?>

BATMANDAKİ DOM’LARIN DURUMU

Recep Kavuş

4 yıl önce

Batman’da hiçbir zaman ilgilenilmemiş bir alandır Dom’ların yaşamı. Ötekileştirmenin en bariz ve açık adıdır Batman’da Dom olmak. Kimisi ‘Dom’ yerine onlara Karaçi veya Mırtıp der. Mırtıp ve Kareçi denildi mi ne kadar kötülük ve yanlış varsa yaşı, cinsiyeti fark etmez toplumda o gözle bakılıyor. Değer verilmiyor, yardım yapılmıyor, işe alınmıyor, arkadaşlık kurulmuyor kısacası insan olarak görünmüyorlar. Oysa onlar da hepimiz gibi insandır, bu şehri paylaştığımız komşularımızdır. Ama insanlar sürekli bunları aşağılayıp, ötekileştirip, kötü bir bakış açısı ile yaklaşım gösteriyor. Toplumsal bakış ve yaklaşımı değiştirmek için bireysel olarak çabaladım, ilk karşıma çıkan okuryazarı olan Dom’a ekonomik, sosyal ve insanı haklarını aramak için bir dernek kurma önerisinde bulundum.  Kabul etti. Bir süre derneğin tüzüğü üzerinde çalıştık. Kurucu üye olarak 7 kişi bulamadı ne yazık ki.  ‘Gerekirse bir kurucu üye ben olurum’ dediysem de bunu başaramadık. Ailesi karşı çıktı ve bir süre sonra benimle ilişkilerini kopardı. Bunlara elimden geldiği kadar gündelik yardımlarla yardımcı olmaya çalıştım. Yardımlarını dağıtan hayırseverleri yönlendirmeye çalıştım.  Ama çoğu insan, onlara insani yardımda bulunmada bile imtina etti ne yazık ki. Düşünün, sadakasını bile bu yoksul ve çaresiz insanlara vermeyi uygun bulmuyorlar. Dertlerini ve sorunlarını ilgililere iletmek istediklerinde aracı oldum, taleplerini resmi kurumlara vermek istediklerinde dilekçeler yazdım. Ama bireysel çabalarımla Batman’da sayıları neredeyse tahmini olarak 5 bini bulan bu yoksulların ve çaresizlerin yaşamını değiştiremedim. Batman’da yoksulluk, kültür bağlamında en az ilgilenilmiş konudur. Sadece Batman’da değil Diyarbakır, Mardin, Urfa, Gaziantep, Nizip, Hatay ve Mersin şehirlerinde de Dom grupları yaşıyor. Yaklaşık 200 yıl önce Mısır’dan göçebe olarak geldikleri söyleniyor. Batman’daki Dom grupları kendi dillerini unutmuş haldeler, Türkçe ve Kürtçe dilini kullanıyorlar genelde. Uğraşıları ise müzisyenlik, dişçilik ve el sanatları üzerinedir. Bu meslekler de son yıllarda ellerinden alınınca çoğu işsiz kalmış. Bu nedenle geçimlerini sağlamak için dilencilik ve yasadışı işler yapmak zorunda bırakılmışlar. Avcılıkla uğraşanları da var, halen keklik besliyorlar, erkekleri de fırsat buldukça ava gidiyorlar. 30–40 yıl öncesine kadar tümü ile göçebe hayatı yaşayarak çadırlarda yaşayan Dom’lar şimdi ise genelde şehrin varoşlarında işsiz, güçsüz bir şekilde, derme çatma evlerde yaşıyorlar. Toplumsal yaşamın en büyük tehlikelerinden olan uyuşturucu kullanımı en çok da Dom’ların gençleri ve çocuklarını bu batağın içine çekiyor. Domlar göçebe yaşam sürdüklerinden, çocukları gerekli eğitimi alamıyorlar.  Okul okuyan çocuklar ise okul esnasında ve sonrasında da ötekileştiriliyor.  Okulu bitirenlerin diploması bir işe yaramıyor genelde, çünkü ne özel sektör ne de kamu kurumları istihdam konusunda kendilerine fırsat eşitliği tanımıyor. Aslında suç işleme sicillerinin kabarık olması, gençlerin çoğunun yolunun cezaevinde geçmesinin en önemli nedeni de toplumsal duyarsızlık ve yaklaşımdan kaynaklıdır. Bu insanların çaresizlikten suç bulaşmalarının önüne geçmek gerekir. Kendilerine verilen değer ve yaklaşım bu oldukça ne kadar kötü bir iş ve uğraş varsa onlar da bu tür uğraşlarla geçimlerini yapmak zorunda kalacaklar. Yaratılış biçimimiz, inancımız, dilimiz bu insanlara bir olmasına rağmen yaklaşım ve bakış açısı bir değil ne yazık ki. Ötekileşme ve dışlama, toplumda kanayan bir yara olarak duruyor. İstihdamda yaşamın her alanında söz ve temsil hakkına erişimlerinin önü açılmalıdır. Devletin sosyal kurumları, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü başta olmak üzere, Belediye Sosyal İşler Müdürlüğü, Valilik Sosyal Yardımlaşma Vakfı gibi kurumlar, yardım faaliyetlerinde bulunan STK’lar, bu insanlara gerekli yardımı düzenli yapmalıdır. TOKİ aracılığı ile barınma sorunları bir an önce çözülmelidir. İŞKUR bunlara öncelik sağlamalı ve istihdama dönük projeler geliştirilmelidir. Eğitimde, istihdamda, sağlıkta, barınmada kendilerine fırsat eşitliği tanınmalıdır. Onlara, kabul etmedikleri bir sıfat, kesinlikle yakıştırılmamalıdır. Çükü bu sorun insanı ve toplumsal bir sorundur.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI