Avcılık, dinimiz ve kültürümüz de yeri olan bir kavram!
İnsanların doğaya çıkarak, hem içindeki enerjiyi boşaltmasını sağlayan, hem de kâinattaki zenginliği meşahade etme imkanı veren güzel bir spordur.
Bu sporu yaparken belli kurallara uymak şarttır!
Ana kural, doğaya ve hayvanlara saygılı olmaktır!
Hem öldürmek, hem saygılı olmak bir arada olur mu demeyin! En büyük saygıyı öldürdüğünüz varlıklara borçlusunuz.
Yaşadıkları doğaya, doğaya katkılarına, doğal yaşam ortamlarına ve soylarının devamına…
İyi bir avcı, aynı zamanda çok iyi bir çevrecidir, çok vicdanlıdır, hayvan ve doğa uzmanıdır!
Asla doğaya zarar vermez, çöpünü dışarı atmaz, rasgele ateş yakmaz, rasgele kurşun sıkmaz, yavruya gebeye, anneye zarar vermez, sınırların dışında avlanma yapmaz…
Bizdeyse avcılıkla vahşilik karıştırılıyor!
Önümüze ne çıkarsa sıkıyoruz!
Doğayı kirletiyoruz!
Avlanmaya sınır koymuyoruz!
Neyi avlayacağımızı bilmiyoruz!
Avlayacağımız hayvana işkence ediyoruz…
Bu kesinlikle avcılık değildir! Bunun dinimizde de kültürümüzde de avcılıkta da yeri yoktur!
Balığa çıkıp suya dinamit atarak, suda ki tüm canlıları, yumurtaları, yavruları ve tüm organizmalarıyla yok etmek, insanlıkla bağdaşmaz!
Yumurtlama dönemindeki kuşa kurşun sıkmak, vicdan kurallarına sığmaz!
Yavrulu bir anneyi ya da yavrusunu katletmek hiçbir kural, kaideye ve ahlaki değere sığmaz!
Maalesef toplumumuzda bunların hepsi mevcut!
Bir defasında arazide çalışıyorduk. Aşağıdan geçen dereye inip tor ile balık avladık. Yakaladığımız balıklarla tüm kampta ki arkadaşlarımıza güzel bir ziyafet çektirdik.
Sonraki gün başka arkadaşlarımız da bizimle geldi. Yine epey bir balık tuttuk. Toparlanın gidiyoruz deyince, hayır biraz daha tutalım dediler.
İyi de ihtiyacımız kadar tuttuk, bunlar hepimize yeter dedim.
Onlar “yerlerini bulduk iki tor daha atarsak o kadar daha yakalarız” dediler.
Biz, yakalasak ne yapacağız ki yiyecek ve dağıtacak kadar tuttuk, fazlasını ne satabileceğiz ne de eve getirebileceğiz, yarına desen, dere elimizin önünde, yarın gelir tutarız, niye bayatını saklayalım dedik, ısrarla hayır bulmuşken avlayalım dediler.
En son kızıp çektik onları, bir daha da yanımızda götürmedik!
Yiyemeyeceğimiz, bir canlıyı öldürmek, direkt cinayettir.
Avcının en büyük sermayesi doğal ortam ve o ortamda yaşayan canlılardır. Onlara en çok onun değer vermesi ve sahip çıkması gerekir.
Onlara zarar vermek, kuralların dışına çıkmak, saygısızlıktır, ahlaksızlıktır, vicdansızlıktır!
Bunu yapanlar bunun cezasını her iki dünyada alacaklardır. Haksız ve gereksiz yere bir karıncayı ezmek veya bir otu yolmak bile yüce dinimizce men edilmişken, bu katliamların karşılıksız kalması beklenemez!
Bazen cezalar, karşı tarafı beklemiyor, devleti de, direk Yaradan tarafından tepesine vuruluyor insanın ama anlayana…
Başta avcılar olmak üzere, herkesin doğaya ve tüm canlılara saygılı olduğu, koruyup kolladıkları bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…