Şu an seninle nerede ve nasıl karşılaşıyoruz bilmiyorum.
Ellerimizde kahve…
Arkada Fransız bir şarkı.
Bir eylül soğuğu karşıklı dertleşiyoruz.
Eylül bitecek.
Daha da soğuyacak ya havalar.
Sarılıyoruz kalınca hırkalarımıza.
Hazır ol daha ruhumuzu ısıtacağız.
Çok zamanlar gözyaşlarını içine akıtıyorsun.
Olmadık yerde geliyorlar garip bir sızı eşliğinde.
Farkındayım.
Tutunduğun çok şey ellerinde kaldı.
Terk edildin.
Sevilmedin.
Toprak oldu sevdiğin. Kalbine sindiremediğin şeyleri dile dökmek zordur. Ama dökmek zorunda değilsin dost. Gözlerinden anladım. Yormuşlar. Olsun yorsunlar. Onlar yorsunlar ki biz de yaşadığımızı anlayalım. Daha yankılı olsun kahkahalarımız boş vermişliğimizle. Onlar yorsunlar ki müziğin ritmine daha çok kapılalım. Güzelsin. Yüzüne bakınca anlıyorum ki her acı bir çizgi bırakmış muhtelif yerlerde. Harika. Yaşıyorsun dost…
Sana özeniyor tüm ölüler. Börtü böcek ve kainat. Gökyüzü sana imreniyor ona bakabildiğin için. Göğsünü maviyle doldurabildiğin için… Merhamet sana gülümsüyor. Bir yetim başı okşayabildiğin için. Bir köpekle göz göze gelebildiğin için seni kıskanıyor tüm gözler. Yaşıyorsun dost.
Öyle yaşa ki hakkını ver.
Şükrünü ver. Coşkunu ver.! Sıkıldın mı hayatının arka fonundan? Müziği değiştir. Ama kapatma. Seni her ne tutuyorsa ayakta ve hayatta… Görünmeyen ellerinle daha sarıl. İdeallerin karanlık ve zorlu hayat yolunda meşalen olsun. Öyle dost. Bazen insanlar görüyorum. Gözlerine bakıyorum. Hayat belirtisi arıyorum. Bilmiyorum nerde nasıl yitirmiş. Sen yitirme olur mu? Seninle daha doya doya düşeceğiz. Sonra kalkacağız. Belki tekrar düşeceğiz. Yanılacağız. Öğreneceğiz ve en sevdiğin dondurmalardan yiyeceğiz. Salıncakta sallanacağız. Sevdiğimiz tarafından sevileceğiz. Yollar aşacağız. Rüzgârın ahengine kapılıp gülümseyeceğiz. Ağır aksak yürüyen bir kaplumbağaya şarkı öğreteceğiz.
Yolunu şenlendireceğiz. Yüzünü güneşe dön. Dön ki çiçek açalım güz mevsimlerde. Çiçek parolamız olsun. Mevsimlerden ister ayaz ister ayrılık farketmez. Parolomuz çiçek olsun. Seni temin ederim değişecek. Sen güzel bakarsan eğer. Hayatın değişecek. Güzel bak. Gördüğün çorak topraklar ekin verecek. Göçmen kuşlara yönünü bulduran bir yaratıcının seni sahipsiz bırakacağını düşünme dost. Yolunu bulacaksın. Sen yolda dinleyeceğin şarkını seçmeye bak. Tınını bul. Çok düşünme. Yaşadığın anın hakkını ver. Olmuşa, ölmüşe bakmayı bırak canım dost. Şu ana aşk ile bak. Geçiyor. Gidiyor. Yoksa ömrünü hep geçip gidenlerle zayi etmeyi mi planlıyorsun. Bu şeye benziyor. Her gün eve fazla ekmek alıpta bayat ekmeklere mecbur kalmaya ve asla taze ekmek yiyememeye. Gülünç. Geçmişi her anımıza taşımamız ve yaralarımızın iyileşmesine müsaade etmememiz bizi bayat ekmeğe mecbur kıldığı gibi mutsuzluğa mecbur kılıyor.Hiç lüzumu yok güzel dost.:)
Ayrıca kahve harikaydı.
Dostluğun daha harika.
Yine belki bir gün bir yerde…