?>

BİR ABLANIN MEKTUBU… “Doğan’ımın adı yaşatılsın”

Hatice Türkan

6 yıl önce

“Doğan’ımın adı yaşatılsın”

Ben ablayım. 5 kardeşin ablası. Bu yüzden Çınar’ı çok iyi anladım. Hislerini tarttım, ölçtüm, biçtim, saygıyla eğildim önünde.
Çınar’ı, bir kurumun. Sekreterliğini yapıyor derneğin. Sık sık görüşürüz. Gazetemizin hemen karşısında dernek binası, biliyorsunuz. Boş saatlerde birbirimize kahve içmeye gider geliriz. İçli bir kızdır. Duygusaldır. İçinde derin bir Çınar gizlidir. Çok anlatmaz. Dinler daha çok. Derin derin düşünür çoğu zaman. Kardeşi Doğan’ın hastalığını anlatırdı ara sıra. Aklı hep evdeydi, anlardım. Geçenlerde öldü Doğan. Ablası Çınar, “öldü” demiyor, diyemiyor. “Melek olup uçtu” diyor. Evet, öyle oldu. Doğan, down sendromlu bir melekti. Uçup gitti…
Çınar’dan bir mektup aldım, şaşırdım önce. Sonra duygulanım. Hem de epey bir…
Kardeşi Doğan’ın adını yaşatmak istiyor Çınar. O, bir abla. Kardeşinin adı yaşasın istiyor…
Belki bir çocuk oyun parkında, bir hastanede. Neden olmasın?

27 Ağustos 2005’te dünyaya geldi Doğan. 21. kromozom fazlalığı tespit edildi, Down Sendrom teşhisi kondu, kalp yetmezliği ve akciğer yetmezliği hastalıklarına yakalandı.
Ailesi, zor bir sürecin kendilerini beklediğini gayet iyi biliyordu.
Batman’daki hastaneler bu alanda yetersizdi. Onlar da diğer bütün down sendromluların aileleri gibi hastane için şehir şehir gezecekti.  Doğan’ın ilk yatış yeri Diyarbakır oldu. 1 ay yattı. Yetersiz kalınca Adana Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesine sevk edildi. 20 gün yattı. Batman’a döndü. Doktor Gülcan Yıldız, “İstanbul Siyami Ersek Kalp Hastanesine gidin” dedi. Doğan, orada da yattı. Kalbinden anjiyo oldu. Ameliyat şansını yitirdiği söylendi. İstanbul’da 3 yıllık tedavisi başladı. Sonra tekrar Diyarbakır… Onlarca sabaha, hastane koridorlarında uyandı ailesi… Doğan, Diyarbakır'da fizik tedaviye başladı. 6 yaşında yürümeye başladı. Doğan, sevgi dolu bir çocuktu. Çevresine güzel enerjiler veriyordu. Ailesi de onu çok sevdi. Şehir şehir, hastane hastane gezdi, evlerini adeta hastane odasına çevirdi ama yorulmadı, pes etmedi.

