Yerel seçimler yaklaştıkça garip pazarlıklar ve iddialar da konuşulmaya başlandı.
Neymiş, iktidar partisi DEM Parti ile anlaşmış.
DEM Parti büyükşehirlerde aday çıkarıp seçmeninin CHP’ye oy vermesinin önüne geçecek, iktidar da DEM Partinin kazanacağı belediyelere kayyum atamayacak.
Al gülüm bölge belediyelerini ver gülüm büyükşehirleri.
Böyle bir iddia dolaşıyor, kim inanır?
Hatta son günler de yaşanan gelişmeler bu iddiayı destekliyormuş.
Mesela yakın zamanda DEM Parti seçime kendi adaylarıyla gireceğini ilan etti bile.
Neymiş DEM Parti, daha önce üstüne kayyum atanan Belediye Başkanlarını bunun için aday göstermiyormuş.
Yani sicili temizi geçtim, henüz sicili yazılmamış adaylarla seçime gidecek ki kayyum atamamak da iktidar güçlük çekmesin.
Böyle bir anlaşma varsa seçmen şunu sormaz mı?
Yargı siyasetin elinde pazarlık konusu mudur?
DEM Parti bugüne kadar atanan kayyumların hepsini meşrulaştırmış olmaz mı?
Ve kayyum atanan bütün başkanlarını suçlu ilan edip töhmet altında bırakmış olmaz mı?
İddia doğruysa ve böyle bir anlaşma varsa, neyde anlaştıklarını düşünürsünüz?
Ben ilkesizlik diyeyim siz dolandırıcılık.
Neymiş kimsenin hizmet temelli bir kaygı ve çabası yokmuş.
Biri yüksek bütçeli büyükşehir belediyelerini istiyor diğeri de ne pahasına olursa olsun bölge belediyelerini.
Biz de saf saf özgür irademizle başkan seçtiğimizi sanmaya devam edelim.
Siyasete dair ne kadar çirkinlik ne kadar kokuşmuşluk varsa hepsine vakıfsınız.
Bu çürümüşlüğe bu ilkesizliğe ilişkin her tanıklığınızda yaşadığınız hayal kırıklığı ve peşi sıra lanet olsun deyip de kalmışsa eğer azıcık umudunuzu alıp köşenize çekildiğinizi biliyorum.
Sonra yeni bir slogan, yeni bir figüran ile o azıcık umudunuzu yeşertmelerine izin verdiğinizi ve bir daha sil baştan “lanet olsun” noktasına itildiğinizi de biliyorum. Çünkü hani, artık kılişeye döndü, “coğrafya kaderdir” ya. Aynı coğrafyanın aynı kaderin aynı teslimiyetin aynı eziyetin altında ezim ezim eziliyoruz. Biz, siz, hepimiz.
Son genel seçimlerde, memleketin bütün siyasal partileri, olduk olmadık kombinasyonlarda bir araya geldi. Ve iki cephe oluşturdular.
Biri kendine Cumhur dedi diğeri Millet ki eş anlamlı iki kelimeydi ikisi de. Gerek iktidar gerekse de muhalefet, soldan sağa, sağdan sola, yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya garip karışımlar oluşturdular. Hepimizi zehirleyebilecek karışımlar.
Sosyalisti faşistiyle, koministi şeriatçısıyla, ulusalcısı hizbullahçısıyla bir araya geldi. İktidar düşmemek için, muhalefet de mevcut iktidarı devirmek için çalıştı.
Ne oldu masalar bir kuruldu bir yıkıldı. Sonra anlaşıldı ki CHP kart çalıp, ortaklarından gizli o kartları başkalarıyla paylaşıyormuş.
CHP gizli ittifaklar kurmuş gizli protokoller imzalamış. Kılıçdaroğlu kazanacağına o kadar inanmış ki bakanlıkları dağıtmaya bile başlamış.
Hem de ortağı Yeşil Sol Parti ve seçmenine kan kusturacak Zafer Partisi ve Ümit Özdağ’a İçişleri Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığını vermiş.
Daha almadan vermiş bile. Partisinin haberi yok, altılı masanın haberi yok ve hatta belki kendinin bile haberi yok.
Ama sözü vermiş mi vermiş.
Alın size çürümüşlük, ilkesizlik, siyaseten dolandırıcılık.
Öncesi ve Sonrası anlayacağınız değişen hiçbir şey yok.