Bunun için özel olarak çalışan, kafa yoran, formüller hazırlayan birileri var demeyeceğim. Ama bazen, acaba, dediğimi de gizlemeyeceğim. Batman’a zarar vermek için 3 şey olmak gerekir. Aptal olmak, düşman olmak, Batman’ı sevmemek. Biz kimseyi, aptal veya düşman olarak yaftalayamayız. Kimileri yaptıklarıyla bu vasıfları kendine çekiyorsa, o onların bileceği iş. Biz işin sevgi boyutundayız. Bir şeyi sevmiyorsanız, ondan uzak durmanız gerekir. Uzak durmazsanız, ya ona zarar verirsiniz ya da kendinize. Bu şehir için de öyledir, kişi için de iş için de... İstisnalar her zaman vardır. Biz onları değil kaideleri konuşuyoruz. Batman özeline gelecek olursak; Batman’a fayda vermek ya da zarar vermemek istiyorsanız, öncelikle onu tüm renkleriyle sevmek ve sindirmek gerekiyor. Bunun ilk adımı insanlardır. Siz insanları sevmiyorsanız, şehirleri ihya edemezsiniz. Sevin derken, bir cetvelimiz veya gömleğimiz yok. Ayırmadan, kayırmadan sevin. Kriminal vakaları ayırıp, alayını sevin. Perdeleri kaldırıp sevin. En önemli perde ne? Milliyetçilik perdesi! Milliyetçiliğin olduğu yerde kardeşlik olmaz! Kardeşliğin olmadığı yerde huzur olmaz! Milliyetçilik derken, Kürt, Türk, Arap, Çerkez, Boşnak diye ayırmıyorum. Herkes milliyetini sever ve sevmek zorunda ama onu diğerinden üstün tuttuğun anda, dinini de dünyanı da yıkarsın! Batman’a gelecek olursak. Batman etnik, din ve mezhep çeşitliliğine sahip bir şehir. Ben bu şehrin sahibiyim, ben bu şehri yönetiyorum ya da yönetmeye adayım diyen herkes bu unsurları iyi bilmesi gerekir. Ne mutlu Türküm diyene demek, en kötü Kürt’ü en iyi Türk’e değişmem demek, Araplar üstün ırktır demek, aynı ölçüde bölücülüktür. Sadece kendi dini, mezhebi ve cemaatini kabul edip, geri kalanları yok saymakta, bölücülüktür. Batman diyorsanız, memleket diyorsanız, ortak paydalarda buluşmak zorundasınız. İletişim kanallarını, sonuna kadar açık tutmak zorundasınız. %70 bizim %30 bizim değil demekte, % 20 bizim % 80 başkaları demekte, % 95 bizim % 5 başkaları demekte sakıncalı. İnsanların kendilerini boyadıkları rengin dışında bir boya ile boyamak çok tehlikeli. Bunu analistler, stratejistler, anketçiler farklı isimler altında yazıyor çiziyor. Siyasetçiler, bürokratlar, dernek, cemaat ve vakıflar bunu yapamazlar! Yapamazlar diyoruz ama bu zatlar, bırakın şehri, kendi partileri, kurumları, cemaat ve dernekleri içerisinde bile hizipçilik yapıyorlar. Alakası olmadıkları şehirden vekil oluyorlar. Kürtlerden nefret edip, Kürtçü, Türklerden nefret edip Türkçü parti dernek ve örgütlere üye hatta başkan oluyorlar. Babası düşse kaldırmaz, yardımlaşma derneği kuruyorlar. İşsizler iş adam derneği, alkolikler alkol ile mücadele derneği, dinsizler veya dini zayıflar, cemaat tarikat ve vakıflara angaje olup insanı, dini, devleti, huzur ve kardeşliği yiyip bitiriyorlar. Velhasıl ı kelam, bu şehri, bu şehrin insanını, bu şehrin renklerini sevmeyen, içine sindiremeyen, bir bölümünü alıp diğerini yok sayan, kafatasçılık yapan, iki yüzlülük yapan, etnik veya dini faşistlik yapanlar, bu şehre çok zarar verir/veriyor. Etnik kimliği veren Allah’tır. O kimlikten dolayı birilerini eziyor, sövüyor, iteliyorsan, senin Problemin Allah ile. O, sana yaptığının karşılığını er ya da geç verecektir! Din, mezhep, ideoloji veya başka akımlardan bahsediyorsan, açık ol. Savunduklarını, değer olarak görüyorsan, savun arkasında dur. Ama kimseye dayatma, kimseyi ötekileştirme, yok sayma! Müslümanlığa gelince, Peygamberimiz (sav) Ebu Cehil ile de Ebu Leheb ile de Yahudiler ile de görüşür, tartışır, ticaret yapardı. Asayişi bozmayan, bozgunculuk yapmayan, başkasının sınırlarını ihlal etmeyen hiç kimseye zarar vermez, dokundurmazdı! Geçtiğimiz bu hassas süreçlerde, bunlara dikkat edelim. Müslüman mahallesinde salyangoz satıp insanları irrite etmeyelim. Kimse salyangoza bir şey demiyor ama Müslüman mahallesinde çok fazla dikkat çekiyor!