Efendim tamam sonunda itiraf ediyorum. Sıcaklar beni epey bir bunalttı, bu yüzden çalışma verimliliğimde gözle görülür bir düşüş gerçekleşti.
Bunu itiraf edip, dillendirmemek için bir hayli uğraştım lakin üst üste gerçekleştirdiğim sakarlıklar ve çevremden aldığım baskılar karşısında bu itiraf, benim için kaçınılmaz bir son oldu. (Bir esnafın iflas bayrağını çekmek zorunda kalması gibi düşünebilirsiniz bunu)
Sıcaklardan bunalan kıymetli yazarınız zaman zaman öfke nöbetleri geçiriyor, zaman zaman da müdür beyin bir yandan dizi izleyip, bir yandan haberlerle uğraşmasını fırsat bilerek kafamı masama yatırıp şekerleme yapıyorum. Aksi halde bu yaz geçmeyecek biliyorum. Eee nihayetinde ben de insanım değil mi yahu?
Hayır yani “iyi yazarlar sıcaktan etkilenmez” diye bir kaide kural varsa söyleyin de ona göre biçimlendireyim sakarlık ve iş kaçamaklarımı.
Şimdi gel gelelim bu itirafı yapmamı zorunlu kılan ve bardağı taşıran son damlaya.
Herhalde yazdığı yazılar ile gündem oluşturan, gündemdeki konuları en objektif yönüyle kaleme alan, yazarlığının hakkını veren başyazarımız Recep Kavuş’u bilmeyen yoktur aranızda.
Kendisi kalemiyle Batman’da fark yaratan nadide bir yazardır.
Zaman zaman hakkımda yazdığı yazılarla beni bir motive eder, bir motive eder ki Batman’ı ben kurtaracağım gibi bir havaya girer, sağa sola atarlar yaparım.
Lakin dünkü yazısı ile beni kalpten götürecekti yemin ederim.
“Batman Kavrulmasın mı?” başlıklı yazısında benimle ilgili ciddi bir eleştiriyi kaleme almıştı.
Önceki gün “Batman Kavruluyor” başlıklı bir haber yayınlamıştım.
Haberin içeriği ile fotoğrafı arasında mini minnacık, ufacık, bir kırtık çelişki varmış.
Şöyle ki, haberin içeriğinde Batman’da termometrelerin 47 dereceyi gösterdiği yazıyor, haberin fotoğrafında yer alan termometrenin derecesi ise 46’yı gösteriyor. Anlayacağınız 1 derecelik bir sapma olmuş haberimizde.
Sayın Kavuş, “Batman Kavrulmaz mı?” başlıklı yazısında bu açığımı ince bir eleştiri ile dile getirmiş.
Kafama sıcak vurduğunu falan söylemiş.
Bir de yetmemiş, sıcaklardan bizzat ve dosdoğrudan şahsımı sorumlu tutmuş.
Neymiş efendim, ben kamu denetçiliği görevimi yeteri kadar yapmamışım, doğa tahribatlarına karşı yeterince mücadele etmemişim, küresel ısınma arttıkça artmış, sıcaklar bu kadar haddini aşmış...
Evvela hakkımda yazılan bu makaleyi facebook hesabımda paylaşıp takipçilerimden beni savunmaları için destek istedim.
Yazı, gün boyu sayfadan sayfaya aktarıldı, birçok kişi tarafından paylaşılıp beğenildi. Lakin biri de çıkıp “Türkan’a karışmayın, yakarım” demeyince kendimi savunmak yine bana kaldı.
“Yahu Sayın Yazar, 1 derece için bu yapılır mı?” deyip gardımı aldım, kalemimi kuşanıp klavye başına geçtim.
En az 35 dakika boyunca kendimi savunmanın yollarını aradım. Lakin elle tutulur bir savunma bulamadım. (Böylece bu yazımdaki ikinci itirafımı da dillendirmiş bulunuyorum, dikkatinizi çekerim)
Özeleştiri faslından sonra eleştiri oklarımı Sayın Kavuş’tan ziyade biz Batmanlılara yönelttim.
Ve aynen şöyle dua ettim;
Allah’ım, bu sene gerçekten çok ama çok yakıcı bir yaz mevsimi yaşadık. Bu sıcaklar, 7’den 70’e hepimizi fazlasıyla olumsuz etkiledi.
Bu saatten sonra Batman’da betonlaşmanın önünü baraj kapağı gibi açanların,
Batman’da ağaçlandırma çalışmalarına köstek olanların, yetmezmiş gibi, dikilen ağaçlara zarar vererek doğanın dengesini bozanların,
İki adımlık yola özel araçlarıyla giderek havayı kirletenlerin,
Kente yeteri kadar park ve yeşil alan kazandırmayanların,
Anız yakarak doğayı tahrip edenlerin,
Su israfı yaparak küresel ısınmanın etkilerini arttıranların serçe parmağı günde iki kere dolabın köşesine çarpsın, DEDAŞ onların elektriğini zırt pırt kessin...
Elimden şimdilik bu kadarı gelmiş olabilir ama benden uyarması bundan sonra bu alandaki haberleri arttıracak ve rutin olarak 15 günde bir siz okurlarıma hatırlatmada bulunacağım.
Demem o ki, bundan sonra Batman’ı öyle paşalar gibi kullanmak yok efendim, herkes kendine bir çeki düzen versin. Madem bu sıcakların müsebbibi biziz, o halde elimizi taşın altına koymayı da bileceğiz.
Oldu mu Recep Bey? “Kamu denetçiliği işte böyle yapılır, yürü be Hatice” dediğinizi duyar gibiyim.
Ya da iyisi mi, kamuoyu oluşturup bana yetki verin, şehir kurallarını ihlal edenleri Cumhuriyet Meydanı’na çıkarıp 3,5 saat boyunca 50 derece sıcaklıkta tek ayaküstünde bekleteyim, nasıl ama?