Yazlığımızın bahçesine “Gönül Bahçem” adını koydum. Gönül bahçemde beyaz zambaklar açıyor. Açarken de alıp götürüyor beni beyazlığın gizemine anlatılamayana, anlaşılamayana.
Beyaz, gelinliktir. Barış ve huzurdur. Masumiyettir. Her konuda aklanmaktır. Renklerin anasıdır. Saflıktır.
Gözlerim beyaz zambakların pembe güllerin, tomurcukların, narçiçeklerinin renklerine, güzelliklerine takılı kaldı. Alamıyorum kendimi o güzelliklerden.
Yeşile hiç yabancı değilim. Oldukça aşinayım, kendimi bildim bileli yeşil etrafımı kuşatmış durumda. Gönlüm yeşilde gözlerim, ruhum 'o yeşil gözlü sevgiliyi' arar da durur. Parapsikolojik takılır düşlerim. Çok uzun baharlar, kışlar geçti üzerinden o yeşil gözlümü görmeyeli. Derin izler bıraktı. Ruhumda travmalar onun eseri olmalı.
Vedalaşmaya bile zaman olmamıştı. Yaprak misali savrulmuştuk çok uzak ve farklı iklimlere, değişik coğrafyalara. Unutulsam da, anılmasam da ben onu unut(a)madım.
“Bu gezegende aylardan Nisan mevsim ilkbahar. Ya yüreğimdeki mevsimi bilen var mı?”
Anadolu'nun bağrından kopmuş isimsiz bir ozan; benim gibi aşk anaforunu yaşıyorken yanık ve ağlamaklı sesiyle şöyle sesleniyordu.
***
Anlayan anlar gerisi angarya.
Ben de diyorum ki.
Gün gelecek adını
yazacağım
Gökyüzüne kanla, kanımla
Yıldızlar kan kokacak
Al al ışıklar saçacaklar
Adı kan yıldızları olan
Bu gökyüzü herkese
Ve her şeye
Sana olan sadakat ve özlemimi haykıracak.
Gönül bahçemde güller açmış dallarda. Yüreğimde dikenleri kök salmış. İsimleri kan gülleri olmalı bendeki her gülün.
Güller ve güzeller; kimi güzel güllerden de güzel. 'Yeşil gözlüm gönül yaram rüyalarımın misafiri gökkuşağında yerini almış olmalı. Yağmurlardan sonra bakışıyoruz gönül bahçemde şiirlerimin mısra aralarında...
Kalın sağlık ve sevgiyle Siz saygın Sonsöz okurlarımız.