Oğlumla beraber, çeşitli sosyal ağ gruplarında biraz sosyal sorumluluk biraz da gelen talepler üzerine, çok kısa, 10 ile 20 saniye arası videolar çekip, insanları evde kalmaya sağlıklı kalmaya davet ediyoruz.
Oğlum henüz dört yaşında ama biliyor, dışarıda korona var diyor, hastalık var diyor evde kalın diye çağrıda bulunuyor.
Kim bilir on yıllar sonra belki de bugünleri hiç hatırlamayacak. En fazla, belki bir kitapta belki bir film ya da belgeselde karşılaşacak ama hatırlar mı? Sanmıyorum. Hatırlamayacak ama kendiyle beraber bütün insanlığın yaşam kültürünü değiştiren, ilişki tarzını dönüştüren şeyin Covid 19 isimli bir virüs olduğunu bilecek.
Hangimiz dört yaşına dair bir anı hatırlayabiliyor ki o da hatırlamayacak. Ama biraz evdekal diye çektiği videolardan biraz da dijital belleklerden görecek.
Oğlumun geçmişe ilişkin hatırlayacağı en eski görüntünün bu olmamasını umuyorum. Zor günler geçiriyoruz.Kimimiz eve kapanmış kendini hayattan ve sevdiklerinden izole etmiş, kimimiz de ekmek ve geçim kaygısıyla bol virüslü bol hastalıklı bol ölümlü bir yaşamın içinde korunmaya çalışıyor.
Zor günler çok zor günler geçiriyoruz. Bir bilim kurgu filminin en dibinde, en ürkünç sahnelerinde yaşıyor ve bırakın bizi kendisini bile kurtaramayan bilimin ve insanlarının bir umut yeni müjdelerini bekliyoruz.
Ve süreç bize gösteriyor ki bu bekleyiş daha çok sürecek..
Ve bu korkunç sürece daha çok can teslim edeceğiz.
Daha şimdiden aldığı canların sayısı yüz bini geçen bu belayı neye isteseniz benzetebilirsiniz.
Toplumun hasta ve yaşlılarını öldürmekle Hitlere deseniz benzetebilirsiniz.
Fakir ve yoksul ayırmaksızın aldığı hayatlara bakarak farklı yorumlar da yapmış ya da yapabilirsiniz.
Hangi dine inanırsanız inanın bu belayı Tanrının bir cezası bir uyarısı gibi de okuyabilirsiniz..
Ama değil hiçbiri değil, bu virüsün bu belanın bize ne çok benzediğini ve yaptıklarımızın bir sonucu olduğunu anlamayana kadar hiçbir yere varamaz ve belayı atlatamayız.
Covid 19’u insanın küçük bir prototipi olarak izleyip anlamadıkça bu ve benzeri virüsleri yaşamımıza daha çok dahil edeceğiz.
Virüsün ortaya çıkıp can almaya başlamasından bu yana üstüne yazılmadık, çizilmedik ve hatta espirisi yapılmadık bir detay kalmadı neredeyse.
Tüm bunların içinde tek bir şey aslında bu virüsün insana ne kadar benzediğini anlamaya yeter.
Deniliyor ki aslında Covid 19 adlı bu virüs, insanları yaşam alanı olarak belirleyip oraya yerleşiyor ve aslında insanı öldürmek istemiyor. Çünkü yerleştiği insanı kendine konak yani yerleşke olarak belirleyip orada varlığını devam ettirmek istiyor.Çünkü yerleştiği konağı yani insanı öldürdüğünde kendi de ölmüş oluyor.
Ama ne gariptir ki bize çok benziyor tıpkı insanoğlu gibi girdiği yeri tahrip ediyor, bozuyor, kirletiyor ve en sonunda kendiyle birlikte yok ediyor.
Ne çok benziyor hepimize.. Aslında tüm saldırganlığını tüm vahşiliğini bizden besliyor ve bizden öğreniyor.
Bitecek bu süreç ve bittiğinde tüm yaşadıklarımızı hatırlayıp Covid 19 gibi öldürmekten, yakıp yıkmaktan, tahrip etmekten ve kendimizle birlikte tabiatı ve hayatı yok etmekten vazgeçer miyiz?
Bilmiyorum…
Ama umuyorum ki birbirimizle ilişkilerimizi değiştirip yeniden şekillendirmesi gibi doğayla da yaşamla da ilişkimizi yeniden ve daha temiz şekillendirir.