"Sevinç ve eğlence günü..." Bayramın Türkçe ‘deki kelime anlamı bu. Ya Kürtçe ‘de; Cejn ya da Arapçadan geçme haliyle “İd”. Onlar da “eğlenmek” üzerine. Çok uzun zamandır bayramlar benim için (Ve sanırım benim gibi milyonlar için de) kaotik bir duygu halinin kapısını açan günler... Umutla umutsuzluk, geleceğe güvenle karamsarlık, hüzünle mutluluk... Hepsi bir arada. Ağzımı ve ciğerlerimi doldura doldura “eğlendiğim” bir bayram neredeyse hatırlamıyorum. Bayramların kendine özgü gelenekleri vardır. Küslerin barışması, bütün ailenin uzak-yakın fark etmeksizin görüşmesi. Sabahın ilk saatleriyle başlayan bu güzel günlerin en büyük müşterileri de çocuklar tabi ki. Onlar için bol şeker, çikolata ve harçlık demek ayrıca. Bayrama sayılı günler kala toplayacakları harçlıkların hesabını bile yaparlar.
Başta dedim ya bir katastrofik hal, bizim için artık her bayram. Her güzelliğin bir de hüznü var boynumuzda. Bir de gerilimi ve de sıkıntısı. Her güneşli baharın bir fırtınası olduğu gibi...
Bu karamsarlığımız, bu acılarımız, bu hüzünlerimiz belli, bilinir şeyler dostlar. Ancak bu bayram bunlara bir de “kur”umuz eklendi. Döviz, çoğumuzun rüyalarında bile görmeye zorlandığı, zirvede kendine dokunulmaz bir taht kurarken, sokaklarda Dolar yakarak bunu protesto edenler, sakinleştirici ilaçlara ihtiyacımızı da artırıyor. Dün Bayramlarını üç beş kuruş masrafla yapan dar gelirli vatandaşlar, bugün bırakın çocuklarına bayram masrafı yapmayı, alacakları bir kilo şekerin hesabını yapar durumdalar. Gelin de bu şartlarda bayram kutlayın. Kutlayabilirseniz, kutlu olsun derim…!