İnsan olarak sürekli ihtiyaçlarımız olur. İhtiyaçları; İstek ve arzular tetiklediğinden sonsuzluk arz eder.
Her ihtiyaç karşılandığında doyuma ulaşılır bu defa yeni bir arzu ve istek oluşur. Bu kısır döngü ölüme kadar devam eder.
Harwerd Üniversitesinin İkiyüz Bin denek üzerinde yapıtı araştırmada kişilerin az veya çok mutsuz olduğunu, sebebini ise arzu ve isteklerinin yerine getiremedikleri için idi.
Araştırma sonucunda "insanların arzu ve isteklerinin sınırsız, bunları karşılama ve olanaklarının ise sınırlı olduğunu" belirtir.
Çok aç olan birisinin tek arzusu bir parça yiyecekten bu imkanı bulduğunda taze, sonra kaliteli, çeşit olmasını, mideye ve göze de hitap etmesini ister.
Giyinme, barınma, varlık sahibi olma ve imkanlar artıkça oluşan yeni arzu ve isteklerler.
Bediüzzaman:
Hadsiz ihtiyaç ve şiddetli açlıklarıyla beraber zaaf ve aczleri, o zihayat âlemini bana çok acıklı ve elîm gösterdi. Ehl-i dalalet ve gafletin gözüyle baktığımdan feryad eyledim. Birden hikmet-i Kur'aniye ve imanın dürbünü ile gördüm ki: Rahman ismi Rezzak burcunda, parlak bir güneş gibi tulû' etti. O aç, bîçare zîhayat âlemini rahmet ışığıyla yaldızladı. (Şualar)
Müslümanlar olarak sınırsız veya sürekli yenilenen arzu ve isteğin insanda var olmasının, ilk yurdunun cennet olması ve orada insana bu duyguların verilip cennetten sonsuz nimetlerinden faydalanması içindir.
İnsanın dünyaya imtihan için gönderilmesi ile bu duygular alınmamış imtihanı başaranların asıl yurdu olan cennete gittiklerinde tekrar kullanması içindir.
Enbiya suresi 35 Ayet:
“Sizi, bir imtihan olarak, şer ve hayırla deneyeceğiz. Hepiniz de nihayet bize döndürüleceksiniz.”
Enfal suresi 67 ayet;
'...Siz geçici dünya varlığını istiyorsunuz, oysa Allah âhireti istiyor; Allah izzet ve hikmet sahibidir."
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Dünyada rahat yoktur.”(A.İbn Hanbel, Zühd, s. 128)
Dünya hayatını ahirette bir basamak olarak görmeyip, ebedi olarak düşünüp öylece sarılırsak günü gelip ecel geldiğinde ölüm ve sonrası zarar edenlerden oluruz.
Sadece ahret deyip Allah'ın nimetlerinden istifade etmeyi bırakırsak yine zarar edenlerden oluruz.
Kasas süresi 77 ayet:
“Ahireti kazanmaya çalış, fakat dünyadan nasibini de unutma.”
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
"Ne dünyası için ahiretini, ne de ahireti için dünyasını terk eden -her ikisinden de nasibini almayan kimse- sizin hayırlınız değildir. Çünkü ahiretin ulaşım ve hazırlık yeri dünyadır. İnsanlara yük olmayınız.” (İbn Asakir’in Hz. Enes’den rivayet etti)
Dünya ve ahiret dengesini kurmak Müslüman’ın düsturu olmalıdır.
Bediüzzaman:
"Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedenni dünyası olsun?
Öyle mi?
İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslâmiyet'i bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor, çekiliniz; tâ ki, hakikat-i İslâmiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvücsâz edecek olan nesl-i cedid gelsin!
Maatteessüf güzel şeylerimiz gayr-ı müslimler eline geçtiği gibi, güzel olan ahlâklarımızı da yine gayr-ı müslimler çalmışlar. Güya bizim bir kısım içtimaî ahlâk-ı âliyemiz yanımızda revac bulmadığından, bize darılıp onlara gitmiş. Ve onların bir kısım rezaili, kendileri içinde çok revaç bulmadığından cehaletimizin pazarına getirilmiş! (Tarihçe-i Hayat)