Sosyal devlet sorunlarını en aza indirgemiş, evrensel, genel kabul görmüş uygarlık normlarını yakalamış ve yönetim şekli olarak da ileri demokrasiyi seçmiş olup; refah, mutlu, bir toplum elde etmeyi başarmış bir devlettir.
En basit tanımıyla tanımlamak gerekirse aşağı yukarı böyle bir çerçeve çizilebilir.
Peki, Türkiye sosyal bir devlet mi? Ne AKP öncesi, ne de AKP’ye rağmen, Türkiye sosyal bir devlet ol(a)madı. Hatta asosyal bir devlet dersem fazla mı ileri gitmiş olurum?
Tezimi perçinlemek için konuyu açmak, detaylandırmak istiyorum. Bir iktidar düşünün, halka kömür, tencere, makarna çay-şeker yani kumanya dağıtıyor üstelik yılda bir iki kez.
Oysa fiziksel ihtiyaçlar devamlılık ister. Elektrik, su faturanızı, mutfak ihtiyaçlarınızı, giyinme barınma, kiradaysanız kiranızı düzenli olarak her ay ödemeniz gerekir. Ödeyemezseniz vay halinize…
Yine bu iktidar kaç çocuk yapmanız gerektiğini sizin adınıza kendileri belirliyor. Adeta sizin tercihiniz yok sayılıyor. Aynı iktidar size bitimsiz bir hazine bağışlıyormuş gibi 300–400–600 TL vereceğini vaat ediyor, çocuk sayısı çoğaldıkça rakamlar da artıyor. Ama yalnız bir kez ödüyor. Oysa çocuklarınız ömür boyu maddi manevi bakılmaları gerekiyor.
Kaleciyi ters köşe yatırmak gerekirse, şöyle mi düşünelim. Bu iktidarı kim dinler? Tabi ki mevcut seçmeni… Seçmen sayısını ileriye yönelik 2023 gibi acaba seçmen sayısını mı arttırmak istiyor, neden olmasın?
Bu iktidar, yani AKP, hukuk sorununu haletti, ekonomiyi haletti. Halk refahı yakaladı. Odun, kömür, tencere, makarna alıyor, karnı doydu. Ücretlilerin yaşam standartları arttı.
Konfor ve lüx içindedirler. Her şey güllük gülistanlık, şimdi 3 çocuk yapma zamanı. Yap bir çocuk, kap 300 TL’yi, bir daha yap, kap 400 TL’yi. Yetmedi hızını alamadıysan hadi bir daha yap 3. çocuğu bu kez al 600 TL’yi. Ondan sonra bu çocukların eğitimi?
Beslenmesi, işi, yarınları ne olacak? Bana ne! 300–400–600 TL vermedik mi? Odun, kömür, tencere, makarna, çay şeker dağıtmadık mı? Çık işin içinden. Sn. Başbakan ve Ak-Saraylı, vatandaşa hakkını versen, ne eksik ne fazla. Hakkını yani insanca yaşamak için, elzem olan ücreti, senin ne odununa, ne de makarnana, hatta 300–400–600 TL’ne de gerek kalmaz.
Önce sen sosyal devlet olmayı bil. Olamıyorsan dokunma, millettin yatak odasına, çocuk sayısına hiç olmazsa, o mahremiyete saygılı ol bari. İnsanlar kendileri karar versinler kaç çocuk yapacaklarına.
Çocuklarım beni rol model alıyor. Öyle bir babayım ki, haneme, kömür veriliyor, makarna veriliyor, tencere tava veriliyor. Eşimin, çocuklarımın yüzüne bakamıyorum.
Onurum inciniyor. Otoritem, babalık rolüm alt üst oluyor. İktidar, bu dilencilik zihniyetine sosyal devlet vatandaşına karşı görevini yapıyor diye, övünüyor, reklam yapıyor.
Yüzlerce kez kaç ton kömür dağıttığını, seçim meydanlarında bangır bangır bağırarak, övünerek anlataduruyor.
Utanmazsa ad-soyad da verecek. Oysa Yüce İslam dinin felsefesinde, “Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek” diyor. Hale bakın, iktidarın iktidarsız davranış bozukluğuna bakın.
Ücretlilere 14 TL, 24 TL zam yapanlar. Allah’tan korkmazlar mı? Kullardan utanmaz, sıkılmazlar mı? ilk kez asgari ücret 1.300 Tl oluyor olacak Ülkede kıyamet kopuyor.
İşverenler çıldırma noktasında. Hükümet reklâm peşinde gelecek genel seçimlerine şimdiden yatırım oysa 1.300 TL’ye ne alınır ne yapılabilir ki? Hayat kurtaran bir rakammış gibi lanse ediyorlar.
Türkiye’de soygunlar kap-kaçlar her türlü hırsızlık, dolandırıcılık Ali Cengiz oyunları AKP öncesi ile AKP sonrası hâlihazırda yapılanları karşılaştırdığınızda statiksel olarak karşınıza rakamlar ve yükselen trendler çıkacak işte muhteremlerin sosyal devlet anlayış ve icraatları.
Ülkücülerin meşhur bir sloganı vardı bir zamanlar. “Ya sev, ya da terk et” diye.
Bu biat ve dilenci zihniyetini sevmek akla ziyan olur. Terk etmekse meydanı onlara bırakmak olur. Hukuk çerçevesi içinde adam gibi onlarla mücadele etmek hatalarını, aciziyetlerini, dini istismarlarını görmek, göstermek yazıp çizmek yiğitlik olur diye düşünüyorum.
Kalın sağlık ve sevgiyle siz Sonsöz Okurlarımız.