Günümüzde kapitalizim altın çağını yaşıyor.
Hatta mücevher çağı da diyebiliriz.
Herkes kapitalist ama.
Bütün düşünce ve fikir gurupları kapitalizmin pençeleri arasında.
Hani bir zorlama da yok. Herkes kapitalist olmak için yaşıyor.
Kapitalizm bir yaşam biçimi.
Ve asrımızın en büyük psikolojik hastalığı.
Peki, kapitalizm, kapitalizmin sorunlarını çözebilir mi?
Sorunu oluşturan ve sorun okan, çözüm ve çözen olabilir mi?
Kapitalizm bireycilliği ve bencilliği getirmiş. Herkes sadece kendisi için istiyor ve kendisi için yaşıyor.
Altta kalanın canı çıksın. Kim ölüyorsa ölsün, kim yok oluyorsa, yok olsun, kim açsa, aç kalsın.
Böyle gaddar ve acımasız bir rejimidir işte.
Bu bir hastalık.
Çağımızın en büyük hastalığı.
Hep bana oldun, hep benim olsun, hep ben kazanayım.
Tam bir narsizim.
İşin tuhaf tarafı hasta olanın hasta olduğunu kabullendiği ve herkesi eleştirdiği garip bir hastalık.
Çağımızın en büyük ikinci hastalığı ise, herkesin her şeyi bilmesidir.
Herkes her şeyi biliyor.
Cehaletin kutsandığı en tehlikeli hastalık.
İşte bu hastalık kapitalizim hastalığı ile birleşince tam bir şizofrenik durum ortaya çıkıyor.
Hataları kabullenmeme, her şeyi bilme ve kendini herkesten daha akıllı ve değerli bulma hastalığı.
Nasıl, böyle anlatınca aklınıza ne kadar çok da adam geldi.
Her yeri kusatmışlar.
Bu tipler ahlak yoksunu olurlar.
Makamlara taparlar ve onlar için kazancın bütün kapıları mubahtır.
Nereden geldiği hiç önemli değil, yeter ki gelsin.
Yeter ki kazanç elde edilsin.
Ne hak hukuk tanırlar, ne Allah korkusu olur, ne vicdan, ne ahlak.
Kul hakkına girerler ve bütün köşe başlarını bu muhteris adamlar tutar.
Etrafınıza şimdi daha iyi bakın.
Gördünüz değil mi o muhteris ve hasta adamı!?