Çevre sorunları arasında öncelik ve nicelik anlamına kolay kolay bir sıralama ve derecelendirme yapamam.
Çünkü söz konusu çevre ve canlıların yaşamını etkileyen sorun olunca sorunun küçüğü büyüğü benim için fark etmez, hepsini önemserim.
32 yıllık bir gazeteci, hak savunucusu ve çevreci olarak çevre sorunlarını ayırım yapmaksızın bir yaşam hakkı olduğu için hep önemsedim.
Batman’daki çevre hareketlerinin içerisinde yer aldım hep.
Yıllarca bir avuç insanla çevre sorunlarının üzerine gittik.
Raporlar hazırlayıp kamuoyu ile paylaştık.
Hedef olduk, çeşitli çevrelerden tehditler aldık ama yılmadık ve hiçbir zaman geri adım atmadık.
Mesela şehrin içerisinde yapılan besicilik sorununu çevreciler olarak ne zaman gündeme getirdiysek rahatsızlık duyanlar direk veya dolaylı tehditler savurmaya başladı.
50 yıldır Batman’da kök salmış sorunlardan biri olan şehir içerisinde besicilik yapanlar, ciddi manada çevre sorununa neden olmaktadır.
Elbette besicilik ve hayvancılığı bir sorun olarak görmüyorum.
Ancak nüfusu 500 bine dayanmış bir şehrin göbeğinde besicilik yapmak doğru değildir.
Bu işle meşgul olanlara da hayvanlara da eziyettir.
Onlara eziyet olan uğraş, şehir açısından ciddi bir problem olduğu için 500 bin nüfusa da eziyettir.
Şehir içerisinde yapılan besicilik, şehir içi trafiğini tehlikeye atmaktan tutun, yeşil alanların zarar görmesi, haşerelerin üremesi, kötü kokuların yayılması, toz dumanın artması, atıkların kanalizasyon şebekesine, sulama kanalına rasgele atılarak zarar verilmesine kadar birçok açıdan sorun yaratıyor.
Şehrin dört bir yanını adeta çember gibi saran besicilere bir çözüm bulmak için yıllardır girişimlerde bulunuluyor.
Daha önce Kuyubaşı Köyü sınırları içerisinde kendilerine çok güzel konutlar yapıldı ama maalesef taşınmayı kabul etmedikleri için alakası olmayan kişilere satıldı.
Vali ve Belediye Başkan Vekili Hulusi Şahin, güvenlik ve farklı sebeplerle şehirde besicilik yapmayı mesken edenleri bir şekilde şehir dışına çıkarmaya ilişkin net bir mesaj verdi;
“Ya şehirde yaşayıp hayvancılıktan vazgeçeceksiniz veya hayvancılık yapılan alanlara gidip faaliyetlerinizi orada sürdüreceksiniz”
Doğrusu da budur.
Çünkü şehirde yapılan hayvancılık ve besicilik, hayvan sahibi başta olmak üzere herkese zarar.
Ancak hayvancılık yapanlara “derhal faaliyetlerinize son verin” demekle bu sorun çözülmez.
Bu zarardan temelli korumak için öncelikle şehirde besicilik yapanların tek tek tespit edilmesi, kaç hayvanı olduğunun kayıt altına alınması, hayvanların türünün tespit edilmesi gerekir.
Sorunun boyutunu bilmek gerekir evvela.
Kaç aile bu işle meşgul, kaç hayvan var şehir içinde, bilmek ve ona göre bir plan ve program yapmak lazım.
Gündemde olan ve bir türlü sonuçlanmayan Hayvancılık OSB ona göre kurulmalıdır.
Hayvancılık Organize Sanayi Bölgesi’ne şehrimizde ciddi manada ihtiyaç var.
Hem bir çevre sorununun çözümünü sağlayacak hem de hayvancılığın gelişimine ve sektörleşmesine fayda sağlayacak.
Bir yıl önce bu konu ciddi manada gündeme getirilmiş ve Organize OSB’nin yer sorunu ile ilgili adım atılmıştı.
Raman Dağı Eteklerinde Çinerya Köyü civarında sanırım geniş bir alanda hayvancılık OSB için bir alanın tahsisi için girişimlerde bulunuldu.
Bu girişimler sonuç verirse, şehir içerisinde besicilik sorununa büyük ölçüde çözüm bulunur.
Yani besicilik için şu anda tek çare, Hayvancılık OSB’sidir.