Açlık deyince, akla hep insanların midesi gelir. Midedeki açlık basittir, basit işlemlerle giderilir. Lakin asıl açlık beyindeki açlıktır! Aslında midedeki açlığın temelinde, beyinde ki açlık yatmaktadır. Beyinlerinize hükmetmek isteyenler, midenizi boşaltır. Siz mide ile uğraşırken, beyni doyurmayı unutursunuz. Beyin, aç olduğu ve mide ile alakalı mesai yaptığı içinde mideyi doyurana odaklanır. Mideyi doyuran, onun kaynaklarından ona bir zerre verdiği için ona minnet eder, oda karşısında ki ona nimet sunduğu için minnet duyar. Bu kısır döngü dönerde döner… Halbuki okuyan, araştıran, düşünen birey, açlığın asıl sebebini bulur. Bu sebeplerin ortadan kalkması için çalışır. Nasıl çalışacağını ve sonuç alacağını da bildiği için açlığa asla mahkum olmaz. Zinciri tersten okuduğumuzdaysa birini mahkum etmek için önce beyni boşaltmak gerekiyor. Elinden kitabı, kalemi almak, okumayı, yazmayı önlemek, satılık kalem ve hatiplerle araya koca duvarlar örmek… Sonucunda da cehalet ve sefalete mahkumiyet! Acı konuşacağım. Bizi okumaktan alıkoydular! Konuşmaktan alıkoydular! Düşünmekten alıkoydular! Sonrada cahil aç sefil diye aşağıladılar! Asılında biz okuyan bir millettik, derinliği olan, tarihi, kültürü, edebiyatı, felsefesi olan, bunu sokak aralarında, dost meclislerinde, cami avlularında canlı tutan… Konuşurken tarihi döker, felsefeye dalar, kelimeleri ip gibi dizer, şiir gibi iltifat veya tarizler yapardı eskiler. Ne oldu, okumayı sadece mekteplere mahkum ettiler. Okulun dışında okumak gereksiz sayıldı. Eski kitaplar çöpe atıldı. Mezar taşları, kitabeler hatta şecereler anlamlarını yitirdi! Medeniyet dediler, kör ettiler, koca çınarı gömüp yerine soğuğa, sıcağa, rüzgara karşı direnci düşük bir fide ektiler. Sonrada gömülene rahmet okumak yerine hakaret ettiler. Halbuki gömülen kökler olmasa, ilk rüzgar telef ederdi o fideyi. Bilmediler, bilmek istemediler, bilenleri susturdular! Dinlerinin ilk emri oku olan neferleri, okumaktan soğuttular. Tüm okuduklarını yaktılar, okuyamadıklarını onlara sattılar. Kafalarını dizlerine kadar bastırdılar. Nesli kirletip, attılar. Sonraki nesil işin öyle olduğunu sandı. Kitaptan kalemden uzak durdu. Cahil kaldı, sefil oldu, tarih, dil, edebiyat bilmez oldu. Bu haldeyken birileri onları kendi siyasi emellerine alet etmeye çalıştı… Velhasıl ı kelam, elden kitap alınınca, kitapsız kalan millet, çok tehlikeli bir hal aldı. Halbuki genlerimizde kitaba çok büyük bir muhabbet vardı. Nereden anlıyoruz, kütüphanelerden, kitap fuarından, kitap kafelerden… Az ama hepsi dolu. Kütüphanelerimiz yetersiz kalıyor ful dolu. Kitap fuarlarımız yetmiyor, izdiham söz konusu. Yeni yeni açılan kitap kafeler, ciddi rağbet görüyor. Umutluyum, sevinçliyim, kitaba yüzünü çeviren gençliğin, çok şeyi geri çevireceğini düşünüyorum. Okuyun, düşünün, tartışın, yazın. Hiçbir şey yapmıyorsanız bile kitaplara dokunun onun kokusu, duyusu hatta tozu bile size çok şey katacaktır. Okuyan neslin daha çok okuyan nesle evrildiği yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın