Ekonomist orijinli bir yazar olarak piyasa verileri ile altın, döviz kurları ve BİST'e baktığımda mevcut krizin nedenleri ve hepimize yansıyan etkilerini gördüğümde, ister istemez “çakalizm ve çakalları”ı görüyorum.
Bu konuda dengeler istikrarla ya da istikrarsızlıkla direk orantılıdır, her an her şey olabiliyor. Özellikle de kalkınma süreci devam eden ülkelerde, Türkiye’deki gibi.
2002 seçimlerinde iktidar olan AK Parti, doğru veya yanlış bir takım hedefler belirledi. Araştırma, planlama ve koordinasyon metotları uygulamaya geçirdi, bir takım kayda değer projeler üretip hayata geçirdi.
Ekonomiyi toparladı. Türkiye'yi dâhili ve harici platformlarda hatırı sayılır bir ülke haline getirdi. Üstelik birçok riskler pahasına bu günlere geldik. Bu arada AB ülkelerinin bir kısmında ekonomik krizler oldu. Buna ABD'de dâhil olmak üzere.
Bu arada ana muhalefet CHP ile yavru muhalefet MHP, AK Parti hükümetlerinin hiçbir icraatını alkışlamadı. Kapıları hep kilitli tuttular.
Oysa isterdim ki genel ve bilimsel doğrularını desteklesinler. Yanlarında yer alsınlar.
Haklı eleştiri ve muhalefet görevlerini yasal çerçeve içinde hakaret etmeden uygarca yapsınlar.
Zira muhalefet görevi akıllı ve bilimsel olarak yerli yerinde yapılmış olsa oldukça yararlı olur görüşündeyim.
Gel gör ki hiç de uygar normlarda muhalefet görevlerini yapmadılar. Çakalizm felsefesi ile çakallar misali davrandılar. Ünlü şair Tevfik Fikret'in dediği gibi “Gayeye giden her yol meşrudur” sözünü günlük hayata ve siyasi duruşlarıyla bire bir bu sözle örtüşen tavırlar içinde oldular.
17–25 Aralık yargı darbesi olarak iddia edilen ve günbegün belgelerle bu ülke ve halkına vermiş olduğu ekonomik, siyasi, diplomasi artı uluslararası milli prestijimizi sarsan tahribatlarla, içinden zor çıkabilecek ve derin izler bırakacak krizi bile alkışlıyorlar, sahipleniyorlar.
Üstelik bunu millet adına, demokrasi adına şeffaflık adına yaptıklarını beyan ediyorlar.
Yeni Anayasa yapmada destek olmadılar, barış sürecine katkıda bulunmadılar.
Cumhuriyet tarihinde cumhuriyet hükümetlerinde sanki ilk kez yolsuzluk, rüşvet oluyormuş edasına büründüler kaldı ki henüz sonlanmamış ve yargı süreci devam eden bir sorgulama birlikte net sonuçlarını göreceğiz. Ki sonuç ne olursa olsun kendi mecrasında hakkaniyet ve hukuk çerçevesinde yürütülmesi, kamuoyuna açıklanması kaçınılmaz olacak zamanı gelince. En azından hukuk bu konuda haklıyla haksızı hukukça ayırt etmeli.
HSYK kime çalışıyor? Milli mi? Gayri milli mi? Bilerek veya bilmeyerek birilerine mi? Çalışıyor anlayabilmiş değilim. Araştırıyorum, inceliyorum buna odaklanıyorum bu konuda hiç de netlik göremiyorum. Olaylar ve algılar hukuki mi? Kamuoyunun da bulandırılan aklı almıyor gibime geliyor.
Bildiğim şu ki çakalizm başarılı olamayacak ve çakallar hep çakal olarak yaşamaya devam edeceklerdir.
Dost bildikleriniz, güvendikleriniz inandıklarınız da maalesef çakal, çöl akrebi ve size yönlendirilen en güçlü en tehlikeli birer güç odağı olabiliyormuş.
Bizler bunları da görebiliriz hatta hatta icraatlarına da rastlayabiliriz. Herkes, her daim bu trajediye hedef olabilir bu tür davranışlar sürpriz olmasın Sezar'ın ünlü sözünün hatırlayalım.
“Sen de mi Brütüs? Öyleyse yıkıl Sezar!”
Sezar'ın giymiş olduğu yemenisinde ki hançer izlerinden biri de manevi evlatlığı olan Brütüs'ün hançer izi olup, belki de en acısı da bu olmuştu.
Her şeye rağmen güzel ve aydınlık geleceğe milletçe erişmemiz ve bu krizleri de kısa bir sürede atlatmamız dileklerimle. Kalın sağlık ve sevgiyle, Sonsöz okurlarımız.