?>

Batman Günlüğü 10

Recep Kavuş

2 yıl önce

“Her gün yazı yazmak ve konu bulmak zor değil mi ?” diyor bir okur.
Cevap olarak; “Yazmadığım ve yazamadıklarımı da eklesem günde iki yazmam gerekir” diye cevap veriyorum.
Benim zorlandığım şey, konu bulma ve yazı yazmak değil, yazamamaktır.
Yazılacak o kadar çok konu var ki bazen hangisini bu gün yazayım diye içinden çıkamıyorum.
Yine çok uzaklarda memleketinden kopamayan başka bir okur, bu köşede uçak seferleriyle ilgili yazdığım yazı hakkında yetkililerin yapamadığı bilgilendirmeyi yapıyor.
Uçak seferleri ile ilgili köşe yazınızı okudum, bu konu hakkında ufak bir bilgi vermek isterim. Her konuda hak veriyorum size yalnız genel anlamda uçak sıkıntısı var, çok fazla yurtdışı ve istasyon olduğundan iç hat seferlerine yetişilmiyor. 300 uçak kiralandı yine de yetmiyor, Rusya'dan 5 uçak daha gelecek Martta İstanbul Batman seferleri 3 e çıkacak
Okur da olmazsa kimsenin umurunda değil yazdıklarımız, muhatap alan yok nasılsa.
Kendini gazeteci sanan cımbızılar beni ispiyonlayınca, onların sayesinde tepki ve tehdit amaçlı muhatap alınıyoruz. 
Bu hafta da yazılarımda cımbızcılara iş çıkaracağım, beni izlemeye devam etsinler.
Çünkü üslendiğim mesleğin hakkını az çok vermeye çalışıyorum.
Tabi günlük yaşamda görev ve sorumluluklarım sadece gazetecilik ve yazı yazmak değildir.
Aile sorumluluğu,  gönüllük esaslı sivil toplumculuk, muhtaçlara insani yardım gönüllülüğü, 32 yıllık kamu görevi, bunlara bu sene çiftçilik de eklendi.

Tohumları toprakla buluşturduk. 

Bu arada çiftçiliğin ne kadar zor ve zahmetli olduğunu, giderlerin ne kadar arttığını da görmüş olduk. 
Bu kadar iş içerisinde bazen özellikle kişisel ve özel işlerim aksıyor.
Ancak hiçbir zaman kamusal görevimi ve kutsal bir görev olarak kabul ettiğim gazetecilik görevini aksatmıyorum.
Bu ara en çok zamanımı harcadığım kamudaki görevden yıllık izine ayrıldığım için topluma daha çok karıştım ve kamuoyunun nabzını daha yakından hissettim.
Hasta ziyaretleri, taziye ve düğünlerin ardı arkası kesilmiyor.
Hasta ziyaretlerinde bir hasta yakını bana hastane kafeteryalarındaki manzarayı yazmamı tembihledi.
Özel ve devlete ait hastane kafeteryalar açık ihale ile yüklü paralarla kiraya verildiğinden, işletme sahipleri de kendilerince haklı olarak burayı bir ticarethaneye dönüştürmüş.

Kiralar 50 bini geçiyormuş.

Personel gideri, elektrik, çay şeker gideri derken kafeteryaların giderleri arttıkça artıyormuş.
İşletme sahipleri de burayı finanse etmek için tümü ile ticari kaygılarla hizmet vermek zorunda kalıyor.
Oturur oturmaz önüne çay bırakıyorlar.
Hastanede yatılı yakınları olan birine bir de temsil ağırlama faturası ekleniyormuş.
Yoğunluğa göre günde 2–3 bin lira çay parası veren aileler oluyormuş.

Bazen aylarca yatan hastalar var.

Dolayısı ile hastanede ziyaretçi ağırlamanın bir de kabarık faturası oluyor.
Hasta yakının önerisi, işletme sahiplerinden kira alınmaması, işletme sahiplerinin de oturan herkesin önüne çay bırakmaktan vazgeçmesi.
Yani hastane kafeteryalarına ticari bir amaçtan ziyade, hasta ve yakınlarına hizmeti esas almaları isteniyor.
Bu konuda özel hastane ve kamu hastanelerin kafeteryalarının hizmet anlayışında ciddi bir değişime ihtiyaç var.
Dost ve kurum ziyaretlerine de ağırlık verdim bu süreçte.
Nereye gitsem bizim gazetenin acar muhabiri Gariban Osman ile karşılaşıyorum.
Ben onu takip etmiyorum ama o beni takibe almış olabilir.

Osman’a ayaküstü nasihatlerde bulunuyorum;

“Üç kesimin haberini yapmayacaksın. Çocuk istismarcılarının, sömürü ve zülüm yapanların ve hırsızların…”
O da gülerek itiraz ediyor “hırsızlar hariç” diyor.
“Hırsızlığın kapsamı çok geniş, bunları yazmasam neredeyse haber yazacak kimse kalmayacak” diyor.
Aramızdaki bu sohbetle yüzümüzde tebessüm oluşuyor.
Bu haftalıkta tebessümle bitirelim Batman Günlüğünü.

Kalın sağlıcakla.

YAZARIN DİĞER YAZILARI