Geçenlerde yazarı Andre Comte-Sponville olan “Büyük Erdemler Risalesi” adlı eseri okuyordum. Eserin içeriğinde başlıca erdemler anlatılmaktadır.
Erdemler sırasıyla; Nezaket, Sadakat, Basiret, Adalet v.s. diye başlıklarla açıklanmaya çalışılmış.
Yabancı bir yazarın bu şekilde erdemi alt başlıklara ayırarak açıklaması ilgimi çekti.
Ancak kısa bir düşünce sonunda bu başlıkların optimize edilmiş halinin kaynaklarımızda olduğunu fark ettim.
Kaynak derken biz Müslümanların ana kaynağı olan Kuranı Kerim’de erdemi oluşturan etmenler çok güzel anlatılmış.
Hem de anlatılan bu etmenler müminlerin vasıfları olarak gösterilmiş.
Bunlardan önemli olanları;
boş şeylerden tamamıyla yüz çevirirler (mü’minun-3),
asla zanda bulunmazlar (casiye-24),
asla yalan söylemezler (mü’minun-8),
asla yalan şahitlik yapmazlar (Furkan-72),
dillerini eğip bükerek konuşmazlar (nisa-135),
insanlar arasında adaletle hükmederler (en’am-151),
emanetlerine ihanet etmezler (bakara-177)
Bu esasları uzattıkça uzatabiliriz. Uzatmadan çok yazdıklarım arasında acaba kaç tane esasa uymaktayız? Diye düşünüyorum.
Daha doğrusu biz dâhil çevremizde bu özelliklere sahip kaç kişi var.
Bilmenin ve öğrenmenin uygulamadıktan sonra bu tür vasıflara sahip olma açısından önemi olmadığını da biliyoruz.
Nitekim bir zamanlar kendini Kartal olarak gören teorisyenlerin iş pratiğe gelince Karga bile olmadıklarını da biliyor ve görüyoruz.
Çıkarcı, menfaatçi vasfa sahip olan günümüzün Kapitalist çocukları yeri gelince çıkarları için her şeyi yapabildiklerine şahit oluyoruz.
Çıkar sağlarsan, översen, menfaat sağlarsan vs. senden iyisi yoktur.
Ancak eleştirirsen anında çamur atar, bel altı vuruşlar yapar, iftira eder, adam satar.
Hatta eleştirmeyi bırak rakip gördüğü kişi lehine bir şeyler söylersen, birkaç kelam edersen, bir iki satır yazarsan çirkefleştikçe çirkefleşir.
Madem benim çıkarlarım, menfaatlerim vs. aleyhine olabilecek ve karşı tarafın lehine olabilecek konuşmalar yazılar yazıyorsun o halde ben de kaidesiz, kuralsız ve adaletsiz bir şekilde saldırayım der.
Söylenen ve yazılan şeyler doğru, yanlış fark etmez.
Yeter ki mücahitlikten müteahhitliğe terfi! Etmiş kişiye dokunmuş olsun.
Peki, o halde nerede Adalet? Nerede vicdan? Adalet terazisi vicdanlarda yer almıyorsa o vicdan tefessüh etmiştir.
Nitekim Kuranı Kerim “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin.
Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” Maide Suresi 8.Ayet