Klavyenin başına geçtiğimde Hava sıcaklığını mı yazsam,
Ekonomik sıkıntıları mı yazsam,
Son zamanlarda Akaryakıta, Doğalgaza ve Elektriğe yapılan zamları mı yazsam,
Diye düşünürken,
Yine boş vermişlik haline büründüm ve sizler için internetten ve sosyal medyadan derlediğim birbirinden güzel yazıları paylaşayım da okuyucularım bilgilensin, bilinçlensin ve birazda tebessüm etsim istedim.
Buyrun okumanızı tavsiye edeceğim üç konu.
***
ESKİ KULAĞI KESİK...
Rivayete göre,
Hacı Bektaşi Veli'nin tarikatına girmek isteyenlere tarikatın şartları açıklanır, gerekli öğütler verilir, tekkenin girişinde derviş adayının kulağına bir delik açılarak küpe takılırmış.
Tarikatın şartlarından biri de hiç evlenmemekmiş.
Sonradan bu kuralı bozanların kulaklarından küpeleri çekilerek alınır ve bu yırtık kulakla dolaşırlarmış.
Halk, kurala uymadıķları için cezalı ve tarikattan dışlanan dervişlerin bir zamanlar tarikat mensubu olduklarını belirtmek icin "eski kulağı kesiklerden" diye bahsederlermiş...
***
KARIŞMAM KARDEŞİM
Adamın biri bir gün bahçesinde otururken Hayvan dışkısından top yapan bir böceği görmüş, böcek pisliği ayakları ile yuvarlayarak giderken içinden şöyle geçirmiş:
- Ey Allah’ım! Her şeyi çok güzel çok hoş yaratmışsın da, şu böceği sırf pislikle uğraşsın diye mi yarattın?
Aradan bir kaç ay geçmiş adam umarsız bir hastalığa yakalanmış.
Derdine kimseler çare bulamamış.
En sonunda bilge bir Doktor ''Bak demiş bazen bahçelerde gezen bir böcek olur ayakları ile pislik yuvarlar işte o yuvarladığı pisliklerden 40 gün boyunca aralıksız yiyeceksin" demiş.
Adam 40 gün boyunca o pislikleri yemiş ve iyileşmiş. Aradan yıllar geçmiş aynı adam gemiye binmiş ve denizin ortasında çok büyük fırtınaya yakalanmışlar. Herkes bağırıp, çağırıp, ağlaşırken bu adam bacak bacak üstüne atıp sakince çayını yudumluyormuş.
Birileri dayanamamış sormuş. "Biz yana yakıla dua edip bağırıp çağırıyoruz sendeki bu rahatlık ne be adam !."
Adam şöyle cevap vermiş
- Kurban olduğumun bir kere işine karıştım bana kırk gün bok yedirdi, ister yüzdürür, ister batırır ben karışmam kardeşim.
***
Ş A M A M A
Öyle bir kavun düşünün ki elma büyüklüğünde, parfüm kadar etkili mis gibi kokan bir lezzet. Şamama kavunu günümüzde unutulmuş lezzetlerden biridir..
Eskiden evlerde evin birçok noktasına asılır, elbiselerin arasına konulur, gelin çeyizlerine eklenir, askere giden gençlerin bohçalarına konulan bir parfümdür.
Şamama kavunu, günümüz kavunları gibi tatlı değildi, bundan dolayı yiyecek olarak tüketilmezdi. Fakat aroması bir çok lezet için şurup, tatlı, şeker, lokum, şerbet yapımında kullanılmaktaydı.
Şamama, hasat edildiği zaman çok güzel kokmazmış.
Un veya kepek çuvallarının içinde 2 hafta bekletildikten sonra mis gibi kokmaya başlarmış. Anadolu’nun hemen hemen heryerinde yetişebilen bir meyvedir.
Anadolu’daki bazı isimleri şöyledir; alabaş (Osmaniye), cırdatan (Bolu), cırlangıç (Denizli), eşememe (Mersin), şebeden (Maraş) Şamama (Iğır-Kars) şeklindedir.
İnsanlar hem güzel kokmak hem de arada koklayıp mutlu olmak için yanlarında taşırlarmış. Anadolu edebiyatını incelediğimizde bir çok şiirde şamama kavunundan bahsetmektedir.
Geçmişte bir cep telefonu gibi insanların yanlarında taşıdığı, önem vermiş olduğu bu güzellik günümüzde unutulmuştur...