2015 yılında Çocuk Kardiyoloji Doktoru Osman Güvenç, Batman’a atandı. Down Sendromlu Çocukların aileleri, bu habere sevindi. Doğan’ın ailesi de… Şehir şehir gezmeler, azaldı.  
Doğan’ı okula göndermeye başladı ailesi. özel rehabilitasyon merkezine… Okulu çok sevdi Doğan. Zeki bir çocuktu. 13 yaşına geldi. Ailesi, onu halen bir bebek gibi sevmeye devam etti. Yemeğini dahi annesi, ablası yedirdi. Yaş pastayı da çok severdi doğan. Bu yüzden hed akşam evde kutlama vardı. Soysal bir çocuktu. Eve gelen herkesle kaynaşırdı. Down Sendromlu Çocuklar öyledir zaten. Karşılıksız severler. Büyük severler. Bağlanırlar. İlgi beklerler. Doğan, ailenin neşe kaynağı oldu. Mart 2018’de, bir gece, aniden morarmaya başladı Doğan. Nefes alamıyordu. Hastaneye kaldırıldı. 15 gün Çocuk Hastanesinde yattı.  akciğer enfeksiyonu ağır geçiyordu. Ödemi olduğu için hastaneden çıkarılamıyordu. nefes alamadığı için özel bir hastanede, kalbinden sıvı alındı. Bu durum, art arda tekrar etti. Kalp Damar Cerrahisi Dr. Afşin, acı gerçeği aileye söyledi. “Doğan, son dönemini yaşıyor” dedi. Ablası Çınar, bunu ailesine söyleyemedi. Durumu ağırlaşınca özel hastanede yatışı yapıldı.    Solunum cihazına bağladı, uyutuldu, ameliyat edildi, kalbine ve akciğerine tüp takıldı. Ailesi, riskli ameliyat için “evet” dedi. Ameliyat iyi geçti, 7 gün sonra uyandırıldı. Evdeki yaş pastalı kutlamalar, hastane odasında devam etti.  Ailesi, içi kan ağlaya ağlaya Doğan’ı eğlendirmek için uğraştı. Bayramı da hastane odasında geçirdi. Ziyaretçilerine, hemşirelere şeker ikram etti. Hastanede yatmaktan sıkıldı. Evi özledi.  Ama ailesi, onu eve götüremezdi. Çünkü gece boyu, nefesi kontrol ediliyordu. Zaten eve çıkarıldıktan 6 saat sonra yeniden fenalaştı. Hastanede uyutuldu. Son gülümsemesini, Ablasına yaptı.
5 Temmuz sabahı Doğan, yine hiç iyi değildi.  Saat 16.00 idi, gözlerini, bir daha hiç açmamak üzere yumdu… Ailesi, ona söz verdiği gibi,  alkışlarla uğurladı.  Cennet kokulu Doğan’ları, onlara veda etti. Down Sendromlu Çocukları hep sevin, çok sevin e mi?

Sevgili Hatice TÜRKAN;

Kardeşim Doğan,  13 yıl verdiğimiz mücadeleyi bitirip, 05.07.2018 melek olup uçtu. Cennet kokuluma mektup yazdım bu mektubu en çok senin dile getireceğine inanıyorum. Çünkü seni iyi tanıyorum. Senin, herkesin sesin duyurmak için ne kadar çaba sarf ettiğini bilirim. Benim kıymetlimin ismini unutulmasını istemiyorum. Bir abla olarak hastalığı için ne kadar mücadele verdiysem isminin yaşatılması için de mücadele vereceğim. Batman Belediye Başkan vekilimiz’ den ricam var Doğan Yılmaz ismi yaşatılsın… Sevgilerimle

Çınar YILMAZ

Cennet Kokulu Doğan’ım;

Ablasının Barış Güvercini, her şeyim evimizin bebeği sana veda etmek zordu. Bugün sen yanımızda yoksun beklide ama ben seni hiçbir zaman yok olarak görmeyeceğim. Yolumuz uzundu seninle çok zorluklar çektik en çok neye üzülüyorum biliyor musun senin kendi hastalığın farkında olmayışına ve sürekli eve gitmek istediğine ben seni oyalamak için hastanede kutlamalar yapardım videolar çekerdim. Sen uyumuştun ben başucuna geldim sana dedim ki ablacım sen bizi bırakmak istemiyorsun ama bırak git çünkü senin acı çekmene dayanamıyordum Sonra gittin… Bana soruyorlar  “Doğan bu kadar seni yanında kıymetliyken sen onu kaybettiğinde hiç yılmadın?” Ne diyorum biliyor musun çünkü ben Doğan’ı Rabbime emanet ettim. Seni alkışlarla uğurladım. Sana sözüm vardı. Seni mutlu olarak göndereceğim. Sen üzülmemizi hiç sevmezdin. En çok neyi merak ediyorum biliyor musun? Senin şuan ne yaptığını? Bizi özlüyor musun çünkü biz seni çok özledik. Sensiz evimiz bomboş. Ben işe gidiyorum senin beni aramanı bekliyorum. Günde 20 defa arardın beni, “abla pasta getir, balon getir, çikolata getir” Çok özledim bunları benden istemenden. Mezar taşına sarılıyorum. Çünkü seni kokun var orda. Sana kavuşmayı iple çekiyorum. Ben geldiğimde bana sarıl olur mu? Çünkü ben sana sarılmayı, omzunda uyumayı çok özledim… Ablan

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI