Toplumun temeli aile’dir. Aile bozulursa toplum da bozulur. Son yıllarda Aile’nin yıkılması için çeşitli girişimler yapılmaktadır. Aile içinde herkesin bir görevi ve sorumluluğu vardır. Anne ayrı, baba ayrı, çocuklar ayrı sorumluluk sahibi olup birbirlerini tamamlayan birer unsur olarak Aileyi oluşturmaktadırlar. Aynı şekilde kadın ayrı, erkek ayrı misyon sahibi olup birbirlerinden farklı yapıya sahiptirler. Fıtratları ayrı olan kadın ve erkeğin birbirlerini tamamlamaları söz konusudur. Modern çağın; “Cinsiyet eşitliği” diye bir tabir çıkardığını görüyoruz. Cinsiyet eşitliği ile ne kastedilmektedir? Nereye varılmak istenmektedir? Bir defa kadının fıtratı ile erkeğin fıtratı ayrıdır. Kadının fiziksel yapısı, biyolojik yapısı, duygusal yapısı erkeğinkinden farklıdır. Kadın bazı yönleri ile erkekten öndedir. Erkek de aynı şekilde bazı yönleri ile kadından farklıdır. Erkek ile kadın birbirlerini tamamlayan iki farklı unsur olarak görülmelidir. Kadın ve erkek birbirlerini tamamlayarak doğru sonuca ulaşabilir. “Cinsiyet eşitliği”, argümanı ile erkek ve kadının her şeyiyle eşit olduğu birbirlerine ihtiyaçları olmadığı teması işlenmeye çalışılmaktadır. Birbirlerine ihtiyaçları olmayanların beraber olmaya ihtiyaçları olmadığı dolayısıyla Aile kurmalarına gereksinimleri olmadığı da böylece söylenmiş olmaktadır. “Cinsiyet eşitliği” ile kadının erkeğe, erkeğin kadına benzemeye çalışması teşvik edilmektedir. Kadının kadınla, erkeğin erkekle cinsel birliktelikleri yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. LGBT tipi her türlü cinsiyet birlikteliklerini normal hale getirmeye çalışan yapılar desteklenmektedir. “Cinsel tercih” diye bir argüman üretilerek insanları fıtratlarından koparmaya çalışan sistematik bir kampanya yürütülmektedir. Son yıllarda Aile içinde şiddet var denilerek bunların önlenmesi adına çeşitli düzenlemeler, yasalar ve sözleşmeler kabul edilmektedir. Bize uymayan, yapımızı bozabilecek bu tür sözleşme ve yasalar iyi incelenmeli ve iyi irdelenmelidir. Zira geri dönüşü olmayan yollara girebiliriz. Örneğin son günlerde sıkça gündeme gelen ve İstanbul’da imzalandığı için adı “İstanbul sözleşmesi” olarak anılan AB’nin çıkardığı düzenleme yapımıza uygun değildir. Sözleşme içeriğinde yer alan maddelerden birinde “Partner” terimi evlilik dışı birliktelikleri tanımlamaktadır. Aynı madde içeriğinde yer alan “ev içi” terimi de aile olmayanları ifade etmektedir. Dolayısıyla bu düzenleme maddelerinin içeriği evlilik dışı yapılanmalar özendirilmektedir.