Geçen haftaki yazımın başlığı; “Garip Bir Şehir” idi. Konusu da yaşadığımız şehir olan Batman idi. Geçen hafta gariplikler Şehri olan Batmanı anlatmaya çalışmıştım. Bu hafta da bu Garip Şehirde yaşayan Garip İnsanları anlatmaya çalışacağım.
Geçen hafta Garip olan Şehrimizi yazarken bir takım garip olaylar da bu şehirde yaşandı. Gerçi son birkaç aydır tırmanarak devam eden olayları, alıştığımız için artık Garipsememeye başladık. Şiddet olaylarından bahsediyorum. Şiddet olayları artık o kadar çok yaşanmaya başladı ki nerede hayatımızın bir parçası haline geldi.
Bu şiddet olaylarının çoğu madde yani kapitale dayanmaktadır. Arsa, ev, dolmuş hattı, alacak-verecek vs. sonuçta para yüzünden çıkan kavgalar maalesef ölümle de sonuçlanmaktadır.
İnsanlık tarihinde, kardeşin kardeşi öldürdüğü ilk kan dökme olayı Habil ile Kabil arasında yaşanmıştır. İyiliğin temsilcisi Habil, kötülüğün temsilcisi Kabil tarafından katledilmiştir. O günden bu güne ölümler ve öldürmeler yaşanmaktadır.
Kabil kıskançlığının ve nefretinin sonucu olarak Habil’i öldürmeye yeltendiğinde Habil kardeşi Kabil’e:” Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”(Maide:28) demişti. Oysa günümüzde Kabil’ler artmıştır.
Allah korkusunun kalmadığı; bir dönüm arsa, bir dolmuş hattı, bir ev için cinayetlerin rahatlıkla yaşandığı devirde yaşamaktayız.
Aynı zamanda Habil Kabil’e şöyle demişti: “Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip Cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır” (Maide:29) Ne gariptir ki geçici bir menfaat için Dünya ve Ahiret hayatımızı kolaylıkla satabilmekteyiz. Günümüzün genel geçer kuralı “Nasıl gelirse gelsin yeter ki gelsin” olmuştur.
Günümüz insanı; akla ve vicdana göre hareket etmeyen, Allah’tan korkmayan ucube bir varlık halini almıştır. Vicdani, akli ve iradi sorumluluğunu yerine getirmeyen İnsanın hayvandan bir farkı var mıdır? Beşeri sistemlerin İnsan üzerinde bir etkisi yoktur. Eğer olsaydı bugün tüm bu yaşananlar; öldürmeler, hırsızlıklar, anız yakmalar v.s. yaşanmazdı.
Beşeri sistemler, hukuk düzenleri ve Öğretim sistemleri İnsanı istenen düzeye getirememiştir. Öyle olsaydı; Doktorlar, mühendisler, öğretmenler v.s. meslek sahipleri davranışları açısından en iyi insan olurlardı. Oysaki Ameliyat masasında hasta ile pazarlık yapan Doktora, Rüşvet vermeyince kontrollüğü ile Müteahhite sıkıntı çıkaran mühendise, hafta sonu kursa gelmeyince öğrenci ile ilgilenmeyen Öğretmene rastlıyoruz.
Bir İl’in Kültür Müdürü ile İl Özel İdare Müdür Yardımcısı Şehrin en işlek kavşağında arabalarındaki izmarit kutusunu yola boşaltırlarsa ve onlara “Niçin böyle yapıyorsunuz” denilince “Yollar da bizim istediğimizi yaparız” derler ise “ İmam böyle yaparsa cemaat ne yapar?” demez misiniz?
Garip insanlar, garip ortamları oluştururlar. Dolayısıyla şehrimizin garip olması içindeki Garip İnsanlardan kaynaklanmaktadır.
Bugün insanlık için en tehlikeli olan durum, insanın yaratılış amacından uzaklaşma durumudur. Yaratılış amacından uzaklaşan insan, giderek kendisinden uzaklaşmakta ve garipleşmektedir. Garipleştikçe kendine ve çevresine zarar vermektedir.