmuyorlardı.
Şimdi hepsinin altında bilmem kaç motor, dört çeker, tank gibi traktörler var. Devlet teşvikte veriyor. Suda getiriyor. Başını da okşuyor…
Ama sen ne yapıyorsun, İHANET!
Atana ihanet, toprağına, suyuna, insanına, geleceğine, devletine, milletine…
Bunlara karşı ciddi tedbirler almak gerekir. Devletin buna eğilmesi gerekir. Çevre gönüllüleri derneğinde ki arkadaşlara gidip bu ilçe kaymakamlıklarının önüne oturalım dedim. Somut adım atılmadan kalkmayalım. Arkadaşlar dur hele daha Ohal’i tam olarak üstümüzden atmadık. Şimdilik eylem değil de etkinlik yapalım dediler.
Eyvallah dedik. Cumartesi günü daha önce Batman’da yaptığımız gibi sahaya ineceğiz. Elimize kazma küreklerimizi, bidonlarımızı alıp tarla tarla dolaşacağız.
Haberiniz olsun, dayak yer yada nezarete düşersek, bizi Diyarbakır hastahaneleri veya karakollarından toplarsınız. Malum Bismil ve Silvan başka gezegene ait topraklar…
Anız yakanları yakma işine gelince. Yakmak Allaha mahsus bir fiildir. Tüm şehri duman altı ederek, sağlığını, geleceğini, hayatını tehdit edecek kadar vahşi de olsa, onları yakmak bizim haddimiz değildir.
Onları Allaha havale edeceğiz, Allah, onları zaten yakar. Kul hakkı yiyenleri kul affetmediği müddetçe yakar. Sizce 400 bin nüfusun kaçı hakkını helal eder?
Bence çoğu hakkını helal etmez. Bir kısmı kıllığına da olsa etmez.
Biz üzerimize düşeni yapıp, yazıp çiziyor, kurumları ve yöneticileri harekete geçirmeye çalışıyoruz. Sivil toplum olarak sahalara iniyoruz. Cumartesi günü saat onda yine sahalarda(Bismil-Silvan) olacağız, dumandan etkilenen herkesi bekliyoruz…
Dumansız günler dileğiyle, sağlık ve mutlu kalın…