Cuma günü bir insanlık dramına tanık oldum. Kendimi, çevredeki insanları, toplumu, yöneticileri sorguladım. Adımız insan… Peki, ya duygularımız? Duygularımız var mı? Ruhumuz; acıları, cereyan eden dramları hissedebiliyor mu? Gerçekten bir kalp taşıyor muyuz? Bir kalp taşıyoruz ama kalbimiz deforme olmuş, nasırlaşmış, insani ve vicdani duygularını yitirmiş. Bunu bir kez daha anladım! *** Cuma günü gelen bir telefon üzerine Balpınar Beldesine gittim, muhabir arkadaşlarla… Gördüğüm manzara beni derinden yaraladı, sarstı, silkeledi! Neden mi? Nedenini uzunca anlatacağım. Yarım metreyi bulan kar ve yarıya kadar gömülü 18 çadır… Çadırlarda kalan çoğu çocuk 80 fert… Kaldıkları çadırlara çadır demek için bin şahit lazım. Yerde yarısı ıslak birer halı… Birkaç döşek, birkaç tabak ve tencere… Soluk yüzler, titreyen eller, çamurlu ayaklar… Ferleri sönmüş, anlamsız bakan gözler… Psikolojik travma yaşadıklarını rahatlıkla hissedebiliyorsunuz. Çaresizliğe, kimsesizliğe, açlığa mahkûm çocuklar… Evet, yüreğimizi yaralayan, insanlığımızı sorgulayan görüntülerin özeti buydu. *** 3 yıldır kan ve gözyaşının dinmediği, her gün yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği Suriye’den kaçan 18 ailenin dramına tanık oldum. Halep ve Haseki bölgesinden kaçan aileler Balpınar beldesindeki meraya kurdukları çadırlarda yaşıyorlar. Dili, ırkı, dini, kimlikleri ne olursa olsun onlar insan! Aylardır çadırlarda yaşıyorlar. Kar yağışının etkin olduğu, yarım metreyi aştığı ayazlı gecelerde çadırlara mahkûm bir hayat sürüyorlar. Bir savaştan başka bir savaşa düştüler! Barındıkları çadırlara çadır demek mümkün değil. Daha çok naylonu andıran çadırımsı barınaklar… Elektrik yok, su yok, elbise yok, ayakkabı yok! Kadınlar hasta, çocuklar hasta, aile reislerinin bazıları hasta… Hasta olmamak mümkün mü? *** Kardan ötürü çadırlar arasında yürümekte zorlanan bu derbeder insanlara seyrü seferleri için yol açıldı. Balpınar Belediye başkanı Hüseyin Geylani, kiraladığı dozerle mera alanında temizlik yaptırdı, çadırlar arası yolu açtı. Birbirlerini ziyaret eden aileler artık yarım metre karda yürümüyor! Başkan Geylani’nin anlatımına göre beldede evlerde barınan 10 aile var. Bunlar sonradan gelenler insanlar… Valililiği bilgilendirdiğini söyledi. Yani bu insanlardan Batman Valiliği’nin haberi var. Zaten Gobi çölü, Sibirya ya da Amazon ormanlarında kalmıyorlar. Batman’a 3 kilometre uzaklıktaki beldede kalıyorlar. Kimse duymadık, görmedik, haberiz yok diyemez. Diyen varsa zaten ayıp eder! Çadırlarda kalan insanlarla konuşurken ürkek halleri dikkatimizden kaçmadı. Ölüm korkusu, bomba sesleri halen zihinlerinde tazeliğini koruyor. Kadın ve çocuklar gün boyu çadırlara mahkûm… Erkekler ise iş kovalıyor! Günlerini Batman’da geçiriyorlar. İnşaatlarda ve sebze halinde iş bulanlar çalışıyor. Bulamayanlar ise, akşam atıştıracakları bir parça ekmeğin ağırlığını gün boyu zihinlerinde taşıyorlar! Çoğu zaman evlerine elleri boş dönüyorlar. Geceleri soğuğa teslim olup gözyaşlarıyla ısınıyorlar! Belki ölüm korkusu, tecavüz, gasp, insan kaçakçılığı korkusu yok. Ama aşırı soğuk korkusu var. Ölüm riskinden kurtulmuş değiller. *** Peki, karlar erise ne olacak? Kar yağışından ötürü halıları zaten ıslaktı. Çadırların içi sobadan sızan dumanın esiriydi! Kar suya dönüştüğünde çadırlar su altında kalacak, ıslanmayan eşyaları kalmayacak. Hastalıklar için açık bir hedef olacaklar. Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde buz tutan eşekler dünya gündemine geldi. Yetkililer seferber oldu. Bakalım aynı ilgiyi bu insanlar için de gösterebilecek miyiz? Don düşmeden, bu insanlar buz tutmadan el uzatabilecek miyiz? Hayırseverler insanları bir tarafa bırakıyorum. Valilik ve Belediye bu insanlara sahip çıkacak mı? Valilik tanıtıma ayırdığı paydan küçük bir miktar ayırırsa bu insanlar sıcak bir yuvaya kavuşabilir. ‘18 aileye bakamayız’ diye bir yaklaşım zaten beklemiyorum. Belediye de bu inanlara sahip çıkmalı. Isınma ve gıda ihtiyaçlarını temin etmeli. Hatırlatmakta fayda var mı bilmiyorum ama bu insanlar Kürtçe konuşuyor. Yardım çığlıkları da yardımlara yaptıkları dualar da Kürtçe… Bir daha böylesi dramlarla karşılaşmamak dileğiyle… Dostça kalınız…