Evde, sokakta, caddede, işyerinde, kafede, okulda, köyde şehirde…
Her taraf ceset dolu!
Bu cesetler niye gömülmüyor?
Gömülmeyen cesetler niye kokmuyor?
Kokuyorsa niye kimse rahatsız olmuyor?
Rahatsız oluyorsa, niye kimse dillendirmiyor…
Tuhaf, gerçekten tuhaf!
Belki de çoğunluk ceset olduğu için göze batmıyor bu durum. Biliyorsunuz, anormallik belli bir yüzdenin üstüne çıkınca, normalleşiyor.
Azınlıkta kalan normallik ise anormal yaftası yiyor.
Aslında yazımın başlığı “ağaç ekmeyen, odundur”du.
Ağaçların güzellik ve hoşluk dışında onlarca faydası vardır.
Ağaçlar sera etkisine karşı savaş açarlar
Ağaçlar havayı temizler
Ağaçlar Oksijen üretirler
Ağaçlar şehri ve sokakları serinletir
Ağaçlar enerjiden tasarruf sağlar
Ağaçlar sudan tasarruf sağlar
Ağaçlar toprak kaymasını engeller
Ağaçlar insanları zararlı ışınlardan korur
Ağaçlar yiyecek verir
Ağaçlar sağlık amaçlı kullanılır
Ağaçlar sinirleri yatıştırır
Ağaçlar mevsim geçişlerini fark ettirir
Ağaçlar ekonomik avantajlar sağlar
Ağaçlar insanları bir araya getirir
Ağaçlar hayvanlara yuva olur
Ağaçlar ham madde sağlar
Ağaçlar deprem etkisini azaltır
Bunların tümünü canlı olan, kokan, nefes alıp veren, yerinde ağırlığı olan hatta çiftleşen ağaçlar yapar.
Bütün bu faydaları sağlayan yaşam kaynağımıza ağaç, bu niteliklerini kaybedenlere ise odun diyoruz.
Yani kuru, sert, ruhsuz ve cansız olana, “odun” diyoruz.
Tıpkı insanda olduğu gibi!
İnsanda eğer doğaya, çevreye ve insanlara bir fayda veremiyorsa, oda odundur.
Yani ceset, eşittir odun!
Birisi insan ölüsü, birisi ağaç ölüsü!
Sizce de çok fazla benzerlik yok mu?
Ama ben toprağa gömülen insan ölülerinden bahsetmiyorum. Yeryüzünde dolaşıp, hala nefes alanlardan, ağaç ve enerji tüketenlerden bahsediyorum.
Her insan ömrü boyunca en az 30 ağaç tüketiyor.
Eğer bir kişi, ömründe en az 30 ağaç ekmemişse, o bu dünyaya, doğaya, insanlara, kuşlara ve herkese borçludur.
O, gerçekleri görmeyen bir ölüdür!
İster insan ölüsü olarak görüp ceset deyin, ister ağaç ölüsü olarak görüp odun deyin.
Şimdi tam vakti. Hem borcumuzu ödemek, hem bu güzelliğe katkı sunmak hemde odun olmaktan kurtulmak için ağaç dikme vakti.
Çok ucuz bir şekilde şehrin muhtelif yerlerinde fideler satılıyor. Hepiniz alın beşer, onar, bahçeye ekin, sokağa ekin, işyerine, köye, dağa, meraya ama mutlaka ekin. Çocuklarınıza da ektirin.
Bu hepinizin üzerine farzdır.
Peygamberimiz(SAV) “kıyametin kopacağını bilseniz, elinizdeki fidanı dikiniz” diyor. Yani 5 dakika sonra güneşin dünyaya yaklaşıp, tüm doğayı yakması, okyanusun sularının fokur fokur kaynaması bile, sizi ağaç ekmekten vaz geçirmesin.
Yaratılanların en güzeli, o anda, fideyi bırakıp tövbe edin veya namaz kılın demiyor.
O fidanı ekin diyor.
O an için en önemli görev bu!
Bu görevi, ömrü boyunca hiç yapmayanlar için odun veya ceset demek bence çok hafif kalır.
En az 30 tane eken ise ekip kurtulmuyor. Borcunun kapanması için bu ağaçların verim verecek yaşa kadar korunup kollanması gerekiyor. Birde çocukları ve geleceği için bunun üzerine biraz daha koyması, o odunların açığını da kapatması gerekir.
Yoksa bu kadar odunun olduğu ortamda çıkacak bir yangında, yaşta yanar, kuru da!
Ağaçların çoğalıp, odunların azaldığı yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…