?>

Benimkisi de Keda Emer’ê (Ömer’in emeğidir)

Recep Kavuş

2 yıl önce

Kürtçede Ömer ismi genelde Emer veya Emero olarak telaffuz edilir.
Size bu yazımda bir Emero’nun hikâyesini anlatacağım.
Emero, 3 köyü olan bir ağanın kâhyasıymış.
Bütün köy işleri, misafirler ağırlama ağanın malları koruma, tavukların yumurtasını toplama işine kadar o ilgilenirmiş.
Bu yüzden ağanın köy işleri hep yolunda gider, misafirleri her gelişte memnun ayrılır, malları korunurmuş.
Bu ağa Emero sayesinde köy ve ev işleri ile uğraşmazmış.
Ancak hiç kimse ağanın işlerinin bu kadar düzgün yürümesinde Emer’in emeği ve başarısından söz etmezmiş.
Herkes bu başarıyı birinci derecede ağaya,  sonra da etrafındaki 1. yakınlarına ve hizmetçilerine mal edermiş.
Ne zaman işler ters gitse, bir eksiklik ve aksaklık yaşansa suç hep Emer’in üzerine atılırmış.
Yani Emer’in emekleri görünmediği gibi tüm aksaklık ve eksikliklerin müsebbibi de Emero olarak görünürmüş.
Bu durum zamanla dilden dile dolaşmış ve bir hikâyeye dönüşmüş.
Emeğe görünmeyen ve para etmeyenler, karşılık bulamayanlar sitem ederken “Benimkisi keda Emero ye” yani ‘benim emeğim de Ömer’in emeğine benziyor” der.

***

Bu hikâyeyi duyduğumdan bu yana ben de böyle düşünmeye başladım ne yazık ki.
Tam otuz üç yıldır yazı emekçisiyim.
Bu işe başlamamın ilk günden beri tek gayesi vardı.

O da “hak savunuculuğuydu”

Sadece insanların hakkını değil, yeryüzündeki tüm varlıkların hakkını savunma mücadelesini o gün bu gündür veriyorum.
Sadece gazete yazılarıyla değil, STK’daki gönüllülüğe dayalı çalışmalarımla da var gücümle bu güne kadar mücadele ettim ve emek verdim.
Çoğu zaman risk alarak büyük özverilerde bulundum ve verdiğim bu anlamlı işte maddi kazancı hiç dert etmedim kendime.
Çünkü gazetecilik mesleğini hiçbir zaman kariyer ve maddi kazanç elde etmek için yapmadım.
Hiç kimse ödüllendirsin, takdir etsin diye bir beklenti içerisine girmedim.
Popülizm, mevki makam da hiç aklıma gelmedi.
Hiçbir Allah’ın kulu çıkıp ‘basın kimliği ile bana iftira attı, kumpas kurdu’ diyemez.

‘Ben kendisine maddi destekte bulundum’ diyemez.

‘Benden şantaj yolu ile para, iş istedi’ diyemez.
Bu nedenle vicdanım rahat başım dik.
Bana göre en büyük kazanç da insanın onurunu, şerefini ve haysiyetini korumasıdır.
Bu noktada çok şükür inanılmaz derecede gururlu ve mutluyum.
Ama inanın insanın emeklerinin değer görünmemesi, bilinmemesi ve hissettirilmemesi insanın zoruna gidiyor.
Ömer'in emeği gibi düşünmek, insanın hevesini, heyecanını ve motivasyonunu öldürüyor.
Elbette üç köyün kâhyası fedakar ve cefakar Ömer’le kıyaslamıyorum kendimi.
Benim işim ve alanım ayrı, Ömer'in uğraşı ayrıdır.
Sadece emeğin değerinin bilinmesi noktasında ortak yönlerimizin olduğuna inanıyorum.

Bu da beni gerçekten yoruyor.

Yazıların adrese ulaşmıyorsa, gereği yapılmıyorsa, gazete yönetimi bile yayın öncesi sadece başlığa bakarak içeriğinde bir sakınca görme ihtimaline karşı okumaya başlıyorsa, demek ki ister istemez emeğinin karşılığını sorgulamak aklına gelmektedir.

Merak edenlere;

Ömer’in hikayesi gerçekmiş.

Ömer, Kozluk’a bağlı Örensu Köyünde yaşanmış.
Köylüler halen değer görmeyen emekleri için “em çibikin bikin boşe emek’a Emer’e ye perenake  (ne yaparsak yapalım boştur, para etmez) diyor.
Emeklerimin karşılığını da ancak bu benzetme ile özetlemek mümkündür.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI