?>

BOYACI MEHEMED’İN SADAKASI

Recep Kavuş

3 yıl önce

12 Eylül işkence hanelerinde aklı dengesi bozulan Koçer Sadullah bu ara ağır hasta.
Sadullah ismi Arapçada Allahın kutlu, talihli kıldığı kimse anlamına geliyormuş.
Oysa Sadullah’ın hiç bir zaman şansı yaver gitmedi.

Acılı bir hayat hikâyesi var.

Sevdiği kıza kavuşmanın önündeki engelleri kaldıramayınca sevdasını duvar yazılarına yazmaya başlamış.
Bir gün elinde boya kutusu ve fırça ile duvarlara yazı yazarken, duvarlarda yazılı olan ‘darbeye hayır, darbeye geçit vermeyeceğiz’ gibi meçhul yazılardan mesul tutulur ve gözaltına alınır.
Uzun süren sorgu ve işkenceler sonucunda ruh sağlığı bozulur.

Herkese konuşmazdı, tek dostu sigarasıydı.

Yıllardır ruh sağlığından başka hastalıklarla boğuşuyor.  
En son doktora getirdiklerinde ‘ciğerler tümden iflas etmiş’ demişler.
En kadim dostu Boyacı Mehemed, bu duruma çok üzüldü.
Öyle üzülmüş ki bu durum, işlerini de etkilemeye başlamış.
Geçen bir müşterisinin Bin liralık ayakkabısını çaldırmış boyacı sandığının önünde.

Ayakkabı sahibine 500 lira ödemek zorunda kalmış.

Günlük geliri de baya düşmüş.

Aklı hep dostu Koçer Sadullah’ta.

Günde birkaç kez mahallenin küçük çay ocağında oturup karşılıklı sohbet edip çay içerlerdi.
Çay ve sigaraları Koçer Sadullah, engelli maaşından öderdi.
Boyacı Mihemed de ara sıra sigara ve çay ısmarlıyordu.
Sadullah’ın yokluğu onu her bakımdan etkilemiş görünüyor.
Her gece mahallenin fırınlarından topladığı sıcak ekmekleri eve götürmeden bana uğruyor.
Topladığı sadaka ekmeklerinden mutlaka bir dilim almamı istiyor.
O an yanımda oturanlar varsa onlara ısmarlıyor, ‘yiyin sadakam olsun’ diyor.
Sadakanın sadakasından sevap kazanmaya çalışıyor Boyacı Mihemed.
Biz de her gün sadakanın sadakası olan ekmekten yiyoruz.
Sadullah’ın yolunu hasretle gözlüyoruz hep birlikte  
Her akşam oturduğumuz mahallenin çay ocağına işi olmayınca uğrayan Amele Şehmuz da Koçer Sadullah’ın durumuna çok üzülüyor.
O kadar üzülüyor ki her gece bize Şıvan Perver’e benzeyen sesi ile yanık kilamlar (ezgiler) söylüyor.

Hep birlikte hüzünleniyoruz.

Hüzünlendiğimizde sadakanın sadakası olan taze ekmeği de yiyemez oluyoruz.

Arada bir Sadullah da bu ekmekten yiyordu.

Yaşı henüz 60 olmasına rağmen ağzında hiçbir diş olmadığı içi çiğnemede zorlanıyordu.
Mehemed onu da düşünerek fırından somun ekmek de getiriyordu.
Sadullah, Mehamed ve Amale Şehmus ile yıllara dayanan dostluğumuz var.
Birbirimizi görmediğimiz günlerde meraklanırız.

Birbirimizi gördüğümüzde seviniriz.

Sadullah sevincini pek belli ettirmez, karşılaştığımızda sadece ‘nasılsın’ derdi.
Boyacı Mehemede ‘ti jiwire heya vire li ser sere min hati’ (oradan buraya kadar başım üstünde geldin) diyor, Şehmus ise ‘zaf keyfe min hat min te dit’( seni gördüm çok sevindim) diyor.

Beni de arkadaş zincirine eklemişler.

Bu zincirin halkasında biri eksik bu günlerde.
Çünkü Koçer Sadullah çok hasta, bu yüzden evden çıkamıyor.

Hepimizi derinden üzüyor bu durum.

Bu ara hiç birimizin keyfi yok.

12 Eylül işkence hanelerinin bedeninde ağır tahribatlar bıraktığı Sadullah’ın yolunu özleyerek geçiyor günlerimiz.
YAZARIN DİĞER YAZILARI