Zalimin fıtratında zulüm yapmak vardır!
Siz kuduz bir köpeğe niye saldırganlık gösteriyor diye tepki koyamazsınız!
O köpek, içinde bulunduğu ahvalin gereğini yapıyor.
Sizin yapacağınız, kendinizi ve herkesi o köpekten muhafaza etmek, en kısa sürede onu itlaf etmektir.
Kuduzun başka bir özelliği ise 1 günde, 10 yıllık saldırganlık tablosu gerçekleştirmesidir. Ama maksimum ömrü de 10 gündür.
Yani siz 10 gün boyunca kendinizi ve çevreyi onun şerrinden korursanız, problem kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Bu süreçte, kuduz ile konuşmak, yanaşmak, anlaşmaya veya tedavi etmeye kalkışmak, anlamsız ve bir o kadar da tehlikelidir.
Şu an ümmetin başına da böyle bir kuduz vakası gelmiş.
Mübarek Kudüs şehrine yerleşmiş, başta mukaddesatımıza olmak üzere, tüm manevi ve insani değerlere salyası aka aka saldırıyor!
Aslında fıtratının gereğini yapıyor.
Bizim bu duruma karşı ne yapacağımız çok açık ve nettir.
Yapılacaklar listesinin ilk ve en önemli adımı ise tedbirlerin kesinlikle kitlesel olmasıdır.
Tek bir kişinin “benim bedenim, benim kararım, ben kuduza karşı değilim veya bana bir şey olmaz” demeye hakkı yoktur.
Çünkü virüsü kapan herkes en az o köpek kadar tehdit oluşturmaktadır.
Bunun için de kimsenin bireysel hareket etme hakkı yoktur.
Bireysel hareket eden herkes, geçici bir virüs üssü olup, toplumu tehdit etmektedir.
Tedbirler zor ve can sıkıcı olabilir ama kuduz kapan köpeğin ömrü ortalama 10 gündür. 10 gün sıkın dişinizi ama tam sıkın!
Kuduz köpek deyince sizin de aklınıza İsrail terör devleti geldi değil mi?
Aşırı saldırgan, salya salan, herkesi ısıran, ısırdığını hiçbir şekilde ayırmayan, gözleri kan çanağı olan, anlamsız hareketlerde bulunan ve ömrü kısa olan...
Burada bizim yapacağımız çok açık ve nettir.
Düşman, bir kişinin, dinin, ırkın, cinsin veya türün düşmanı değil.
Düşman tüm insanlığın düşmanı. Mücadelede aynı şekilde topluca verilmeli. Mücadelenin dışında kalan, savunma kalkanının da dışında kalır.
Mücadele planı zorlu ve sıkıcıdır ama sıkıca uygulandığında, sınırlı bir süreyi kapsadığından, çok da zorlayıcı değil.
Zorlayıcı olan şey, mücadelenin dağınık olmasıdır.
Dağınık olursanız, ısırılma ihtimaliniz artar. Isırılma vakaları arttıkça da mücadele gücü düşer ve panik havası oluşur.
Bu panik mücadeleyi sekteye uğratır.
Bunun için tek elden mücadele önemlidir.
Çünkü saldıran tek parça, saldırılanda.
Kimse ben, parçanın bütünü değilim diyemez.
Eli de ısırsa, parmağı da ısırsa, kafayı da ısırsa aynı şey oluyor.
Sizi o ısırık izi değil bulaşan kuduz virüsü öldürüyor, tüm vücudu, tüm aileyi, tüm mahalleyi, belki de tüm şehri...
Dikkat edin!
Dünyaya bir kuduz köpek dadanmış ve hepimize saldırıyor.
Tek düşman Filistinliler değil, tek düşman Araplar da değil, tek düşman Müslümanlar hiç değil!
Bunlar, tüm insanlığa karşılar ve tümünün kendilerine köle olarak yaratıldığına inanırlar.
Bana ne, bu onların problemi dediğinde, onları ilk öğüne yer, sonraki öğüne de seni yer!
Çözüm bellidir.
Hz Ali’nin onlar için ne ifade ettiğini okuyun.
Ondan, onlarla mücadele tekniğini de öğrenirsiniz.
Tıpta ölü dokuya nekroz derler.
Nekrozun tek çaresi de amputasyondur ve bu çok acil bir durumdur.
Amputasyon, kesip atmak demektir.
Siz amputasyonu ne kadar geciktirirseniz, ölü doku o kadar çevreye zarar verir ve kesilecek alan genişler.
Bir noktadan sonra artık amputasyon yapmak olanaksızlaşır ve beden çürüyüp gider.
Yani ölü dokuyu, zaman bırakamaz, tedaviye kalkamazsınız.
Kalktığınız anda çok büyük bir felaketle karşılaşırsınız!