Yine bir bayram arifesindeyiz.
Tadımız yok, heyecanımız yok. Bayramı bayram tadında, bayram sevincinde yaşamaktan uzak bir atmosfer var.
Hani o klişeleşmiş söz var ya; yine o söz meydanlarda dillendiriliyor.
“Nerede o eski bayramlar”
Bu sözü her geçen yıl biraz daha özlemle ifade ediyoruz. Daha içten vurguluyoruz.
Eski bayramların havasının, atmosferinin olmadığı bir gerçek. Ve bundan sonra da olması çok güç görülüyor. Var olan işaretler bunu teyit ediyor.
Eski bayramlara dair hepimizin farklı anıları vardır. Özellikle de çocukluk anıları…
Ama ne yazık ki, büyüdük!
Bayramları farklı kılan tabi ki büyümemiz değil.
Neden değişti bayramlar?
Neden bayramların eski tadı yok?
Aslında serzenişimiz haksız. Bayramlar değil, biz insanoğlu değiştik.
Güzel zihniyetli insanlar azaldı. Düşüncelerimiz değişti, hayat felsefemiz erozyona uğradı. Örf ve adetlerimizi unuttuk.
Globalleşen dünyada resmen makineye döndük!
‘Modern dünya’ söylemleri ile insanlıktan soğuduk. Netice itibariyle biz soğurken, eski bayramların saflığı, yardımseverliği, güzelliği, sevinci üzerine Fatiha okuduk.
Bayram günlerinin aile ziyareti ve tatil ile özdeşleşmesi ve çoğu insan için bununla sınırlı kalması
Bayrama dair yaşadığımız erozyonu net açıklamıyor mu?
***
Sevgili okurlar.
Bu bayram arifesinde de gönlümüz buruk.
Nasıl olmasın ki?
Komşu ülkelerde ve yakın coğrafyalarda insanlar kuş misali öldürülüyor. İnsanın değeri yok. Uzak Doğu’da Müslümanların inancına saldırı var. Müslümanlar inançlarından ötürü katlediliyor.
Ekmek ve suya hasret yüz binlerce insan var.
Evinde bir tas sıcak çorbası olmayan binlerce insanla karşılaşıyoruz, her gün…
Sokakları mesken edinen ve dilenen çocuklar artıyor.
Fuhuş batağına saplanan genç kızların önü alınamıyor.
Maddiyatın maneviyatı esir aldığı bu dönemde belki şaşaalı yaşam renkli bir görüntü veriyor ama gönlümüz, ruhumuz, zihnimiz aynı algıda değil…
Mutlu değiliz. Vicdanen rahat da değiliz.
İçimiz yanıyor ama elimizden bir şey gelmiyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen bayramın huzura ve mutluluğa, hayırlara ve güzelliklere vesile olmasını canı gönülden istiyor ve umut ediyorum.
Kişisel olarak sorunlarımız, sıkıntılarımız, üzüntülerimiz olabilir ama toplum için, kent için, Batman için huzur ve barış istiyoruz.
İstikrar ve kalkınma istiyoruz.
Çünkü Batman’ın gerçekten barışa, huzura, istikrara ve kalkınmaya ihtiyacı var.
***
Saygıdeğer okurlar.
Gelin bu defa farklı bir şey yapalım. Olmasını temenni ettiğimiz dilek ve temennilerimizi sıralayalım.
Batman’ın neye ihtiyacı var?
Batman’da neler yapılmalı? Bunlara vurgu yapalım. Belki siyasetçilerimiz için de iyi bir veri olur (!)
Eğitim ve Araştırma Hastanesinin kurulması, Üniversitede yeni bölümlerin açılması,
2. organize sanayinin açılması ve gerçek yatırımcıya arsa tahsisinin yapılması, yoksullukla mücadele programlarının yürütülmesi, suçlarla mücadele konusunda kararlılık, Hırsızlık olaylarının aydınlatılması, sokaklarda çalışan çocuklara sahip çıkılması ve okumayan çocukların kalmaması, fakir öğrencilere daha geniş kapsamlı burs temini, Hem Hasankeyf’in kurtarılması hem de barajın yapılması.
Batman’da kişi başına düşen milli gelirin en az 5000 dolar olması, kültürel ve sosyal aktivitelerin ihtiyaca cevap verecek noktaya ulaşması, çiftçilerimizin bereketli bir yıl geçirmemeleri, yeni petrol sahaları ve buna bağlı yeni işçi alımlarının olması.
Petrolspor’un şampiyon olması, Batman’a ‘Büyükşehir’ statüsünün verilmesi, doktor, öğretmen, sağlık çalışanı sıkıntısının çözüldüğü, elektrik ve altyapı sorunlarının tamamen giderildiği bir Batman hayal ediyoruz.
Biliyorum çok istedik, çok diledik. Yakın zamanda gerçekleşmesi çok zor olan isteklerimiz var.
Ama olması gerekenleri istedik. Bunların içinde lüks veya ekstra talep ettiğimiz bir dilek yok.
Demokrat ve sosyal devlette olması gereken, yapılması zaruri olan çalışmalar maalesef bizde dilek kategorisinde yer alıyor.
Ne ülke Batman, ne güzel Türkiye…
***
İnsan olarak robotlaşmaya başladığımız, manevi havayı kirletip maddiyata taptığımız bu devirde eski bayramlardaki havayı aramak abesle iştigal etmektir.
İnsanlar olarak kötülüklere, huzursuzluklara öyle bir eğilim gösteriyoruz ki; kan, öfke, cinayet, savaş öz benliğimiz haline geldi.
Umarım yol yakınken döneriz, bu illet yaşam ve düşüncelerden…
Özetlemek gerekirse bu bayram arifesinde tek dileğim insanlık olgusunun kalplerde ve vicdanlarda yeşermesi ve çözüm sürecinin devam etmesidir.
Kalıcı barışla noktalanmasıdır. Bunun için hepimize iş düşüyor.